Bu köşe yazımda İlçe sınırları içinde Afrodisias antik şehri bulunan, ‘Hamura, çamura, deriye, demire ve mermere hayat veren’ şehir desem sanırım Karacasu olduğunu herkes anlar.
Aydın’ı aydınlatan Ses Gazetesi’nin en değerli muhabirlerinden ve her zaman gurur duyarak haberleriyle ses getiren Özgür Dedeoluk’un bayram yasağı sürecinde kaleme aldığı ‘Kaymakam'dan sokağa çıkan vatandaşa sert tepki’ haberinin ardından maalesef bu köşe yazısını yazma gereği duydum. Hiç adetim değildir ama ilk kez bir kamu personelini eleştireceğim. Çünkü hem maksadını aşan açıklamalar hem de davranışlarda bulunuyor, hele bunu yapan bir Kaymakamsa diyecek aslında söz bile bulamıyorum.
Mesleğinin son dönemini yaşayan bir kaymakamın, tecrübesi ile örnek olması gerekirken, stajyer kaymakamların bile yapmayacağı hatayı yapması ise benim bakış açımdan üzüntücü verici bir durum olarak görüyorum. Yaptığı açıklamalarında Mülki İdari Amiri olmasının gücünü arkasına alarak devlet memurlarını, kamu görevlilerini, daire amirlerini ve hatta mahalle muhtarlarını aratıp, whatsapp üzerinden Vakıf Müdürü aracılığıyla basın açıklamasını göndermesi, Karacasu Belediyesi aracılığıyla şehirde merkezi sistem ile anons yaptırması ve üstüne bir de Karacasu Belediyesi basın birimi aracılığıyla gazetecilere sözde ‘algı yapıyorlar’ diyerek servis ettirdiği basın bülteni üzerine bu köşeyi kaleme aldım.
**
Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı sayın Süleyman Soylu, Aydın Valisi sayın Yavuz Selim Köşger ve hükümeti temsil eden, onların Karacasu ilçesindeki temsilcisi olan sayın Karacasu Kaymakamı Ahmet Soley’in talihsiz basın bülteni hem halkı hem de kamu çalışanlarını kandırmaktan öteye gitmemektir. İnternet sitemizdeki haberimizin altında ve köşe yazımın altında bu videoyu sizlerde izleyebilir özgürce yorumlayabilirsiniz. Bu haberin yayınlanmasının ardından dediğim gibi talihsiz bir açıklama yapıldı. Bu açıklamada dikkat çeken birkaç detayı size paylaşmak istiyorum.
- “Hepinizin bildiği gibi 63 yaşında olmam ve rahatsızlıklarım nedeniyle 1. Derece risk grubunda yer almama rağmen; salgın sürecini en iyi şekilde yürütebilmek için elimden gelen gayreti göstermeye çalışıp, hafta sonları, tatil günleri, sokağa çıkma yasağı uygulandığı günler dahil 08.00-19.00 arası görevimin başındayım. Arabadan inerken maskem yoksa da kişi ile konuşurken aradaki mesafeyi korudum. Konuşmamızda herhangi bir bağırma ya da azarlama söz konusu olmadı. Ancak; rahatsızlığım nedeniyle sabah 08.30 dan itibaren görev icabı sürekli dışarıda hareket halinde olduğum için oksijen alamadığımdan rahatsızlığım nedeniyle zor konuşuyordum. Bu nedenle de sesim yüksek çıkıyor gibi görünüp hissedilmiş olabilir. Çünkü nefes alıp vermekte akciğerlerim yetersiz kaldığından zorlanıyordum. Bütün yaptıklarım, yaptığım ve yaptırdığım denetimler, aldığımız tedbirler, getirdiğimiz kısıtlamalar, yazdığımız cezalar sadece ilçemizi salgından uzak tutmak, sizleri korumak için, hepinizin sağlığı için. İnanın verilen cezaları imzalarken bile acaba kişi ödeyebilir mi diye düşünüp tereddütte kalıyorum. Zorda kalmadıkça da cezadan yana değilim. Ve ülkemizde de cezayı alt limitten uygulamaya başlatan ilk mülki idare amiriyim.”
