Üstad Sabahattin Burhan’ın kaleminden hayatının bir bölümünün hikaye edildiği “Milli Mücadele'nin Tek Kız Efesi, Çiftlikli Çete Kübra Efe” kitabının 11'inci sayfasında sanki bu günleri görmüşcesine Kübra Efe şunları söylüyor; Biz düşman işgaline uğrarız diye hiç düşünmemiştik. Bir anda uğradık. Yarın ki İnsanlarımız hiç düşman işgaline uğramayız diye düşünmesinler. Bir anda uğrayabilirler. Bu yüzden bu memleketin her bir kızı bir eliyle ılgın pürçüğü oyası işlerken, diğer eliyle silah tutmasını bilmelidir.”
Arkadaşlar Çiftlikli Çete Kübra Efe 27 Mayıs 1919’da Yunan Askerleri Aydın'ı işgal edince, henüz 16 yaşında ve nişanlı bir genç kız olmasına rağmen, Vatan Sevgisini nişanlısının önüne geçirmiş, "Vatanımla nişanlıyım" demiş ve bir gece evdeki Mavzer Tüfeğini kaparak koşa koşa Ege’de Milli Mücadelenin Kadın Efelerinden Çete Ayşe’yi bulmuş ve Yörük Ali Efe’nin kumandasında İşgalci Yunan Askerlerine Çete Ayşe ile birlikte kök söktürmüştür. Çok iyi bir nişancı olan Çiftlikli Çete Kübra Efe cephede çoğunlukla düşman askerlerinin rütbeli olanlarını vurmuştur. İş o hale gelir ki Yunan Kuvvet komutanları vurulmamak için cepheye rütbelerini söküp gelirler. Ama rütbesiz de olsa Çiftlikli Çete Kübra Efe yine de rütbeli komutanları bulur ve öldürür.
Bu arada arkadaşlar, “Su uyur, düşman uyumaz" Atasözünü hepiniz bilirsiniz. Kafalarından Ortaçağ’daki Haçlı düşüncesini atamamış batılıları, NATO ülkelerini, onlarla ilişkilerimizi çok iyi sorgulayıp, ona göre davranmak zorundayız. Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim’de Yüce Yaradan “Düşmana sırtını dönenin her türlü cezayı hak ettiğini" söylemektedir. Gaflet ihanetin ikiz kardeşidir.
Biz daha 100 yıl önce işgal görmüş bir ülkeyiz. Bu ülkede yaşayan ve kendisini Türk hisseden herkesin işgal sırasında yaşanan zulümleri, çekilen çileleri yeni baştan incelemesi,sorgulaması gerekmektedir. Kendisini Türk olarak görmeyenlerden ise millet olarak her türlü kötülüğü beklemelidir.
Bir düşünün arkadaşlar, Kurtuluş Savaşı sırasında cepheye mermi taşırken,mermiler ıslanmasın diye 6 aylık bebeğini de mermilerin arasına yerleştirip sırtındaki battaniyeyi mermilerin üstüne örterek, o karda kışta kıyamette cepheye birkaç yüz metre kala soğuktan donarak şehadete eren Şerife Bacı’ya Millet olarak hakkını ödeyebilir miyiz?
1878 Osmanlı-Rus Savaşında “Evladım Anasız büyür de Vatansız büyüyemez" diyerek şehit ağabeyinin silahını alıp cepheye koşan ve Birinci Dünya Savaşında 4 oğlundan 3'ünü şehit veren, 64 yıl önce kaybettiğimiz Nene Hatun’a hakkını ödeyebilir miyiz?
31 Ekim 1919’da Maraş’taki İşgalci Fransız Askerlerinden birine ilk kurşunu atarak öldüren ve Maraş’ta kurtuluş mücadelesini başlatan Sütçü İmam Ali’ye hakkını ödemek mümkün mü? Arkadaşlar. Bu memleket yukarıda saydığım örneklerden binlercesinin hayatlarını hiçe sayıp bizlerin özgür ve bağımsız yaşaması için hayatlarını feda etmeleri sonucu bağımsızlığına kavuştu.
Gönül isterdi ki ülkemizde her şey dört dörtlük olsun, halkımızın hiçbir sorunu olmasın,tüm problemler çözülmüş,Kutsal Vatan Topraklarımız yeterince güvende olsun. Öyle bir durumda yukarıdaki satırlara ne gerek var ki. Yönetenlerimizin söyledikleri ile icraatları bir birini tutuyor olsa, ülke sağlıklı bir şekilde gelişimini sürdürüyor olsa niye kendimizi yoralım yazıp çizip halkımızı uyandıracağız diye kendimizi parçalayalım.
