Çevresel faktörler, Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) bildirilen kanserlerin yüzde 90’dan sorumludur. Dünyada her yıl 1.7 milyon insan çevre kirliliğine bağlı kanser oluyor. Çevresel faktörler havayı, suyu, toprağı, tarımsal ürünleri kirleterek insanların genetik yapılarında kalıcı değişimlere sebep olmakta, insanların kansere yatkınlığını arttırmaktadır. Dünyada jeotermal kaynaklara bağlı üretilen enerji temiz, çevre dostu, yenilenebilir enerji olarak lanse edilmektedir. Ne zaman jeotermal kaynakların Türkiye’de çevre kirliliği yaptığı, kansere sebep olduğu söylense hemen dünyadaki jeotermal uygulamalarından örnek verilmekte, jeotermal kaynak ve uygulamaların temiz olduğu, insan sağlığını etkilemediği ve kanser yapmadığı söylenmektedir.
Peki gerçek nedir?
Dünyada jeotermal kaynakların en fazla günlük yaşantıda ve enerji üretiminde kullanıldığı, temiz jeotermal uygulamalarına örnek gösterildiği ülke İzlanda’dadır. Türkiye’de yapılmasa da başta İzlanda olmak üzere dünyadaki pek çok ülkede yapılan bilimsel çalışmalarda jeotermal kaynakların ve enerji üretiminin insan sağlığına ciddi zarar verdiği, kansere sebep olduğu gösterilmiştir. Jeotermal bölgelerde çevre kirliliğinin insan sağlığı üzerinde ciddi bir sorun olduğu kabul edilmiştir. Küresel olarak milyonlarca insan bu bölgelerde yaşamaktadır. Jeotermaller toksik gazlar ve ağır metaller de dahil olmak üzere çok sayıda tehlikeli kirletici salgılarlar. Hava kirliliği ve bunun insan sağlığı üzerindeki etkisi jeotermal bölgelerde ciddi bir sorun olarak görülmüştür. Jeotermal sahalardan kaynaklanan toksik gaz emisyonları süreklidir ve bu bölgelerdeki topluluklar kronik olarak yüksek gaz konsantrasyonlarına maruz kalabilir. Gaz içinde bulunan yüksek doz hidrojen sülfit, radon, kükürt dioksit, sülfürik asit, hidrojen klorid ve hidrojen florid, arsenik, kurşun ve civa, kronik sağlık tehlikeleri oluşturmaktadır.
İzlanda Üniversitesi'nden bilim adamları 2016 yılında yaptıkları araştırmada, her türlü kimyasal maddenin salındığı jeotermal yakınındaki alanlarda yaşayanlar ile kanser oranları arasında bağlantı olduğunu saptadılar. Jeotermal alanlarda yaşayanlar arasında kanser, benzer özelliklere sahip ama serin alanlarda yaşayanlardan daha yüksek ortaya çıkmaktadır. Jeotermal bölgelerin sakinleri, Hodgkin dışı lenfoma, meme kanseri, prostat kanseri ve böbrek kanseri insidansına diğerlerinden daha fazla sahiptir. Bu popülasyonlar gaz emisyonlarına ve jeotermal sudan kaynaklanan çeşitli kirleticilere maruz kalmaktadır. Bu çalışmada ayrıca uzun süre jeotermal alanlarda yaşama ile kanser arasında ilişki olduğu gösterilmiştir(Aðalbjörg Kristbjörnsdóttir). İzlanda dışında yapılan araştırmalarda da jeotermal alanlarda yaşayan insanların kansere diğerlerine göre daha eğilimli olduğu gösterilmiştir. (Vilhjálmur Rafnsson).
2012 yılında yapılan çalışmada yüksek sıcaklıktaki jeotermal bölgelerde yaşayan insanların, hidrojen sülfür ve radon içeren jeotermal emisyonlara maruz kalanların, radyasyona duyarlı kanserlere diğerlerinden daha yatkın olduğu, bu popülasyonda cild, göğüs, pankreatik ve lenfoid kanseri, bazal hücreli karsinom riskinde artış olduğu saptandı (Aðalbjörg Kristbjörnsdóttir).
Yeni Zelanda Rotorua, Azor Adaları Portekiz ve Sicilya İtalya’da da yapılan çalışmaların bazılarında, artan kanser insidansı bulunmuştur. Bu ekolojik çalışmalarda burun ve akciğer kanseri, kadın meme kanseri, tiroid kanseri artışı gösterilmiştir. Artışın çeşitli toksik gaz emisyonlarına veya jeotermal sıcak suda çeşitli kirleticilere kronik maruz kalınması sonucu meydana geldiği öne sürülmüştür. Bu emisyonların ana bileşeni karbon dioksit, hidrojen sülfür, radon, arsenik, kurşun ve cıvadır. Yeni Zelanda Rotorua’da yapılan çalışmada jeotermal alanında ikamet eden ve yüksek doz hidrojen sülfür, radon gazına maruz kalanlarda burun ve akciğer kanseri saptanmış (Bates ve ark).
