İktidarın hatalarını ortaya koyduğumuz zaman seçmen “İyi de kardeşim. Kime oy vereceğiz.?” diyor ve muhalefete güvensizliğini ortaya koyuyor. Hele bazı arkadaşlar siyasi görüşlerini o kadar sertleştirmişler ki “CHP gelmesin, hayatta CHP’ye oy vermem” diyor. Oysa devletin yasal sınırları içinde kurulmuş ve iktidar olma amacı güden her siyasi parti meşrudur. PKK ile bağını koparamayan HDP hariç tabii. Ama HDP üzerinden muhalefete yüklenmek İktidarın daha çok işine geliyor. Oysa daha birkaç sene önce PKK ile pazarlık masasına oturan kendisi idi. Sonrasında şehirlerdeki mayınlar temizlenirken vermiş olduğumuz 800’ün üzerindeki Şehidimiz unutulabilir mi? Oysa He Man İktidar. Tüm yetki elinde, kimse lafının üzerine laf koyamaz. Madem HDP PKK ile bağını koparamıyor kapat gitsin. Ama o zaman kavga biter. Sanki devleti muhalefet yönetiyormuş gibi HDP üzerinden muhalefete yüklenmek elbette İktidarın daha çok işine geliyor.
Yaptığım araştırmalar ülkemizde her 10 kişiden 4'ünün sosyal yardımlarla yaşadığını, ülkemizde sosyal yardımlarla yaşayanların sayısının 22 milyon ile 31 milyon arasında değiştiğini gösteriyor. Çalışmadan yorulmadan devletten aldığı sosyal yardımlarla yaşayan insanların en az yüzde 90’ının seçimlerde iktidar partisine oy verdiğini söylemeye gerek yok sanırım. Ve bu insanların kafasında eminim iktidar değişirse yani “AK Parti iktidardan düşerse ben bu parayı alabilir miyim?” diye bir soru işareti var. Bu da bir gerçek.
İşte işin püf noktası burada. Benim bildiğim siyasi partiler iktidar olmak için kurulur. İktidar olabilmek için de her seçimde adayını ortaya koyup adam gibi arkasında durması gerekir. Ve iktidar olmak isteyen siyasi partiler toplumun her kesiminin oyuna talip olmak zorundadır. Yani ülkemizde gerçekten iktidar olmak isteyen her siyasi parti özellikle muhalefet partileri sayıları milyonlarla ifade edilen ve çalışmadan, yorulmadan sosyal yardımlarla geçimini sağlamaya çalışan bu insanların kafalarındaki (İktidar değişirse ben devletten aldığım yardımı almaya devam edebilir miyim?) soru işaretini giderecek kaynakları belli inandırıcı projeler hazırlayıp halka sunmak zorundadır. Milyonlarca seçmenin oyunu görmezden gelen bir muhalefet partisinin gerçekten iktidar olma isteği var mıdır, yok mudur? Kafamızda soru işaretleri oluşuyor.
Sizlerinde bildiği gibi Arkadaşlar iktidarların en büyük şansı muhalefettir. Şayet muhalefet partileri seçmeni cezbedecek halkın sorunlarını çözecek projeler ortaya koyamazsa bizdeki gibi siyasi partiler on yıllarca iktidarlarını sürdürebiliyorlar. Ülkemizdeki muhalefet partilerinin tez zamanda silkinip açlık sınırında çalışan asgari ücretliler, açlık sınırının altında yaşayan emekliler,sosyal yardımlarla yaşayan milyonlar ve yoksulluk sınırında yaşayan çalışanlar için ilk seçimde umut haline gelebilmelidirler.
Arkadaşlar bir türlü koltuğunu teslim etmek istemeyen bir kısmı sonradan iktidar destekçisi olan muhalefet liderlerini gördüğümüzde aklımıza şöyle bir soru geliyor. Acaba diyoruz muhalefet “İktidar ülkeyi yönetsin, bizde arada bağırıp çağıralım, muhalefet yapıyormuş gibi görünelim, koltuğumuzu muhafaza edelim” şeklinde düşünüyor olabilirler mi?
