Türkiye 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerine giderken Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, İsrail ile, Mısır ile, ABD ile ve AB ülkeleriyle ekonomik ve askeri saldırmazlık anlaşmaları yaparken hiç birini görmedik. Çünkü içeride seçimleri kazanmak çok daha önemliydi. Oysa Doğu Akdeniz’de kavga sadece 3,5 trilyon metreküp doğalgaz ve 2 milyar metreküp petrolden ibaret değildi.
Doğu Akdeniz’de 1,5 Trilyon dolarlık doğalgazdan 30 kat daha değerli gaz hidrat yatakları mevcut. 1 birim gaz hidrat 30 birim doğalgaza eşit. Kavganın büyüklüğünü siz düşünün. Denizdeki gaz hidrat karadaki kaya gazının aynısı. Ve denizdeki gaz hidratı çıkarma teknolojisi bilinen dünyada 3 ülkede, ABD, Rusya ve Japonya’da var. Bence Türkiye seçim döneminde diplomasiyi kullanıp Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın ülkemiz aleyhine anlaşmalar yapmasını önlemeliydi. İktidarın “Monşerler” diye küçümsediği Dış İşlerinin deneyimli diplomatlarına şu anda her zamankinden fazla ihtiyaç var. Dış politikalarını diplomasiyle yönlendiren ülkeler ülke olarak atılacak bir adımın karşısında gelebilecek en az 10 adımın hesabını yaparak adımlarını atarlar.
Sonra dış politika da ülkelerin ve o ülkede yaşayan insanların menfaatleri ön plandadır her zaman. Oysa bizim ülkemizde bu gerçeğin uygulanabildiğini söylemek çok zor. En azından memur ve emekli maaşlarında yapılan zamlar ile devletin kendi uyguladığı harçlara yaptığı zamları, devletin ilan etmiş olduğu enflasyon rakamları ile halkın hissettiği enflasyon rakamları arasındaki farka baktığımızda,yöneticilerimizin halktan verdiklerinin fazlasını topladıklarını,bu aradaki farkı da uygulanan yanlış dış politikaların sonucu ülkemizde toplanan milyonlarca Suriyeli Mülteci ile Suriye’de de 3 milyon Suriyeli’ye bakmak için harcadıklarını görüyoruz. Bir iki hafta önce çok sayın bir devlet büyüğümüz 4 milyonu Türkiye’de, 3 milyonu Suriye’de 7 Milyon Suriye'liye 5 yıldır baktıklarını söylemişti. Kos koca devlet büyüğü yalan söyleyecek değil ya. Ama iktidar görmeli ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk Halkının geleceğini karartan bu politikalar seçmen tarafından çokta hoş karşılanmıyor.
Üstüne üstlük sözde anlaştığımız Rusya’nın ve Esed güçlerinin sıkıştırmasıyla İdlib’ten de 2 milyon daha mültecinin gelebileceği belirtiliyor. Evet zor durumda olan insanlara yardımcı olmak Türk Milleti olarak vicdani sorumluluğumuzdur, ancak savaşıp ülkesini savunabilecek durumdaki erkeklerin, haklarında hiçbir araştırma yapılmadan ülkemize sokulması pekte ülkemiz halkının yararına gözükmemektedir.
İnatla Suriye Resmi Rejimi ile anlaşmaktan kaçınmamız Suriye politikasının sürekli aleyhimize çalışmasına sebep olmaktadır. Oysa bölge ülkeleri olarak Türkiye, Suriye, Irak ve İran bir araya gelmeliydi. Bu 4 ülke ekonomik ve askeri alanda işbirliği yapabilse ne ABD’si ne Rusya’sı Ortadoğu’yu karıştırabilir. Ama tabii biz dış politikayı diplomasiyi kullanmadan yönlendirdiğimiz için böyle bir selamete ermemiz mümkün görünmüyor. Görünen o ki ülkemizde karar verici merciye gerçekler olduğu gibi aktarılamıyor diye düşünüyorum. Yoksa ülkemizi yönetenlerin de halkımız için en doğru olanı yapmaya çalıştıklarından şüphem yok.
