KORONAVİRİS nedeniyle televizyon kanalları her gün sayısı belli olmayan profesör akınına uğradı.
Yerden bitme mantar gibi profesörleri tanımaya başladık. Profesörlerle ilgili bilgilere ulaşınca, Türk olmanın gururunu yaşadım. Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye kadar bilim adamlarıyla vatandaşlarını salgını anlatan, tanıtan bir başka ülke yok dedi. Bu konuda Türkiye’ye övgüler yağıyor.
Türkiye’nin gerçekten özde bilim adamı zenginliğiyle, bu salgında bilime önem veren çağdaş, ülke olduğu ortaya çıktı. Ülkemde her gün yeni yeni profesörleri televizyonlarda görünce, profesörlerimizin sayılarını araştırma gereği duydum. Elde ettiğim bilgiler beni gururlandırdı. Bu bilgileri, şimdi sizin önünüze koyuyorum.
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) 2018-2019 öğretim dönemine ait yükseköğretim istatistikleri yayınlamış.
Buna göre, Türkiye'de geçen yıl 151 BİN 763 OLAN akademisyen sayısı bu yıl 158 BİN 98 OLMUŞ. BU AKADEMİSYENLERİN, 24 BİN 640'INI PROFESÖRLER OLUŞTURUYOR. 14 bin 456'sı Doçent, 37 bin 520'si Doktor öğretim üyesi,
35 bin 484'ü Öğretim görevlisi, 45 bin 998'i Araştırma görevlisi olarak çalışıyor. AKADEMİSYENLERİN 70 BİN 235'İ KADIN, 87 BİN 863'Ü İSE ERKEK ÖĞRETİM ÜYELERİNDEN OLUŞUYOR.
Üniversitelerde görev yapan kadın akademisyenlerin 7 BİN 696'SINI PROFESÖRLER, oluştururken, erkek akademisyenlerin 16 BİN 944'Ü DE PROFESÖRLER oluşturuyor,
Yani 7 bin 696 kadın profesörümüz var. Bu rakam hepimizin gururu değil mi?
GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ 17 YILDA TÜRKİYE'DE PROFESÖR SAYISI 2.9 KAT, DOÇENT SAYISI 2.9 KAT, YARDIMCI DOÇENT (DOKTOR ÖĞRETİM ÜYESİ) SAYISI 3.5 KAT, ÖĞRETİM GÖREVLİSİ SAYISI 3.4 KAT, ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ SAYISI 1.9 KAT ARTMIŞ.
Bu rakamların, dünya standartlarının çok üstünde bulunduğu ifade ediliyor.
Görüldüğü gibi 151 bin akademisyenin 24 bin 640’ı profesör.
Biz kendimizi 7 gün 24 saat beğenmesek, gece gündüz birbirimizle kavga etsek te, ülkemizin bilim alanındaki zenginliğini görüyoruz.
Profesörlerimizin her biri, alanlarında Dünyada bilinen saygın yerlerde görev yapıyorlar. Bu milletin sırtı yere gelir mi? Yeter ki siyaseten iyi yönetilsin.
**
NAZİLLİ, KURALLAR ŞEHRİ OLDU! Salgın hastalığın ülkemize girişi, vakaların tespiti 40 güne ulaştı. DÜNYAYI KASIP KAVURAN KORANAVİRÜS hala gizemliliğini koruyor.
Bu durum bilim adamlarının zaman zaman çelişkilerine neden oluyor.
Ne diyorlar bu virüs zerreciklerden oluşuyor. Virüs havada kalamıyor deniyor. Hapşırmayın, öksürmeyin birbirinize karşı mesafeli durun diyorlar.
Düşünüyorum AFRİKA KITASINDA… Tanzanya’da, Ekvator’da, Gine’de, Etiyop’ya gibi kavim ülkelerde Koronavirüs insanlardan, kitleler halinde can alıyor.
İster istemez, “bu ilkel kavimlere hastalık nereden, nasıl geldi” diye düşünüyorum.
Nazilli’de sevindirici durum yaşanıyor. Bugüne kadar ölüm olayı olmadı.
Nazilli Devlet Hastanesi yoğun bakıma Cuma günü itibariyle, yatmış tek hasta yok. Bu hiç olmayacak anlamı taşımıyor.
Vatandaş duyarlı, yasaklara uyuyor. Belediye görevini eksiksiz yapıyor. Özellikle VEFA çalışanları yoğun bir yük altında çalışıyor. Milletin, olur olmaz isteklerini kırmadan üzmeden çözüm getirme gayretinde (Bununla ilgili anılarımı ileride anlatacağım)
Nazilli’de yalan makinalarına itibar etmemek lazım. NAZİLLİ ŞİMDİLİK KURALLARI EKSİKSİZ UYUYOR.
**
FIRSATÇILIĞA DÖNÜŞMEMELİ Salı sabahı kuruluş aşamasını tamamlayan, Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın konuk olduğu TV programını izledim.
Tavırları, sakinliği konuya hakimiyetiyle güven veren bir lider görüntüsü içindeydi.
İlginç cümleler çıktı ağzından. Ne dedi? “BU TOPRAKLAR, TARİHTE ÇOK DAYANIŞMA, BİRLEŞME ÖRNEKLERİ VERMİŞTİR. Bugün yaşadığımız sıkıntılar dünyanın yaşadığı en büyük sıkıntılardan biridir..
BUNUN ADI, EN KÜÇÜK FERDİNDEN EN BÜYÜK DEVLETİNE KADAR HERKESİ ETKİSİ ALTINA ALMIŞ EKONOMİK KİRİZDİR” sözleri izleyenlerin dikkatini çekti.
Sakinliği insanlarımızın arzuladığı kıvamdaydı. Diksiyonu akıcıydı. 2008 yılındaki yaşanan sıkıntılardan kat kat çok daha büyüktür. Toplumsal mutabakatla aşmalıyız.
Görüyoruz ki, muhalefet bu süreçte dışarıda tutuluyor. Her parti bu krizden çıkmaktan ziyade bunu kendi lehine bir fırsata dönüştürmek istiyor.
Koronavirisü yaşayan dünyada, koronayı bir tarafa bırakıp iç çekişmeler yaşayan tek ülke belki de Türkiye.
Hukuk, adalet, özgürlük konularında ülke olarak hızla alt sıralara iniyoruz.
Türkiye uluslar arasında basamak basamak alt liglere iniyor.
İnsan hakları, özgürlük sorunlarımız var. Siyasi partiler bu konuları sosyal adalet penceresinden ziyade konuya parti çıkarı açısından bakıyor.
Buda uzlaşmayı sağlamıyor.
**
KORONADA, YÜKSEK ÖLÜMLER MEGA KENTLERDE!