Evet, bu okuduğunuz sözler sayın Kaymakam Ahmet Soley’in kaleme aldığı açıklamanın bir bölümü, 2 sayfalık açıklamanın diğer bölümleri ise covid-19 sürecinde yapılanlar ve hikayeleri. Zaten bu çalışmaları Ses Gazetesi aracılığıyla okumuştunuz. Yukarıda verdiğim notlardan bahsetmek gerekirse, 63 yaşında olan sayın kaymakamımız rahatsızlığı nedeniyle nefes almakta zorlandığı için sesinin yüksek çıktığını söylüyor ama bunu söylerken maalesef hem maskesi bulunmuyor hem de elinde sigarasıyla dikkat çekiyor. Gazeteci arkadaşımız o kadar iyi niyetli ki bu durumları belirtip, konuyu farklı noktaya çekmiyor. Gazeteci meslektaşımız o kadar iyi niyetli ki “eğer ben fotoğraf çektiğim için ceza yazacaksanız, ben haber yapmayayım” diyecek kadar da duyarlı davranıyor. Ancak ceza yazıldığını öğrendikten sonra konuyu haber yapınca da art niyetli olan kendisi oluyor. Sayın Kaymakamım siz bence makamınızın gücünü kullanmayı bırakın derim. Bu konuyla ilgili o sesinizi yükselttiğiniz Alzheimer ve diyaliz hastası yaşlı amcanın oğlu sosyal medyada ne yazdı biliyor musunuz? Size aktarayım.
- İsmail Aydın: “Sokağa çıktı denilen kişi babam o arazi babamın yol kenarı 82 yaşında 8 yıldan beri haftanın 3 günü diyalize gidiyor. Unutkanlığı var. Devamlı söylüyorum yasak var diye 5 dakikaya unutuyor. Evimiz yan yana benim evime geliyormuş arabaların durduğunu gördüm ben varıncaya kadar gittiler. Karşıdan gördüğüm kadarıyla Belediye Başkanı ve AK Parti ilçe başkanının arabası da vardı yanılmadıysam. Babam 1938 doğumlu sokağa çıkamaması gerekir ama yaşlı bastonla yürüyen ve unutkan belki de kendi bahçe sınırında olan insana jandarmayı gönderip tutanak tutturulmasını halkın taktirine bırakıyorum.”
Bir başka vatandaşın yorumunu da size dile getireyim: - Kaymakam bey sesinizin yüksekliği için rahatsızlıklarınızdan bahsetmişsiniz. Doğrudur ancak bu rahatsızlıklar için ilk tavsiyemiz yaşınızdan da dolayı sigarayı bırakmanızdır. Ayrıca üslubunuzun değişmediği (dışlayın) kelimesinden belli olmaktadır. Son olarak kimsenin sizin yaptığınız iyi işleri baltalamak gibi bir derdi yok.
**
Yukarıda verdiğim örneğin daha fazlası da var. Ama yazıyı çok uzatmak istemiyorum. Asıl takıldığım konuya gelmek istiyorum. Tüm kurum amirleri sizin verdiğiniz talimatı uyguluyor ve paylaşımlar yapıyor. Ancak aynı kişiler Özgür’ü arayarak, mesajlar çekerek hem tebrik ediyor hem de sizin koltuğunuzu ne kadar gereksiz bir konu için kullandığınızı söylüyor. Ben de maalesef bu konuda onlara katılmadan edemiyorum. Neden mi daha önce de Yardım Toplama genelgesine uymayanlara ceza yazıldığını sosyal medya hesabınızdan paylaşmanızın ardından bunu haber yapan Özgür’ü yine ‘algı yaparak beni hedef gösteriyor’ diyerek bana şikayet etmiştiniz. Hatta gaflete düşerek tekzip bile gönderdiniz. Ramazan ayı dolayısıyla izinsiz yardım toplayanlara karşı bilgilendirmek, mevzuatlara ve kanunlara uyduğunuzu hatırlattığınız için yapılan haberden bile bana ‘algı’ yapıyorsunuz diyecek kadar bir düşünce içine girmişsiniz.
