Gerek coğrafi konumunun avantajı, gerek ikliminin elverişliliği ve topraklarının verimliliği sonucu Aydın binlerce yıl yerleşime açık olmuş, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Aydın bugün kayıtlara geçen 21 antik kent ve ören yeriyle ülkemizin en zengin arkeolojik değere sahip illerindendir. Aydın’da günümüzde yoğun ilgi gören antik kentler deyince ilk akla gelenler; Didyma, Milet, Afrodisias, Prien, Nysa, Magnesia,Tralles, Alinda ve Alabanda’dır. Bunların dışında gün ışığına çıkarılıp sıranın kendilerine gelmesini bekleyen;Myus, Gerga, Harpasa, Mastaura, Antiocheia, Amyzon, Pygela, Acharaca, Orthasia, Piginda, Panionion gibi ören yerleri bulunmaktadır.
Aydın Karacasu ilçesi Geyre yakınlarında bulunan Afrodisias antik kenti, ülkemizin en çok bilinen ve en güzel ören yerlerindendir. Aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodit’e adanmış olan Afrodisias M.Ö. 5.000’lere kadar inen tarihe sahiptir. Roma Döneminde civardaki zengin mermer yatakların işlemesiyle mükemmel heykeller yapılmış, Afrodisias adeta heykeltıraşlık okuluna dönüşmüş, dünyanın değişik yerlerine heykeller ihraç edilmiştir.
Aphrodisias, antik dünyanın en iyi korunmuş stadyumu ve anıtsal tapınak kapısıyla ünlü. 1958 yılında ünlü fotoğrafçı Ara Güler tarafından keşfedilen ve Türkiye'nin en önemli arkeolojik alanlarından biri sayılan Aphrodisias, 2017'de UNESCO Dünya Miras Listesi'ne kaydedildi.
Yedi bin yıldır yok olmadan günümüze kadar ulaşan dünya mirası Afrodisias antik kenti bugün iki büyük tehlike ile karşı karşıya kalmıştır. İlki Afrodisias antik kentine 3 km mesafe uzaklıkta “Amadeus Resources Enerji Tic. Ltd. Şti”. tarafından Jeotermal santral yapılacak olmasıdır. Proje Tanıtım Dosyasına baktığımızda jeotermal kaynak aramanın 4312,31 hektar tarla vasfındaki ruhsat alanında yapılacağı görülmektedir. Burada ilginç olan nokta Proje Tanıtım Dosyasında yapılması düşünülen sondaj ve kuyuların dibinde bulunan Afrodisias antik kentinden tek kelime ile dahi hiç bahsedilmemiştir. Afrodisias’ı bekleyen ikinci büyük tehlike ise Tavas Avdan köyünde “Avdan Madencilik AŞ.” tarafından Afrodisias’a kuş uçuşu 14 km mesafede 300 MW’lık Termik santral kurulacak olmasıdır. Ne tesadüftür ki (!) termik santral ÇED dosyasına baktığımızda Afrodisias antik kentinden yine hiçbir şekilde bahsedilmediği görülmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ise bu formatlarda her iki proje içinde ÇED süreçleri başlatılmıştır.
Termik santral Avdan köyüne kuş uçuşu 722 metre, Yenidere Barajına 11.5 km mesafede kurulacak. Buraya kurulacak olan termik santral, yıllardır ekolojiye verdiği zararlar nedeniyle sürekli şekilde gündemde olan Muğla Yatağan’daki termik santralin yarı kapasitesindedir. Avdan’daki termik santral sadece kurulduğu bölgedeki köylerde değil, çıkardığı kömür ve atığı küllerle yakın yerleri derinden etkileyecek ama yaydığı duman, kül ve buharlarla da 30 km mesafede yer alan tüm yaşamı etkileyecek. Avdan’dan çıkarılacak olan linyit kömürler jeolojik dönüşümünü tamamlamadığı için yakılınca çok fazla kükürt dioksit ve kül salınımına sebep oldukları için ısınma amaçlı satışı yasaklanmıştır. Avdan köyüne kuş uçuşu 14 km mesafede bulunan Afrodisias antik kenti de termik santralin etki alanının içinde bulunmaktadır.