Koronavirüs en büyük ölümleri kalabalık büyük metro kentleri verdi.
Dünyanın en kalabalık şehirlerinde kilometre kareye düşen insan sayısı Newyork’ta 10 bin, Londra’da 12 bin, Pekin’de 14 bin iken İstanbul’da 15 bin kişi Bağcılar ve Esenler’de bu rakamın 60 bine kadar çıktığını görüyoruz.

Hemen hemen her Amerikan filminde karşıdan karşıya geçen dev bir kalabalık, sokakta yürürken zorlanan insanlar görüyoruz. Ali Babacan’a katılmamak elde değil.

Hepiniz Çin’den veya Japonya’dan metroya binmeye çalışan insan kalabalığının çekildiği videoları görüyoruz.

Bu şehirler dışında tek bir şehri bile bir ülke nüfusuna sahip olabilecek derecede Dünyada, kalabalık pek çok şehir var.

Bu büyük şehirlerin içinde İstanbul bu listenin içinde 14’üncü sırada yer alıyor. İŞTE SİZE DÜNYANIN EN KALABALIK 20 ŞEHRİ:
Korona salgınında dünyada ölen 100 bin kişinin yüzde 68 inin bu MEGA kentlerde gerçekleştiğini görüyoruz.

Önemli isimler, Korona’dan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacak diyor.
Bende bu söyleme inanıyorum. Dünya sanırım silahlanmadan uzaklaşacak, insan sağlığına önem verecek. Bu mega kentlerde yaşayan başta olmak üzere milyarca insanın sağlığını korumaya çalışacak.
Dünyanın jandarması olarak bilinen, doları koyacak yer bulamayan Amerika, bu salgın hastalıkta büyük insan zayiatı verdi.

Türkiye’den tıbbi malzeme yardımı istedi. ÇOK CANA MAL OLAN KORONAVİRÜS, SANIRIM YENİ BİR DÜNYANIN DOĞMASINI SAĞLAYACAK. BUNA YÜREKTEN İNANIYORUM.
Not: Sayın okurlarım.. bir süre sizlerden uzak kalacağım hepinize sağlıklı günler dilerim.