Ancak yazınızdaki şu bölümü affedemiyorum. “Bazı kişiler (kimileri gazeteci maskesi altına sığınarak) beni yıpratmak, kamuoyunda küçük düşürmek için bir algı operasyonu içindedir. Sosyal medyada aleyhime paylaşımlar yapılıp, yerel basında haberler çıkarılıyor. Değerli Karacasulular. Yukarıda da belirttiğim gibi Koronavirüs salgını sürecinin yönetilmesi sürecinde başarılı olup olmadığımı takdir edecek sizlersiniz. Bana inanıp güveniyorsanız lütfen aleyhime yürütülen bu algı yaratma, yanıltma kampanyasını sürdürenlere yüz vermeyip bunları dışlayın. Bu şekildeki yayınlara ve paylaşımlara gerekli cevabı verip bize olan güven ve desteğinizi gösterin. Bizi destekleyin.”
Bence bu düşüncelerden vazgeçin. Siz görevinizi yapıyorsunuz ve yapmaya da devam edeceksiniz. Bizlerde görevimizi yapıyor, yapmaya da devam edeceğiz. Siz eğer haberde suç unsuru görüyorsanız Cumhuriyet Savcılarını göreve davet eder ve şikayetçi olursunuz. Siz hiçbir vatandaşı, gazeteciyi dışlayamaz, hedef gösteremezsiniz. ‘Yüz vermeyip, bunları dışlayın’ diyecek kadar kin güdüyorsanız kusura bakmayın devletin imkanlarını kullanan, nüfusunu kullanarak belediyeyle çalışan şirket sahiplerine kin güdün. Bence kin güdülecek çok konu var ama Devlet, milletine kin gütmez. Millette devletine kin gütmez. Bunu unutmayın…
**
Kabul edin, o gün amcaya belki bilerek belki bilmeyerek sesinizi yükselttiniz. 82 yaşındaki amcanın sorununu yada neden sokakta olduğunu dinlemeden ceza yazılmasına neden oldunuz. Bu arada neden ceza yazıldığını da sorgulamak istemiyorum. Bahçesi dışındaysa elbette ki yazılmalı. Ancak evinin bahçe sınırındaysa bu vebal de sizde olur. Kabul edin, her gün yüzlerce davranış sergiliyoruz. Kuşkusuz, bu davranışlarımız içinde, başkalarını rahatsız eden, doğru olmayan, bize göre doğru olsa bile, başkalarının anlayışına ters düşen tutumlarımız da oluyordur. Büyük bir yanlış, rahatsız edici bir tutum, bazen bir özür dilemeyle kapatılabilir. Özür dilemek, bir acizlik, bir geri adım atma değil; büyük bir erdemdir. Özür dilemek, toplumun huzuruna, insanların iç dünyalarının onarılmasına katkıdır. Özür dilemek, karşımızdaki kişiyi rahatsız eden tutum ve davranışımızın farkına vardığımızı ifade etmek ve onu, bu duygunun ortağı yapmaktır. Bu davranış sizin de taktir edeceğiniz gibi erken yaşlarda kazandırılacak davranışlardandır. Sizin de bu makamlara gelene kadar, bu yaşa gelene kadar kazandığınız bir davranış olduğunu düşünüyorum. Elbette hatasız insan olmaz. Kaldı ki hatalarımızdan çok fazla şeyde öğrenebiliriz. Unutmamak gerekir. Hata yapmaktan çok, çoğu zaman hatanın farkına varmak ve özür dilemek daha fazla önemlidir. Umarım yaşamınızın geri kalan zamanında çok fazla özür dilemek zorunda kalmaz, ama özür dilemeniz gerekiyorsa da özür dilemenin ağırlığını ve ayrıcalığını bilenlerden olursunuz. Bence o yaşlı amcayı ziyaret edip gönlünü alın. Devletin sıcak yüzü olmaya devam edin…