Biraz öz eleştiri yapmak gerekirse genel anlamda kadının ikinci planda kaldığı, özellikle son dönemde pekte değer verilmeyen bir kültürün sahibi olduğumuz son yıllarda ülkemizde yaşanan (Yılda 474 kadın öldürülüyor) kadın cinayetlerinden belli. Elhamdülillah Müslümanız ama bizim Müslümanlığımız genelde Cuma Namazında kalıyor. Oldukça bol miktarda alkol tüketiminin gerçekleştiğini, evine ekmek getirmeyen bir çok erkeğin parasını içki masalarında harcadığını kimse inkar edemez. Maalesef toplumumuzun gerçeklerinden bazıları bunlar. kumar ve uyuşturucuyu saymıyorum bile.
İçki masasından kalkabilirsek şayet kalktıktan sonra erkekliğimizin aklımıza geldiğini ve evde bizi bekleyen eşimizi malımız gibi gördüğümüzü ve en küçük hatasında saçlarından sürüyerek af edersiniz eşek sudan gelene kadar dövdüğümüz de bir gerçek. Kabul edelim ki genelde kadın döven, çocuklarını dayakla terbiye etmeye çalışan bir toplumuz.
Eşini Allah'ın bir emaneti, çocuklarını Allah'ın bir armağanı olarak gören erkekleri tenzih ederim.
Ancak bir gerçek var ki eşinden sık sık dayak yiyen kadınların da gün geliyor sabırları bitiyor. Oysa onlar bizim hayat arkadaşımız, hani nikah masasında aynı yastıkta kocamaya söz vermiştik. Onlar aynı zamanda birer anne, çocuklarımızın annesi. Sadece çocuklarımızın anneleri olmaları bile onlara saygılı olmamızı en çok değeri vermemizi gerektirmiyor mu? Hani hayat müşterekti?
Neticede eşinden sık sık dayak yiyen kadınlar gün geliyor zulme daha fazla dayanamıyor evini, eşini terk edip resmi kurumlara, karakollara sığınıyorlar.
**
Yukarıda vermiş olduğum fotoğrafı belki de benden daha güzel inceleyen ve haksızlığa daha fazla tahammül edemeyen Okyanus Yürekli Bir Kadın 2006 yılında Nazilli’de “Nazilli Okyanus Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği”ni kurmasına vesile olmuş..
Ayşe Oktay adını taşıyan kendisi de aynı zamanda 5 çocuk annesi olan bu 'Okyanus Yürekli Kadın' kurmuş olduğu derneğin faaliyetleriyle geçim sıkıntısı yaşayan, koca dayağından hayatı çekilmez hale gelen hemcinslerine sahip çıkmaya başlamış. Neler mi yapmış, koca dayağından bıkıp karakola sığınan kadınlara önce 2-3 gün sağlıklı düşünüp sağlıklı karar verebilmeleri için uygun ortam hazırlamış. Öncelik yuvanın sağlıklı bir şekilde devamını sağlamak. Şayet yuvanın devamı için aile bütçesine ek gelir gerekiyorsa kadına dernekte dikiş, hasta yaşlı bakımı yada aşçılık konularında Nazilli Halk Eğitim Müdürlüğü ile işbirliği halinde kurslar verdiriyor, meslek sahibi yapıyor, sonra da onların iş bulmalarına yardımcı olmaya çalışıyor. Aynı zamanda derneğin avukatları kanalıyla zulüm gören kadınların yasal haklarını öğrenmelerini sağlıyor.
Şayet yuvanın devamı mümkün değilse yine kadınların meslek sahibi olmalarına ve iş bulmalarına yardımcı oluyor. Nazilli ve çevresinde kadınların yalnız olmadığını, sahipsiz olmadığını öncelikle kendilerine hissettiriyor. 2006 yılından bu yana takriben 1700 kadının hayatını düzene sokmasına yardımcı olan Nazilli Okyanus Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin Başkanı Ayşe Oktay kendisiyle yaptığımız haber görüşmesinde kendisini en çok mutlu eden hususun bu güne kadar işe yerleşmelerine yardımcı olduğu kadınların en az yüzde 70’inin halen iş hayatında aktif olmaları olduğunu söylemişti.