Azores Portekiz'de yapılan çalışmada jeotermal alanda yaşayan ve yüksek radon gazına maruz bireyler arasında DNA hasarı saptanmış, bu hasar ile kadınlardaki meme kanseri arasında ilişki saptanmıştır (Amaral ve ark.).
Sicilya'dan yapılan çalışmada, Catania eyaletinde jeotermal alana yakın yaşayanlarda, diğer popülasyonlardan daha yüksek tiroid kanseri ve lenfatik lösemi insidansına sahip olduğu görünüyor. Bu bölgedeki çevrede radon konsantrasyonunun arttığı belirtiliyor. Toskana jeotermal alan çalışmasında, erkekler arasındaki solunum sistemi hastalıklarının çoğunda, aşırı ölüm olduğu görülmüştür. Ayrıca bu bölgede İnfluenza mortalitesinde üç ila dört kat artış saptanmıştır. Hem erkekler hem de kadınlar için intiharlar artmıştır. İzlanda, Yeni Zelanda, Portekiz, İtalya’da yapılan bilimsel çalışmalarda jeotermal alanlara yakın yaşayanlarda, jeotermal akışkan ve yoğuşmayan gazlara maruz kalan insanlarda diğer bölgelerde yaşayan insanlara göre DNA’larında hasar, hastalıklar, kanser, ölümler, intiharlar ve influenza hastalıkları daha fazla saptanmıştır.
Peki jeotermaller Aydın’da hastalık, kanser, ölüm sebebi midir?
2007’de çıkarılan 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu ile Aydın topraklarının yüzde 85’i jeotermal kullanımına açıldı. Bu yasa doğrultusunda Aydın’da jeotermal santraller (JES) 1.sınıf tarım alanlarında, sulak alanlarda, yerleşim yeri yanında veya içinde kurulmakta, akışkan ve yoğuşmayan gazlarını doğal ortama salınım yapmaktadır. Bugün Aydın Ovası 38 JES, 1000’den fazla jeotermal kuyunun salınımlarına bağlı olarak Türkiye’nin en kirli 3’cü ovası haline gelmiştir. Bu JES’lere bağlı olarak Aydın Ovasında yılda 190 milyon ton “Su buharı” havaya, 9 milyon ton “Yoğuşmayan gazlar” havaya, 80 milyon ton “Akışkan” su kaynaklarına salınmaktadır. Bu akışkan ve yoğuşmayan gazların içinde pek çok ağır metal ve radyonükleit madde vardır. Bu akışkan ve yoğuşmayan gazların salınımlarına bağlı olarak Aydın Ovasında yerüstü ve yeraltı sular, sularla sulanan topraklar, topraklarda yetişen tarımsal ürünler, tarımsal ürünleri tüketen hayvan ve hayvan ürünleri, tarımsal ve hayvansal ürünleri tüketen insanlarda ağır metal ve radyonükleit birikimi meydana gelmektedir. Havaya salınan yoğuşmayan gazlara bağlı olarak ise Aydın Ovasında hava kirliliği, asit yağmurları, iklim değişikliği meydana gelmektedir.
Tüm Avrupa’da jeotermal kaynaklara bağlı üretilen elektrik enerjinin yüzde 24’ü Aydın’da üretilmektedir. Oysaki Aydın yüz ölçümü Avrupa’nın on binde 7’i kadar kısmını oluşturmaktadır. İşte Aydın’da JES’lere bağlı olarak meydana gelen ekolojik tahribatın, insanlarda hastalık-kanser-ölümlerin Türkiye ortalamasından daha fazla görülmesinin ana sebebi budur. JES’lerin akışkanlarını B.M.Nehrine bırakması sonucu kimyasal ve termal kirlilik oluşmaktadır. Bu kimyasal maddelerin en önemlileri bor, arsenik, lityum, kadmiyum, kobalt, nitrat vs. Bu sularla yapılan tarımsal sulama sonucu bugün
B.M.Havzasında bitkilerin yüzde 80’de bor toksik değerlerdedir. Bor ise kanserojendir. Orman ve Su İşl. Bak.’nın 2018 verilerine göre B.M.Havzası’nda yeraltı su kitlesinin yüzde 55.3’ü kötü durumda olup, yeraltı sularda arsenik kirliliği ön plandadır. Aydın’daki JES’lerin salınım yaptığı gazlar içindeki yoğuşmayan gaz miktarı dünya ortalamasından 20 kat fazladır. Bu yoğuşmayan gazların (CO2-SO2-H2S-Hg-Amonyak-Metan-Etan-Radon-Talyum vs.) hepsi kanserojendir. Hava kirliliği sağlığa yönelik ilk 10 risk faktöründen biri ve kanserojendir. Hava kirliliği dünyada meydana gelen Dolaşım-Solunum-Kanser hastalıklarına bağlı ölümlerin 1/3’den sorumludur.
2014 yılında Türkiye’de hava kirliliğinin en fazla olduğu 8’ci il Aydın olmuştur.
