Zengin ve yakışıklı bir aristokrat olarak Koronavirüs karantina günlerimi tripleks villamda tek başıma geçiriyorum.
Mümkün olduğunca sıradan insanlarla temas etmekten kaçınarak 33 günde sadece birkaç kez dışarı çıktım.
Her sabah üşenmeden kalktım ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynada kendimi sevmeye devam ettim.
Sabahları taze sıkılmış portakal suyumu yudumlamaktan vazgeçmeden, akşamları da aşçılığımı geliştirerek karantina günlerinin sona ermesini bekliyorum.
*
Evimin bahçesinde röpteşambırımla kaplumbağa gezdirirken yan komşum emekli Laik Albay Ali Rıza amca “Cem oğlum bu günleri yalnız geçirdiğin çok belli” diye laf attı.
“Neremden belli Ali Rıza amca” dedim.
“Valla oğlum sağ kolun sanki sol koluna göre biraz daha kas yapmış gibi duruyor” diye gevrek gevrek güldü.
“Ali Rıza amcacım, bence içeri gir bak 155’i ararım” dedim.
Yıllarını milletine hizmet için orduda geçirmiş Ali Rıza amca ciddileşti ve “Evladım sana şaka da yapılmıyor. Bahçeme çıkmama ses etmezler sanırım. Sende biraz bunalmış gibisin biraz sohbet edelim” dedi.
*
Güngörmüş bir insan olduğu için biraz sohbet etmenin bana da iyi geleceğini düşünerek kabul ettim.
Konu döndü dolaştı siyasete geldi.
“Sen eski Türkiye’yi bilirsin Ali Rıza amca. Ben şimdi insanların baskı altında olduğunu düşünüyorum. Tek parti iktidarı sence iyi mi?” diye sordum.
Ali Rıza amca, “Tek parti tabi ki iyidir ancak uzun süre iktidarda olan bir siyasi hareket bir süre sonra güç zehirlenmesi yaşamaya başlar. Koalisyonların iyi tarafı bir otokontrol mekanizmasının olmasıydı. Güç odakları dağıldığı için devlette liyakat ön planda tutuluyordu. Elbette adam kayırma her dönem vardı. 2011 yılında AK Parti’nin kuruluşunda ‘Partimiz, ülkemizin bütünlüğüne ve milletimizin birliğine husumet göstermeyen herkesi, kökenine, meşrebine, inancına, kılığına bakmaksızın kendisinin doğal parçası olarak görmüştür. Hedefimiz 80 milyon vatandaşımızın tamamının gönlünü kazanmaktır’ ilkesi hakimdi. Ancak uzun süren iktidar bir güç sarhoşluğuna neden oldu. Devlet kadrolarında da liyakat yerine particilik anlayışı hakim” dedi.
*
“İnsanların baskı altında olmalarının sebebi bu mu?” diye sordum.
Ali Rıza amca acı acı gülerek cevapladı:
“Demokrasilerde herkes aynı şeyi düşünmek zorunda değildir. Ancak geldiğimiz noktada ‘Benim gibi düşüneceksin, benden olacaksın’ anlayışı oluştu. İnsanlar da bunun farkında. ‘Benden olmayan yaşamasın’ düşüncesi insanların baskı altında hissetmesine neden oluyor. Cenap Şahabettin, ‘İnsan sevdiğinden korkar ama korktuğunu sevemez’ der. Elindeki gücü kullanıp, korku salarak yönetirsen bir süre sonra sevilmezsin. Sende eğer bir gün yöneten olursan korku salarak değil, sevgi dağıtarak yönet”
*
Güngörmüş ihtiyara teşekkür ettim ve bir kez daha ‘Benim gibi düşünmeyene ve benden olmayana’ saygı duymayı öğrendim.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