Arkadaşlar sizlerde biliyorsunuz ki bu ülkede asgari ücretin, en düşük emekli maaşının en az 3500-4000 lira civarında olması lazım. Ülkemizin aslında bu maaşları karşılayabilecek gücü var diye düşünüyorum. Yeter ki israfa bir dur denilsin. Ülkenin kaynakları adil dağıtılsın. Biz iktidarın bu güne kadar icraatlarına baktığımız zaman artık bir ümidimiz kalmadı iktidardan. Ümit kalmadığı için bu ülkede insanlar aile boyu toplu halde intihar ediyorlar artık. Bilindiği gibi ümidin bittiği yerde hayatta bitiyor. Böyle bir ortamda muhalefet partileri halkın umudu olacak projeleri tez zamanda geliştirmek zorundalar. Ve her şeyden önce Adalet. Ülkemizdeki hukuk adamları en kısa zamanda baskıdan kurtarılmalıdır.
Acaba diyorum iktidar güç zehirlenmesi mi yaşıyor? Akıl tutulması mı yaşıyor? Öyle olmasa bu yapılan hataların ilk seçimde oy kaybına yol açabileceğini bile bile kendi vatandaşı açlık sınırında yaşarken,insanlar geçim sıkıntısından toplu halde aile boyu intiharlara sürüklenirken, İstanbul başta olmak üzere yurdun çeşitli bölgelerinde milyonlarca insan deprem tehdidi altında hayati tehlike yaşarken “Kanal İstanbul” gibi, "Kanal Çanakkale” gibi uçuk dünyada sükse yapması beklenen projelerin peşinde koşuyor. Gerçekten anlamak çok zor. Biz mi yanlış biliyoruz? Devletin görevi insanı yaşatmak, halkının can güvenliğini, sağlığını korumak değil mi? Bundan 700 yıl önce Şeyh Edebali Osman Gazi’ye insanı yaşatmasını vasiyet etmemiş mi?.
19 Nisan 2015 tarihinde vefat etmişti yanlış hatırlamıyorsam. Prof.Dr. Oktay Sinanoğlu (Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah). Sinanoğlu ölmeden önce şunları söylemişti. ”Türkiye’de Atatürk döneminin eğitim sisteminde Liseyi bitirip Amerika’ya gitmiştim. Amerika’ya gittiğimde Türkiye’deki Lise Eğitiminin Amerika’daki Üniversite eğitimine eşdeğer olduğunu gördüm. Bu sayede dünyada son 300 yılın en genç profesörü seçildim.” Demişti. Her sene eğitim sistemini değiştireceğinize Atatürk’ün eğitim sistemini günümüze uyarlasanız kıyamet mi kopar? Ama yapmazsınız, yapamazsınız çünkü 31 Aralık 1949’da ABD ile imzalanan Fullbright Eğitim Anlaşmasını çöpe atamıyorsunuz. Bu anlaşmayı çöpe atmadan eğitim sistemimizin halkımıza ve devletimize yararlı hale gelmesi maalesef mümkün görünmüyor.
Arkadaşlar komşu ülkelerimizden bir İranlının,Iraklının,Suriyelinin başı sıkıştığı zaman sığınabileceği bir Türkiye’si var. Gerçekten başı sıkışıp ülkemize sığınanlara elbette her zaman kapımız açık. Hepsi baş tacı. Ancak eli silah tutarken kendi ülkesini savunması gerekirken benim ülkeme kaçan sözde mülteciden kime ne hayır gelir. Zoru gördü mü ülkesinden kaçan adamdan kime ne hayır gelir?. Neticede yöneticilerimizin iyi niyeti sayesinde ülkemizde bizden de rahat yaşam koşullarına kavuştular.
Pekiii. Biz de daha 100 yıl önce işgal görmüş bir ülkeyiz. Allah korusun yarın bizim de başımız sıkışırsa bize kim yardım eder. Biz nereye sığınabiliriz? Ben kimsenin bizi kabul edeceğine inanmıyorum. Kabul etseler de bir Şehit Torunu olarak ben gitmem zaten. Atalarımız biz özgür yaşayalım diye Şehadet Şerbetini içmişler. Bende torunlarımızın bu ülkede özgür yaşayabilmeleri için Allah'ın bağışladığı nefesi vermem gerekirse hiç durmam veririm.
Selam ve Saygılarımla...