Latifeyle komikliği tefrik edemeyen toplumumuz; ağlanacak halimize; komiklik yapılıyor diye hep gülmüşüz.. Latifedeki derin inceliği fark edemeyenler; kaba “espri“lerle eğlendiğini zannetmektedirler. İnce zeka mahsulleri, “komiklik“ zeka özürlülüğünden ziyade akla doğru yol göstericiliği; içinde saklı mesajları güldürerek(tebessüm ettirerek demek daha doğru bir ifade olur); ama, lafiteyle çağlar ötesine taşıyıp tefekkür ettiren fıkralardır. Yıllardır hep yanlış tanıtılan, işin görüntüsüne aldanarak güldürme gayesiyle söylenmiş fıkralar şeklinde telâkkî edilen Nasreddin Hoca hazretlerinin hikâyelerinin derûni mânâlara haiz olduğu gerçeği, hep arka plâna atılmıştır. Fıkralarındaki mesajları anlaşılamadı. Ya da sığ düşüncelilerin anlayacak aklı olmadı. Haddizatında Hoca merhumun bütün fıkraları ayrı birer kitap derinliğine sahip mânâlar ihtiva etmektedir. Mizahi anlatımlarla ifade edilen fıkralarındaki gerçek görüntüyü akıl sahiplerinin idrakine bırakması; tefekkür edilmesine yöneliktir. Hikâyelerine dikkatlice atf-ı nazar edildiğinde, her hadiseye farklı bir pencereden baktığına şahid olursunuz. Herkesin fikir birliğine vardığı konularda, aynı görüşün paylaşıldığı düşünülen mevzularda meseleye hep “tersinden“ yaklaşmıştır. Meselenin farklı bir bakış açısının olabileceği fikrini latifeyle güldürerek; ama, tefekkür ettirmek suretiyle ifade etmiştir. Olaylara değişik bir bakış açısı kazandırmıştır. Her şeyin siyah veya beyaz olamayacağını; verilen; sunulan; zihinlere kazınan her şeyin doğru ol(a)mayacağı gerçeğini dile getirmiştir. Esas itibariyle, Hoca merhumun eşek ile olan münasebetine de bu açıdan bakıldığına hikmetli mânâlara işaret ettiği müşahede edilecektir. Eşek, daima hocayla uğraşmaktadır. Veya tersi de doğrudur. Ona turşu sattırmaz; onu bindirmez; onu ele verir v.s. Eşek, inatçılığı, kabalığı, cehaleti, şehvete düşkünlüğü, dünyaya tamahkârlığı, kötü huyları remz etmektedir. Maddiyatçılığı temsil etmektedir. Kapital dünyayı sırtında taşımayı sürekli amaç edinen anlayış vardır. Nasreddin Hoca hazretleri de eşeğine “ters“ binerek, kötülüğe ve kötülere“karşı duruşu“ sergilemektedir. İnsanların sel gibi aktığı kapitalist anlaşıya bend olmaktadır. Eşeğin doğru yönde olduğu düşüncesini savunanların; fikir birliği etmiş âdemoğluna; eşeğine ters binerek “öteleri“ tefekkür etmenin daha iyi olacağını göstermiştir. Merhum Hocanın, “eşek“ sembolü, aslında“eşeklikle“ mücadelenin remzidir. Yani Nasreddin Hoca(k.s.),cehaletle, geri kalmışlıkla, şehevî arzularla, şeytanlaşmış insanlarla, ruhsuz dünyayla mücadele edilmesine işaret etmektedir. Bununla alâkalı olarak Hasreddin Hoca merhumun Doğu Türkistan’da geçen bir hikâyesi en yaygın rivayettir. Hoca, burada, Semerkant Han’ın sarayında zamanın âlimleriyle tartışır. Onlara meseleyi “tersinden“ baktırarak aydınlatmaya çalışır. Nasreddin Hoca,“aklın yolu birdir“ fikrini serdeden Semerkant Han’ının bu görüşlerine katılmadığını ifade eder ve tenkitte bulunur. Bir meselede fikir beyan ederken, tek bir zaviyeden meseleye bakılmamasını; bakılamayacağını; böyle bir bakış açısıyla yapılacak değerlendirmelerden hatalı neticeler doğacağını; dolayısıyla olayların,varlıkların,meselelerin birden çok cephesi olduğunu söyler.İnsanın 'Varlık' sebebine aykırıdır aynı fikre sahip olmak.. Yani“aklın yolun birliğine“ muhalefet ederek,“ters“ten olaylara yaklaşır. Bu fikirleri saraydaki alimlere ileten Han’la aynı görüşü paylaştıklarını söyleyen alimler, Nasreddin Hocayı haksız bulurlar. Hoca merhum da tartışmanın uzaması üzerine; yani âlimlerin bu işteki“ tersliği“ kavrayamamaları anlatmak için saraydan dışarı çıkar. Bir vakit sonra eşeğine ters binerek tekrar saraya döner. Saraydaki alimlere ne gördüklerini Han’dan sormasını talep eder. Bütün alimler aynı cevabı verir:“ Eşeğe ters binmiş adam görüyoruz.“ Hocanın beklediği cevap da budur. Hemen taşı gediğine koyar. Ve, ders verircesine şunları haykırır:“Gerçekten de hepinizin aklının yolu bir; eşeğim dahil. Aklınız size eşekle adam ilişkisinde bir terslik olduğunu söylüyor. Bir terslik var, ancak neyin ters neyin doğru olduğuna, meselenin hangi tarafında yer alırsanız ona göre cevap verirsiniz. Sizler eşeğin tarafını tutup, bana ’ters duruyor’ dediniz, oysa meseleyi benim açımdan gören bir insaf ehli benim değil, eşeğin altta ters durduğunu görecektir.“ Hoca merhumun ters oturmasıyla alâkalı başka bir hikaye de şöyledir: Hocaya eşeğe niçin ters oturduğunu soranlara verdiği cevap tefekkür sahiplerine bir şey ifade edebilir:“Dünyaya bir de bu taraftan bakmak istedim.“ Göle maya çalarak “ya turtarsa“ diyen Hoca merhumun, Anadolu topraklarında tutan İslâm mayası (bu hikâyenin geçtiği asırda Anadolu tam İslâmlaşmamıştı)meseleye, tersinden bakarak istikbale işaret ettiği gibi, doğrulara ulaşmanın yegane yolu da maddi dünyaya teslim olmadan ;dünyanın tersine de gidilebileceğini göstermesini anlayabilmiş olmamız;meselenin özüne vakıflığımıza delâlettir.