Devletimiz korana virüsten korunmak için elinden gelen çabayı gösteriyor. Bunun için uyarıyor, anlatıyor. Bunun için okulları kapattı, camileri kapattı, sosyal hayatın yaşandığı mekânları kapattı. Niye? Niye Evde Kal, Niye Hayat Eve Sığar, Hayat Evde de Güzel sloganları ile evdeyiz. Evde ailecek oturuyoruz. Zaruri ihtiyaçlar dışında evden çıkmıyoruz. Kim için? Kendimiz için, başkaları için…
Eğer bunu göremez ve bize Niye Evdeyiz? Canımız Sıkıldı” diye isyan edersek hata yaparız. Onun için öncelikle bir eviniz olduğu için Allah’a şükredin. Devletimiz her türlü birimiyle canla başla çalışıyor. Bu gibi salgın hastalıklardan kurtulmak için elimizi Yüce Yaradan’a açarak dua ederiz. Diyanet İşleri Başkanlığı da her gece yatsı ezanından sonra bu duayı bütün Türkiye’de camilerimizden yapıyor ve bizler de amin diyoruz.
Bu sözlü dua. Peki, fiili dua nedir? Fiili dua, bu virüsten kurtulmak için maddi olarak yapmamız gereken şey. O da bugün EVDE KALMAK’tır. Dışarıya zorunlu ihtiyaçlar dışında çıkmamaktır. İnşaallah bu sorunlu günler gelip geçecek. Bahar gelecek. Yine bir araya geleceğiz.
Devletimiz bu arada “Biz Bize Yeteriz” kampanyası ile bu korana virüs nedeniyle işyerleri kapanan, muhtaç duruma düşen vatandaşlarımıza yardımcı olmak için bir kampanya başattı. Bu kampanyaya destek olmaya çağırıyorum. Gerçek ve tüzel kişiler bu hesaplara doğrudan bağış yapabilecekleri gibi GSM operatörlerinin "8119 SMS" numarasına "KORONA" yazarak 10 lira karşılığında bağışta bulunabileceklerdir.
Aynı durumda kendiniz olduğunuzu düşünün, devletin ve milletin şefkatli elinin size dokunduğunu düşünün. Ama bu arada çatlak sesler çıkacaktır. Onlara aldırmayın. İt ürür kervan yürür misali karıncanın yaptığı gibi üzerimize düşen vazifeyi yapmaya çalışalım.
Aslında oturup, aklımıza başımıza alıp düşünme zamanı. Kâbe’de tavaf, camide cemaat, okulda ders, rahlede talebe kalmadı. Görünürde insanlar aslında imanlar karantina altında. O kadar zulme sessiz kaldık ki, O Suriye’li Çocuk “Allah’a her şeyi anlatacağım” demişti son nefesini verirken… O kadar isyan ettik, o kadar israf ettik, o kadar inkâr, o kadar küfrettik ki…
Bana kim karışır? İstediğimi giyerim, istediğim yere giderim, istediğim yerde eğlenir, istediğimle sarmaş dolaş olurum. Kimse karışamaz. Hadi bakalım yap da görelim. Can korkusu sardı herkesi… Ne hale geldik! Şükrü eda edilmeyen nimetler tek tek alınıyor elimizden. Erinerek gittik camilere, Cumalardan kaçtık, cemaatten uzak durduk bilemedik kıymetini lâyıkı ile edemedik şükrünü. Turist gibi gittik Kâbe’ye tavaftan çok boy boy Kâbe ile resimler çekildik. Efendimiz (s.a.v) huzurunda edepsizlikler ettik.
Sandık bu devran hep böyle sürüp gidecek. Mevlam ters düz etti bizleri. Musafaha etmeye, tokalaşmaya hasret kalacağımız gelir miydi aklımıza? Maçların ertelenmesine üzüldüğümüz kadar, üzülmedik camilerin kapatılmasına. Tavafsız Kâbe, Cemaatsiz Cami, Issız Cuma, Bomboş Camiler… Kimsesiz kaldı sanki Meclisler Vallahi ibrettir bunlar.
Kendimize gelelim. Mevlâmızdan af dileyip, istiğfar edelim. Bırakalım şu stok yapma işini. Bol bol sadaka verelim. Bu mübarek ay ve gecelerin hürmetine el açıp yalvaralım. Nankörlük ettik YARABBİ! Dersimizi aldık. Bizi Kâbe'den, camiden, okuldan mahrum bırakma. Amin! Ya Rabbel Alemin!
Cuma’nın hayrı ve bereketi hepinizin üzerine olsun.