2011 yılı TÜİK verilerine göre Aydın, Türkiye’de SO2 ort.nın en fazla olduğu 3’cü, PM10 ort.nın en fazla olduğu 4’cü İl olmuştur. Aydın’da SO2 ve PM10 kirlilik sebeplerinden en önemlisi ise JES’lerdir. Çevre ve Şehircilik Bak.’ı 2017 verilerine göre Aydın’da toprak kirliliği yapan en önemli 2’ci sebep JES akışkanlarıdır. B.M.Havzasındaki toprak kirliliği ise B.M.Nehrinden 5 kat daha fazladır. JES akışkanların kirlettiği sularla sulanan topraklarda yetişen tarımsal ürünlerde de ağır metal birikimi ve kirlilik olmaktadır. Ege Ü.’den M.Bolca’nın 2010 yılında Alangüllü’de yaptığı araştırmada JES’lere yakın yetiştirilen 78 bitkide fiziksel, kimyasal, ağır metal, radyonükleit kirlenme saptandı. 2005 yılında F. Dinç’in yaptığı araştırmada ise Alangüllü JES’lerden çıkan akışkanların baklagil köklerinde genotoksik etki yaptığı gösterilmiştir. Ağır metal kirliğine maruz kalan topraklarda yetişen ve ağır metallerle kirlenmiş yemlerle beslenen hayvanların dokularında, hayvansal üretimle elde edilen süt, et, vb. gıda maddeleri de ağır metalleri içerir. Bu gıda maddelerini tüketen insanların sağlığı da ciddi şekilde etkilenir. 2015 yılında Aydın’da inek süt örneklerinde bazı ilçelerde demir, çinko ve mangan düzeyleri yüksek, kurşun ve kadmiyum eser düzeyde saptanmış (A. İnci). Aydın’da arı ürünlerinde sınır değerlerin üzerinde kurşun, çinko, bakır ve kadmiyum saptandı. Arı ürünlerinden propoliste en fazla bor’un ölçüldüğü ilçeler Germencik-İncirliova- Efeler-Yılmazköy’dür. Bu ilçeler Aydın’da en fazla JES’lerin bulunduğu yerlerdir (S. Bakırcı). Ağır metallerle kirlenen gıdaları tüketen insanların genlerinde polimorfizm olmakta. Genlerinde en fazla polimorfizm Kuyucak- Nazilli- Bozdoğan- Karacasu-Efeler-İncirliova- Söke’de yaşayan insanlarda saptanmıştır. Gen polimorfizmi ile kanser arasında ise pozitif ilişki var (S.Şenol). Aydın’da kanser vakaları Efeler-İncirliova-Çine-Koçarlı-Köşk’te kümelenme göstermiştir. Aydın’da kanser insidans hızları ile hava,su, toprak ve besinlerdeki ağır metal ölçüm değerleri arasında pozitif ilişki saptandı. Örneğin şebeke suyundaki Bor ile meme kanseri; İncirdeki Kurşun ile kanser arasında pozitif ilişki saptanmıştır (D.Karagülle).
Dünyada ve Türkiye’de kanser, dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölümlerden sonra ikinci ölüm sebebidir. Aydın’da ise durum değişmek üzere. 2009 yılında ADÜ Hastanesinde yapılan araştırmada kanser yüzde 39.8 ile birinci ölüm sebebi olarak bulunmuştur. 2014 yılında İzmir Sağ. Müd.’nün yaptığı araştırmaya göre Aydın’da erkekler Türkiye ortalamasından yüzde 25 daha fazla kanser olmaktadır. Yine Aydın’da Türkiye ortalamasına göre erkekler yüzde 31 daha fazla akciğer kanseri, kadınlar yüzde 16 daha fazla meme kanseri olmaktadır. Sağlık Bakanlığının 2018 yılı raporlarına göre Türkiye’de tiroid, solunum, mide, mesane, lösemi kanserleri dünya ve AB ortalamasından fazla meydana gelmiştir. TÜİK verilerine göre ise 2018 yılında Aydın’da kansere bağlı ölümler Türkiye ort.dan yüzde 15 daha fazla meydana gelmiştir. Dünyada yapılan bilimsel çalışmalarda JES’lere yakın yaşayanlarda kanser, ölüm, hastalıklar, intiharlar, influenza hastalıkları daha fazla saptanmıştır. Aydın’da yapılan bilimsel çalışmalarda da JES’lere yakın su ve topraklarda, topraklarda yetişen tarımsal ürünlerde, tarımsal ürünleri tüketen hayvanlarda ve hayvansal ürünlerinde ağır metal birikimleri saptanmış.
Aydın’da yapılan diğer bilimsel çalışmalarda da çevre kirliliğinin en fazla olduğu yerleşim yerlerinde yaşayan insanların kanlarında genetik polimorfizm en yüksek oranda saptanmıştır. Aydın’da kanserlerin en fazla kümelendiği, çevre kirliliğin en fazla olduğu yerleşim yerleri ile Aydın’da JES’lerin en fazla olduğu yerleşim yerleri örtüşmektedir, yani aynı yerleşim yerleridir. DSÖ’ne göre kanserin yüzde 90 sebebi çevre kirliliğidir. Aydın’da JES’ler kanser sebebidir. Ve kanser Aydın’da birinci ölüm sebebi olmaya çok yakın. Belki de birinci.