Ömürde bir kere olsun Hz. Peygamber’e salat ve selam getirmek farzdır. Bir rivayete göre O’nun adı her anıldığında salat ve selam getirmek vacibdir. “Allahümme Salli ala Muhammedin” demek salat; “esselamü aleyke eyyühennebiyyü” demek, selamdır. Peygamberimiz’den rivayet edilen birçok salavat-ı şerife vardır. Bunları okumak, mümkün olduğu kadar çok salat ve selam getirmek, bize karşı peygamberin sevgisini çeker. Ve kendimiz için de rahmet olur.
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Makam-ı Mahmud’u, ilahi bir sofradır. Dağıtılan nimetler, lütuflar, feyizler o sofradan akıyor. Her mümin o sofraya davetlidir. Ancak Hz. Peygamber’e salavat-ı şerife okuyanlar, o davete icabet etmiş olurlar. O sofraya oturtulurlar.
Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Bir salat ve selam okuyana Allah on karşılık verir. On hatasını siler, on derece artırır. Sabah on, akşam on salat ve selam okuyana kıyamet gününde şefaatim yetişir.”
**
Bir gün bir kadın Hasan Basri'nin kapısını çalar. Buyur edilip içeri girdikten sonra Hasan Basri'ye derdini açar. Kadının çok sevdiği biricik kızı vefat etmiştir. Onu rüyasında görerek, öbür dünyadaki yerini ve durumunu öğrenmek istemektedir. O yüzden de rüyasında kızını görebilmek için ne yapması, hangi duaları okuması gerektiğini Hasan Basri'ye danışmaktadır.
Hasan Basri'den "bol bol salâvat getir" karşılığını aldıktan sonra kadıncağız evine giderek bir köşeye çekilir ve boyuna salâvat getirmeye koyulur. Salâvat getirişlerine ara vermeden devam ederken bir gece rüyasında sevgili kızını katrandan bir gömlek giymiş, boynuna bir mahkûm zincir vurulmuş, ayaklarına ateşten iki köstek takılmış yürek yakıcı bir azab çekerken görür. Sabahleyin yatağını dolduran gözyaşları arasında uyanınca hemen Hasan Basri'ye koşar ve rüyasında gördüklerin bir bir anlatır.
Duruma çok üzülen Hasan Basri ve orada bulunan arkadaşları da gözyaşlarını tutamayarak hüngür hüngür ağlamaya başlarlar. Kızın acıklı durumu Hasan Basri'nin kafasına iyice takılmıştı, manzara gözlerinin önünden hiç gitmiyordu.
Bu duygular içinde kıvranan Hasan Basri, bir süre sonra bir gece rüyasında Cennette, başında her yana nur saçan bir taç giymiş, Cennet kanepelerinden birine kurulmuş, durumundan memnun bir halde salına salına gezinen bir
kız görür. Kendisini hemen tanıyan kız, - Ey üstadım! Beni tanıdınız mı? diye seslenir.
Hasan Basri,
- Hayır tanıyamadım, diye karşılık verince kız,
- Ben, size gelerek rüyasında beni görmek isteyen ve sizden -bol bol salâvat getirin, kızınızı göreceksiniz- tavsiyesini alan falan kadının kızıyım, der.
Bunun üzerine "Cehennemden kurtularak Cennetteki bu derecenize nasıl eriştiniz?" diye soran Hasan Basri'ye kız şunları söyler:
Bir gün bizim mezarlığa bir mübarek zât uğradı. Ve dua ettikten sonra sevgili Peygamberimize salâvat gönderdi. Bunun üzerine mezarlıkta yatan binbeşyüz elli mevtadan azabın kaldırılması için Allah (c.c.) tarafından emir geldi. Biz de böylece o mübarek zatın bir salâvatı yüzü suyu hürmetine azaptan kurtularak cennete girmiş olduk, der.