Kanal İstanbul yada Kanal Çanakkale projelerine gelince. Hiçbir yerden mesafe kısaltmayan, sadece Türkiye dahil Karadeniz Ülkelerinin çıkarlarına hizmet eden Montrö Boğazlar Anlaşmasını delerek ABD Savaş Gemilerinin süresiz Karadeniz’e çıkmalarına hizmet edecek daha doğrusu Karadeniz’i bir NATO Gölü daha doğrusu ABD Gölü haline getirebilecek bu projenin yerine, daha doğrusu buraya harcanacak parayı İstanbul’da yaşayan insanların can güvenliğini sağlayacak çürük binaların sağlamlaştırılması için harcasak daha doğru olur diye düşünüyorum.
Yada illa da kanal yapacaksak Kanal Doğu ve Güneydoğu Anadolu Projesi en azından ülkemizin sınırlarının daha güvenli hale gelmesine yardımcı olur diyorum. Düşünün Karadeniz’in doğusundan Batum’dan başlayacak, Artvin, Ardahan, Kars, Ağrı, Van, Hakkari, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay sınırlarından Akdeniz’e bağlanacak 250 metre genişliğinde bir su kanalı sınırlarımızı nasıl güvenli hale getirir. Doğal güzelliği de cabası. Ama ekolojik dengeyi bozar mı, iyi araştırmak lazım.
Libya meselesine gelince, Libya ile yararlı bir anlaşma imzaladık güzel ancak, bizim orada ABD’nin kışkırtmasıyla sürdürülen kardeş kavgasında taraf olmaktan ziyade orada kavga eden tarafları bir araya getirip ülke bütünlüğünü sağlamak olmalıdır. Göreceksiniz Libya’yı kardeş kavgasına sürükleyen ABD ve onun partneri Rusya, Türkiye Libya’daki kavga eden tarafları birleştirmeye çalıştığında karşısına dikileceklerdir. Çünkü onların menfaati Libya’nın petrol kaynaklarındadır. Aklın yolu bir Libya’da çatışan kardeşler barışırlarsa petrol kaynaklarına sahip çıkarlar Kaddafi dönemindeki gibi kimseye ihtiyaçları kalmaz. Oysa şimdi Libya’daki kardeş kavgasından bütün akbabalar faydalanmaya devam ediyor.
Türkiye her şeyden önce dostunu düşmanını iyi seçmek zorunda. Unutulmaması gereken yapmış olduğumuz Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ABD bize ambargo uyguladığında Libya Lideri Muammer Kaddafi Türkiye’ye yardım etmişti. Ama biz Arap Baharında Kaddafi’yi bombalayacak uçakların İzmir’den kalkmasına izin verdik.
Birde NATO var tabii. ABD, Rusya ve İsrail ile birlikte 40 yıldır devletimizi yıkmaya çalışan PKK’ya yardım eden sözde medeni devletlerin oluşturduğu NATO üyeliğimizi yeniden değerlendirmek zorundayız. Bu durumda NATO’nun Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türk Halkı’nın dostu olduğunu söylemek mümkün mü? Düşünün PKK 40 yılda 50 bin canımızı aldığı gibi devlete de en az 1,5-2 Trilyon Dolara mal olmuştur. Demem o ki PKK olmasaydı bu gün devletin cebinde en az 1 trilyon dolar para olabilirdi.
Dünyadaki tüm emperyal devletler dünyanın en zengin madenlerine sahip Anadolu Coğrafyası’na hakim Türkiye Cumhuriyeti’ni zayıf düşürmek için her fırsatı değerlendirdiler bu güne kadar. Çünkü bizim dinimiz onlardan farklı,Elhamdülillah biz Müslümanız. Batılılar ne kadar “Medeniyiz” deseler de beyinlerinin bir köşesinde mutlaka haçlı düşüncesi durmaktadır. Bence Türkiye tez zamanda Türk Birliği için kolları sıvamalıdır. İçinde yaşadığımız yüzyılın Türklerin Yüzyılı olabilmesi için Türk Birliği’nin tez zamanda kurulması gerekiyor. Başarmak için önce inanmak gerekiyor tabiî ki. Türk Birliğinin aynı zamanda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayali olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Selam ve Saygılarımla.