Bu arada bir iyilik hareketi olarak görülen Nazilli Okyanus Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin Aydın ilinde faaliyette olan Bin kusur dernek arasında birinci olduğunu ve 2014 yılında İçişleri Bakanlığı tarafından ödüllendirildiğini söylemeden geçemiyeceğim. Bu tür derneklerin sayılarının artması toplumun ayakta kalması açısından hayati önem arz etmektedir.
Bu arada bu derneğin halen Nazilli ve çevresinde geçim sıkıntısı çeken kadınları meslek sahibi yapıp yuvalarını daha rahat sürdürebilmeleri için iş bulmalarına yardımcı olduğunu belirtmek zorundayım.
**
Eğitimi Ticaret Olmaktan Çıkarmak Gerekmiyor mu?
Bir ülkenin kalkınmasının ancak eğitimle olabileceğinin bilinciyle bu gün yani 05 Ocak 2019 Pazar günü sosyal medyada yüreğimizi burkan bir haber dolaştı. “Yemek kartımda bir liram kalmış” diyerek tweet atan Sibel Ünli isimli bir üniversite öğrencisi kendini denize atarak intihar etti. Her şeyi para olarak gören, eğitimi ticaret haline getiren zihniyet için bir üniversite öğrencisinin intiharı belki çok şey ifade etmeyebilir. Ancak o öğrenci de bir Ana kuzusu idi. Yapılması gereken şey yabancıların baskısıyla özelleştirilen eğitimin yeniden kamulaştırılması, eğitimde yapılacak değişiklikler için önce eğitimcilerin fikirlerinin alınması,1949 yılında ABD ile yapılan Fullbrıght Eğitim Anlaşmasının derhal yürürlükten kaldırılması, devlet okullarında öğretmenler için daha uygun çalışma şartlarının oluşturulması kalkınmamız için gerekenlerden sadece bir kaçı. Bugün dünyanın gelişmiş ülkeleri eğitimi ticaret olmaktan çoktan çıkarmışlardır. Tabiidir ki tüm bunların yanında anaokulundan üniversite sonuna kadar eğitimi ücretsiz yapmak devleti yönetenlerin boynunun borcudur. Şahsen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ülkemiz gençliğini parasız okutabilecek ekonomik gücünün olduğuna inanıyorum.
Birde şunu düşünüyorum şayet İstanbul’da parasız kalan üniversite öğrencilerine yardım edebilecek “Nazilli Okyanus Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” gibi birkaç dernek olsaydı ve bilinseydi Sibel Ünli kızımız intihar etmezdi diye düşünüyorum. Bu kızımız ümidi bittiği için intihar ederek hayattan kopmak zorunda kaldı. 16 Milyon insanın yaşadığı bir şehirde yüzlerce, binlerce öğrencinin arasında üniversite 3'üncü sınıfa gelmiş bir öğrencinin intiharı insan olarak hepimizin ayıbıdır. Bu durum aynı zamanda ne kadar bencilleştiğimizin, selam verdiğimiz merhaba dediğimiz insanların sorunlarına karşı ne kadar bigane kaldığımızın, sorumsuzluğumuzun göstergesidir. Bu durum aynı zamanda devleti yönetenlerin gençlerimizin sorunlarına karşı ne kadar ilgisiz kaldığının da bir göstergesidir.
Sevgili arkadaşlar İstanbul’da ve yurdun çeşitli bölgelerinde mesela Nazilli gibi deprem kuşağı olan bölgelerde yüz binlerce milyonlarca insan deprem tehdidi altında ölüm tehlikesiyle yaşarken, yöneticilerimizin 75 milyar lirayı hiç gereği yokken Kanal İstanbul’a yatırmaları, peşinden Kanal Çanakkale’nin gelecek olması akıllara zarar bir durumdur.
Selam ve Saygılarımla...