18 Ocak 2016 günü sosyal medya hesabımda “..dinini bilmeyene ‘hiç’, atasını bilmeyene ‘piç’ denir..” diye bir paylaşım yaptım.
Şükür ki dinimi de bilirim, atamı da.
Tanıyanlar, sadece kendi inancıma değil, tüm inançlara saygılı olduğumu ve milli değerlere ne kadar önem verdiğimi iyi bilir.
Geçtiğimiz hafta düşüncesizce yaptığım bir paylaşımın ardından kendisi gibi düşünmeyen herkese küfür etmeyi alışkanlık edinmiş kişilerin de hedefine oturtuldum.
Sonrasında Aydın Milletvekili Metin Yavuz bir açıklama yaptı ve “Hiç bir ifade özgürlüğü, milletin ortak değerlerini alaycı bir üslup ile rencide edemez” dedi.
Neyse ki ben hiçbir zaman ifade özgürlüğünün arkasına sığınanlardan olmadım.
*
‘Asil’ olarak sayın vekilin “Hiç bir ifade özgürlüğü, milletin ortak değerlerini alaycı bir üslup ile rencide edemez” sözlerine de tamamıyla katılıyorum.
Beni hedef tahtasına oturtmasına da sözüm yok.
Siyaseten yapması gerekeni yaptı.
Ancak FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen bundan 10 sene önce ölmüş olsaydı bugünlerde türbesine gidip, ruhuna Fatiha okuyacak olanların siyaseten kendilerine alan açmak için bana saldırmalarına vesile olduğu için kendisine hakkımı helal etmeyeceğim.
*
Sayın vekilin, “Hiç bir ifade özgürlüğü, milletin ortak değerlerini alaycı bir üslup ile rencide edemez” açıklamasında gerçekten samimi olduğuna da inanmak isterim.
Şayet sayın vekil samimi ise; çocuk kaçırma, tehdit, yaralama, resmi belgede sahtecilik, hakaret ve Mustafa Kemal Atatürk’ün hatırasına hakaret suçlarından (toplamda kesinleşen) 16 mahkumiyeti bulunan Fatih Tezcan için de aynı açıklamayı yapsın isterim.
*
Sayın vekil samimi ise milli değerimiz Cumhuriyet’e ve kurucu kadrolarına karşı yapılan uçsuz bucaksız hakaretler için de aynı açıklamayı gazetelere servis etsin.
*
Makam ve mevkiler gelir geçer.
Gündemde kalmak için yapılan hareketler de yarın başka gündemler oluşunca unutulur gider.
Ancak makam ve mevki sahibi iken yapılan bazı şeyler vardır ki unutulmaz, tazeliğini korur, günü gelir sofranızda yer bulur.
*
NOT: Sosyal medya uygulamasında dedem Osmanlı İmparatorluğunun en muhteşem dönemini yaşatan, I. Selim'den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu'nu, padişahlığı döneminde 14.893.000 km2'ye ulaştıran Kanuni Sultan Süleyman çıktı.


DEVLET’İN MEMURU

Hükümete yakın birini eleştirince, biri kalkıyor ‘hopp kardeşim sen devleti sevmiyor musun’ falan filan edebiyatına başlıyor.
Bak kardeşim bizler Allah’a şükür devletimizi ve bayrağımızı her daim sevdik. Fakat sizler devleti değil, hükümeti sevdiniz.
Koşulsuz, her durumda desteklediniz.
Hiçbir şekilde özeleştiri yapmadınız.
“Benden olsun da çamurdan olsun” anlayışınız yüzünden devletin memuru olması gerekenler iktidarın memuru oldular.
*
Bakın,
2013 yılında Aydın eğitimde 4’üncü sıradaydı.
2019 yılında 43’üncü sırada.
*
10 Aralık 2018 tarihinden itibaren Milli Eğitim Müdürü Seyfullah Okumuş da ‘Benden olsun da çamurdan olsun’ denilerek makama oturtulanlardan.
Koronavirüs testi pozitif çıktığı için haberlere konu olan, iyileşir iyileşmez de devlet memuru olduğunu unutup İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu “Şehir böylemi Yönetilir Ben bunların (Allah korusun) Devletin başına Geldiklerinde ülkeyi Nasıl yöneteceklerini Merak ediyorum" diye eleştiren kişi.
*
Yazım hataları da bizzat kendisine ait olduğu için Aydın eğitimini nasıl yönettiğini anlamışsınızdır.
Zaten rakamlar da nasıl yönettiğini kanıtlıyor.
*
Keşke sadece devletin memuru olup, millete hizmet etseniz.
Kendinize siyasi alan açmaya çalışmak yerine, oturduğunuz makamın hakkını verseniz.


GÜNÜN FIKRASI

İki emekli parkta güvercinlere yem atıyordu.
Birincisi:
“Şu güvercinlere ne zaman yem atsam siyaset adamlarımızı hatırlıyorum” dedi.
Diğeri:
"Neden?" diye sordu.
Birincisi cevap verdi:
“Yerde dolaşırlarken elimizden yiyorlar, havalanınca kafamıza ediyorlar”


GÜNÜN TESPİTİ

“..aç insanı doyurabilirsiniz ancak açlıktan ‘korkanı’ doyuramazsınız..”

BEN

“..insanlardan uzak olmakla beraber, insaniyetten uzak değilim..”

GÜNÜN SÖZÜ

“..biri sana öfkelenip sert söylerse sen ona yumuşaklıkla cevap ver.. ama ahmaklara susmaktan başka çare yoktur.. nitekim ‘ahmağa verilecek en güzel cevap ancak susmaktır’..”

KADINLAR ERKEKLER

"..gençliğinde 'boğaya' özenen erkek, büyüdüğünde 'öküz' olur.."