Aydın’daki jeotermal santraller (JES) faaliyetleri sırasında içinde karbondioksit, hidrojen sülfür, kükürt dioksit, bor, arsenik, civa, kadmiyum, antimon, etan, metan, radon vs. pek çok ağır metal ve radyoaktif madde bulunan yoğuşmayan gazları havaya, akışkanları su kaynaklarına bıraktıkları için hava, su, toprak kirliliği yapmaktadır. Yoğuşmayan gazlar havadan ağır oldukları için uçup gitmemekte, havada 42 gün kadar asılı kalmakta, 26 km kadar alanı etkileyebilmektedir. Taşınan bu gazlar su veya nem ile birleşerek sülfürik ve nitrik aside dönüşerek doğal yağmur suyunun pH’ının 5,6 dan aşağı düşmesine neden olmaktadır. Bu olaya asit yağmurları adı verilmektedir. Asit yağmurlarının insan sağlığına, bitkilere, hayvanlara ve yapı malzemeleriyle tarihi eserlere vermiş oldukları zararlar büyük boyutlara ulaşmış durumdadır. Tarihi eserlerin asit yağmurlarından etkilenmesinde yağmurun pH’ının, yağış süresinin ve ortamın sıcaklığı da önem arz etmektedir.
Geçmişi geleceğe bağlayan önemli kültürel unsurlardan biri tarihi eserlerdir.
Kültür ürünleri, tarih öncesi yaşamın birikimini taşıyor olmaları nedeniyle evrensel değerlerdir. Tüm insanlığın malı olarak kabul edilen kültür varlıklarının korunması, gelecek kuşaklara aktarılması herkesin temel görevidir. İklim, yeryüzünde çözünme, aşınma, taşınma ve birikme olaylarının oluşmasında, dolayısıyla yeryüzünün şekillenmesinde aktif rol oynamaktadır. İklim elemanlarından başta yağış ve sıcaklık, fiziksel ve kimyasal ayrışma olayları ile bitkilerin yetişmesi-gelişmesini, gerek toprakta gerekse canlı örtüsü üzerinde tutunan çeşitli mikro flora-makro flora ve faunanın yetişmesini doğrudan etkilemektedir. Doğal iklim koşulları yanında, endüstrinin gelişmesi ile artan çevre kirliliği ve diğer olumsuz gelişmeler, eski eserlerin bozunmalarına ve ortadan kalkmalarına yol açmaktadır.
Doğal yapı taşları,dayanıklılığın ve sürekliliğin sembolü olarak bilinmektedir. Taşların farklı kullanım alanlarına ve yerlerine bağlı olarak, doğrudan veya dolaylı çevresel etkileşimler sonucu bozunmaya maruz kaldıkları görülmektedir. Hava ve suyun etkisiyle kayaların özelliklerini değiştiren en önemli unsurlardan bir tanesi “ayrışma veya bozunma” tepkimelerdir. Hava bileşiminde yer alan gazlar, su, sıcaklık, canlı ve organik maddeler ayrışma sürecinin başlıca etkenleridir. Nemli, sıcak bölgelerde kimyasal ayrışma ön plandadır ve ayrışma daha hızlıdır. Soğuk ve kurak bölgelerde ise fiziksel ayrışma ön plandadır ve daha yavaştır. Toprak hem ayrışma ürünü hem de ayrışma faktörüdür. Bünyesinde tuttuğu nem ve organizmalar ile temasta bulunduğu kayaçlarda ayrışmayı hızlandırır.
Yapı taşlarındaki bozunmada, taşın bulunduğu çevrenin iklimsel özellikleri birinci derecede rol oynamaktadır. Bozunma türünün, kayacın fiziksel ve kimyasal yapısı ile dış ve iç etkilerin özelliklerine bağlı olduğu bilinmektedir. Yapı taşlarındaki bozunma sonucunda, taşın görünümü, dayanımı, bütünlüğü, boyutları ve kimyasal davranışı değişmektedir. Havanın yoğunluğu, saflığı, ısısı ve nemi, bozunma derecesini belirler.
Tarihi eserlerinin yapımında kullanılan taş türleri kalsiyum karbonatın farklı şekilleri olan mermer, kalker ve granittir. Kalkerler ve mermer yapı taşlar, kalsit ve aragonit minerallerinden oluşup içlerinde silisyum dioksit bulunduran magmatik kayaçlara oranla daha az dayanıklı taşlardır. Kalsit mineralli yapı taşları belirli bir süre, oldukça sağlam kalmalarına karşın, ayrışmaya başlayınca bu süreç hızlanmaktadır. Killi taşlar içerdikleri minerallerin cinsine göre az veya daha çok miktarda su emdiğinden gevşer ve ayrışırlar, dirençleri ve taşıma güçleri azalır.
