Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla, Avrupa Konseyi tarafından 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan sözleşmedir. *** Yani altın tepside sunulan zehir sözleşmesi… Görünürdeki iyileştirme, esasında ise Türk aile yapısında derin darbe etkisi meydana getirecek bir sözleşme… Bunu neden tekrar dillendiriyoruz? Bizi ilgilendiren tarafı da bu… Yani bir kısım milliyetçi muhafazakâr kesimin ciddiyetsiz tavrı… Vurdumduymazlığı… Hatta taraf olması… *** Evet, İstanbul Sözleşmesi, Türk ailesinin köküne indirilmiş bir darbedir. Bunu açıkça ifade etmek boynumuzun borcudur. Kültürümüzün… Mesuliyetimizin… Ve İnancımızın emrettikleri kurallar gereği karşı duruşumuzu ifade etmek tarihi zarurettir. Bundan kaçış yok… Velev ki, bazıları bundan alınacak olsa bile… *** Kimler bu İstanbul Sözleşmesi’ni destekliyor? Hangi kesimlerin olduğu belli… Sadece bazılarını saymak kâfi: PKK’nın görevlendirdiği parti… Buna çanak tutan benzeri zihniyetteki partiler… LGBT’li kuruluşlar… Soros'tan nemalanan vakıf ve dernekler… Bu ve benzeri zihniyet İstanbul Sözleşmesi’ni yırtınırcasına destekliyorlar… Bunlara bir diyeceğimiz olamaz… *** Nerede bozgunculuk… Nerede bölücülük… Nerede ahlaksızlık varsa… Onu savunma derdindeler. Bu kafa yapısı, nerede güzel dinimizin ilkelerini anlatmak istersin… Hemen karşısında beliriverirler… Kırmızı görmüş boğa gibi… Nerede hayırlı bir iş var, yaptırmamak adına bütün güçleriyle saldırırlar. Bu, onların cibilliyetlerinin iktizası… Yani varoluş gerekçeleri... Dolayısıyla onlardan bir hayır beklemek ham hayaldir. *** Bizleri asıl üzen ve aynı zamanda şaşırtan da bir kısım sağcı, milliyetçi ve muhafazakâr gazeteci, yazar, fikir adamı, siyasetçi, sivil toplum örgütü mensuplarının bu Sözleşme karşısındaki duruşlarıdır. Bu omurgasız tutumları bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Hatta derinden sarsmaktadır. Sergiledikleri tavır, Türk aile yapısının ruhuna uygun değil. (Esas itibariyle hangi parti, dernek oldukları bellidir; malumu ilan etmeyelim. Abesle iştigaldir.) Bu kesimin çoğu sözleşmeye hiç tepki vermiyor… Duymuyor… Başını kuma sokmuş gibi duruyor. Sanki böyle bir sözleşme yok. Bazıları, “okumadım canım, bu konu fazla mübalağa ediliyor” cinsinden ifadelerle geçiştiriyor. Haydi, LGBT Zihniyeti tam gaz destek veriyor; anlıyoruz. Pekiyi, siz milliyetçi muhafazakâr kesim; size ne oluyor? Neden suspus köşelerinizde bekliyorsunuz? Ne zaman dik duruş sergileyeceksiniz? İstanbul Sözleşmesi’nin Türk aile yapısına vurulmuş bir darbe olduğunun farkına ne vakit varacaksınız? Yoksa darbeden sonra oy devşirme uğruna mücadeleye girip, muzaffer bir komutan edasıyla etrafta caka mı satacaksınız? Lütfen, 2011 yılında imzalanan bu sözleşmenin tarafları, saflarını belirlesin. Biz de duruşumuzu, tavrımızı ve tepkimizi ona göre şekillendirelim. *** Ve kimse bu tür fikir beyanımızı, muhalif bir tavır olarak anlamasın. Bizim temel düsturumuz şudur: Emr-İ Bi'l-Ma'ruf Nehy-İ Ani'l-Münker.
Yani iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak.
Bizim gücümüz de buna yetiyor.
Karar, muktedirlerindir.