Türkiye’de yaşayanlardan başka tüm dünya biliyor ki Türkiye dünyanın en önemli ülkesi. Belki de dünyanın en zengin ülkesi. Ve Türk Milleti olarak bizler Anadolu’nun en az 12 bin yıllık sakinleriyiz. İnanmayan Göbeklitepe’ye bakıp “Bin yıllık kardeşlik” yalanının Haçlılara hizmet eden bir söz olduğunu anlayabilir. Başımızdakiler “Bin yıllık kardeşlik” dedikçe, Haçlılar “Siz Anadolu’yu 1071’de bizim elimizden aldınız” diyerek bizleri işgalci olarak yaftalıyorlar.
Oysa Sümerler, Etiler, Hititler, Etrüskler, Öntürkler Anadolu Uygarlıkları, Göbeklitepe Anadolu'nun en az 12 bin yıllık Türk Yurdu olduğunun kanıtı değil midir?
Demem o ki arkadaşlar MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin sıkı sıkı arkasında durup desteklediği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yaramadı bize. Sözde 16 Nisan Referandumundan sonra, peşinden gelen seçimlerden sonra ülke olarak şahlanacaktık. Ancak kabul edelim ki bizim yerimize Suriyeli mülteciler şahlandı. Maalesef Suriyelilere verilen imtiyazlar onları hastanelerde ve devletin diğer kurumlarında Türk Halkının önüne geçiriyor.
Ve görünen o ki iktidar partisi Suriyeli politikası yüzünden durmadan oy kaybediyor. Kaybedilen oyları telafi etmek için önümüzde yapılacak ilk seçimlerde HDP’nin seçimlere katılmasını önlemek dahil pek çok seçenek gündeme gelebilir. Selahattin Demirtaş serbest bırakılabilir, Bebek Katili Abdullah Öcalan ile yeni pazarlıklar gündeme gelebilir. Peki böyle bir durumda MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli ne mi yapar? Bence yeni politikaları görmezden gelir, olmadı açıktan destekler.
Bu arada önümüzdeki süreçte yapılacak ilk seçimlerde HDP Seçmen oylarının CHP ile İktidar partisi arasında paylaşılamadığını göreceğiz. Şimdilik işaretler bu yönde gözüküyor.
Bu arada arkadaşlar, aklımın ermediği bir husus var. Nedense bazı yöneticilerimiz kendi yönettikleri ülkeye yeterince güvenmeyip, yatırımlarını başka ülkelerde yapıyorlar. Sonra da halkın kendilerine güvenmesini bekliyorlar. Benim aklım ermiyor bu işe, kendi yönettiği ülkeye güvenmeyen siyasetçiye ben neden güveneyim? Güvenmem için bir neden var mı?.
Umarım Libya politikamız Suriye gibi hayal kırıklığı ile sonuçlanmaz. Şayet Libya politikası da Suriye gibi yüz binlerce mülteci getirecekse halk olarak bu işe rızamız yoktur. Böyle bilinmesinde fayda var. Türkiye’nin yapması gereken şey Libya’da sürmekte olan kardeş kavgasında taraf olmak değil, orada barışın tesis edilmesini sağlamaktır.Görünen Libya’da Rusya bir tarafı destekleyip silah satıyor, karşı tarafı ABD destekleyip silah satıyor. Sonra “Vurun birbirinizi” diyorlar. Türkiye Libya’da sürmekte olan emperyal oyunu bozmalıdır bir an önce.
Bu arada arkadaşlar İran için de endişelerim var. Benim gibi yaşı ilerlemiş olanlar hatırlayacaklardır. Bir zamanlar Saddam Hüseyin iktidarında baskı rejiminden bıkan Iraklılar ABD Askerleri bir an önce Irak’ı işgal etsin diye dua ediyorlardı. Neredeyse 2003 yılında bazı Iraklılar ABD Askerlerini ellerinde çiçeklerle karşılayacaklardı. ABD, Irak’a demokrasi ve barış getirecekti. Nasıl barış getirdiklerini hep birlikte gördük, milyonlarca Iraklı hayatını kaybetti, milyonlarcası ülkesini terk etti. Coniler Irak’ta bırakın kadınları ve kızları erkeklerin bile ırzına geçtiler.
Korkarım benzer senaryo İran içinde uygulanıyor. Trump İran halkına seslenip kandırmaya çalışıyor. Bence İran Halkı kendi devletine sahip çıkıp, emperyalizmin oyunlarından uzak durmalı. Gözlerinin önünde Irak örneği var. Hiç mi ders almazlar. Oysa en kötü devlet bile, devletsiz olmaktan iyidir.
Selam ve Saygılarımla...