Gerek zamanın yıpratıcı etkisi, gerekse hava kirliliği ve iklimsel etkenler, eserlerin yüzeylerinde çeşitli bozunma oluşumlarına yol açabilmektedir. Yüksek düzeyde hava kirliliğinin oluşturduğu is, toz, havadaki asitlilik ile çeşitli tuzlar, bozunmanın önemli etkenlerindendir. Sülfür dioksit ve nitrojen oksit havadaki nem ile buluşunca aside dönüşerek eserlerin üzerine yerleşir ve bozunmasına neden olur. Genel olarak eserlerin bozunması fiziksel, kimyasal ve biyolojik olmak üzere üç şekilde gerçekleşir. Fiziksel ayrışma, taşları oluşturan minerallerin yapılarında herhangi bir değişme meydana gelmeden, bağlarının yüksek sıcaklık farkı-tuz-buz-nem-rüzgar gibi iklim olayları sonucu zayıflaması ve parçalara ayrılarak ufalanmasıdır. Kimyasal ayrışma karbondioksit, su, oksijen ve mikroorganizmaların etkisiyle, kayacın kimyasal bileşiminde meydana gelen değişim sonucunda kayacı oluşturan minerallerin başka minerallere dönüşmesi olayıdır.
Endüstriyel faaliyetler, konutlarında ısınma amaçları olarak kullanılan fosil kökenli yakıtlar, motorlu taşıtlardan çıkan egzoz gazları ve fosil yakıtlara dayalı olarak enerji üreten termik santraller faaliyetleri sonucu havayı kirletmekte, kükürt dioksit, azot oksit, partikül madde ve hidrokarbon yaymaktadır.
2 ile 7 gün arasında havada asılı kalabilen bu kirleticiler atmosferde çeşitli reaksiyonlara uğrayarak çok uzaklara taşınabilmektedirler. Bu kirleticiler atmosferdeki su partikülleri ve diğer bileşenlerle tepkimeye girerek sülfüroz asit, sülfürik asit, nitrik asit oluşuma neden olmaktadır. Sülfatlar taşların ayrışmasında çok önemli rol oynarlar. Havadaki nemin artması ile ortamda bulunan kükürt veya azot oksitlerin kimyasal reaksiyonu sonucunda oluşan asitlerin, anıt eserlere yaptıkları olumsuz etkiler bilinmektedir. Aşırı miktarlarda atmosfere verilen karbondioksitin global ısınmayı artırması, sera etkisi ile mevsim değişikliklerine neden olması sonucunda ekosistem üzerinde meydana gelen olumsuz değişiklikler de eserleri bir şekilde etkilemektedir.
Biyolojik çözünme, kayaçtan yapılmış eserlerin canlıların etkisi ile ayrışması olayıdır. Birçok bitki ve hayvan, salgıladıkları asidik bileşiklerle kayaç eserlerde kimyasal çözünme yaratırlar. Sıcaklık ve nem değişmeleri mantarlar, yosunlar, likenler gibi biotik etmenlerin yaşamları için uygun ortamın canlı tutulmasına neden olur. Biyolojik etkinlik yüksek bağıl nem, yüksek sıcaklık ve ışıksız ortamda artar.
Termik santrallerin antik kentlerde sebep olduğu fiziksel, kimyasal, biyolojik ayrışma ve bozulmaya en güzel örnek Yatağan Termik Santralin, Lagina ve Stratonikeia antik kentlerine vermiş olduğu geri dönüşümsüz zararlardır. JES’lerin antik kentlere verdiği zararlara en iyi örnek Magnesia ve Nysa antik kentleridir.
Dünya aşk ve güzellik merkezi olan Afrodisias antik kentine 14 km mesafede termik santral, 3 km mesafede JES kurulumuna izin vermek Türkiye’nin enerji ihtiyacı var bahanesi ile kabul edilebilecek basit bir proje ve uygulama olmadığı gibi, doğru da değildir.
1983 yılında Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’ye göre “daimi bir temel üzerine ve modern bilimsel yöntemlere uygun olarak, istisnai değerdeki kültürel ve doğal mirasın kolektif korunması zorunludur.” Paris Antlaşmasına göre de UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunan Afrodisias’ı etkileyebilecek mesafedeki termik santral ve JES’lerin yapılması mümkün değildir. Aksi bir durum ve uygulama, insanoğlunun geçmişi ile geleceği arasındaki bağlantıyı yok eden, sevgiden-güzellikten-akıldan-gerçeklikten-hukuktan uzak, rant merkezli projelerdir.