Deprem öldürmez bina öldürür. Ülke genelinde sarsıntılar devam ediyor. Hemen her gün bir yerlerde tedirgin bir bekleyiş içinde buluyoruz kendimizi. Psikolojik olarak ülkece çok yıprandık. Yaradan korusun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Sınır şehirlerdeki depremin şiddetinden nasıl bir hasar yaşanmıştır tahminlerini yapabiliyoruz.Tahmin edebilmek için alim olmaya gerek yok çünkü. Evlerimiz okullarımız iş yerlerimiz bina olarak depreme dayanıklı değil. Sarsıntının aralıklarla devam etmesi daha da korkutuyor. Zira her sarsıntı biraz daha hasar açıyor. Daha yaralarını saramamışken Malatya, Elazığ. Geçenlerde gece 02:00’ de bir kez daha uykulardan uyandırdı deprem. Güvenli olmamız gereken yer evlerimizken şuan ki durum en güvensiz yer evlerimiz. Depreme hazırlıklı olun tedbirli olun mesajları sürekli tekrar ediliyor peki sarsıntı esnasında sabit bir eşya yanında beklemekten başka ne yapabilir insanlar?
Deprem gecesi kapıları açılan okulların 2 gün sonra dayanıksız raporu ile yıkım kararı alınması da düşündürücü. O gün deprem tekrar etse idi ne olacaktı o binalarda ki insanlara? Mart ayı daha da zorlu gelecek gibi.
2020 hem ülke genelini hem dünya genelini öfkeli bir öğretmen edası ile kaldığımız sınavların tekrarını yapıyor gibi, bu sefer karşımızda tüm eksiklerimiz, yanlışlarımız, gözden çıkardıklarımız ve görmezden geldiklerimiz var. Biran önce dayanıksız olan binaların boşaltılması. Bunun sadece bir kaç il de değil ülke genelinde yapılması gerektiği gerçeğini artık anlamalıyız. Enkaz altından insanları çıkarmak için beklemek değil binalar daha yıkılmamışken yapılmalı bu. Devletler, canını malını güvenliğini korumak için vardır. Milletinin can güvenliği mal güvenliğini sağlamalı ki milletle devlet devletle millet el ele olabilmeli. Zira milletle devlet, devletle millet olunabilir..