Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre dünyada gerçekleşen hastalıkların yüzde 80’ni, ölümlerin yüzde 3,1’i kalitesiz ve kirli su kullanımından kaynaklanmaktadır.
Günümüzde dünyada doğal afetler ve insan kaynaklı faaliyetler sonucu canlılar için kullanılabilir su kaynakları iyice azalmıştır. Temiz su kaynakları için en büyük tehlikeler kentleşme, sanayileşme, nüfus artışı, artan yaşam standartları, kirlilik etmenlerinin suya bırakılmasıdır. Büyük Menderes Havzası yaklaşık 3 milyon kişilik nüfusu barındırmaktadır.
B. Menderes Nehri’nin suladığı ovalar, Türkiye’nin tarımsal potansiyelinin en yüksek olduğu ovalardır. Türkiye’de üretilen pamuk, incir, üzüm gibi endüstriyel üretime yönelik tarımsal ürünlerin yarısından fazlası, havzanın büyük kısmını oluşturan Aydın ve Denizli illerinden elde edilmektedir. Bu nedenle de Büyük Menderes Havzası Türkiye için özellikle endüstriyel tarım hammaddelerinin ve temel gıdaların karşılanması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Son yıllarda B. Menderes Havzasındaki hızlı nüfus artışı, kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği problemler, havza içinde ekolojik problemlerin ve çevresel kirliliğin artmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak B. Menderes Nehri’nin içme suyu potansiyeli, havza içerisinde sanayi, madencilik, jeotermal akışkan ve evsel atıkların deşarjı sonucu dördüncü sınıf sulama suyu durumuna gelmiştir. Bu durum havzanın ekonomik getiri sunan tarımsal üretimine ket vurmakta, havzada yaşayan canlı çeşitliliğini azaltmakta ve insan sağlığını tehdit etmektedir.
B. Menderes Nehrini kirleten unsurların başında ağır metaller gelmektedir.
Bu ağır metaller B. Menderes Nehri içinde yaşayan sucul canlılara, bu sular ile sulanan topraklara, bu topraklarda yetişen tarımsal ürünlere, bu tarımsal ürünleri tüketen hayvan ve insanlara zarar vermektedir.
Ağır metal kirliğine maruz kalan topraklarda yetişen ve ağır metallerle kirlenmiş yemlerle beslenen hayvanların dokularında ağır metaller birikebilir. Böylece hayvansal üretimle elde edilen süt, et, vb. gıda maddeleri de ağır metalleri içerir. Bu gıda maddelerini tüketen insanların sağlığı da ciddi şekilde etkilenir (Licata ve ark, 2004).
Adnan Menderes Üniversitesinden ( ADÜ) Ö. A. Emek 2018 yılında B. Menderes Nehrinde avlanan sazan balıklarında bazı ağır metal düzeyleri ile ilgili tez çalışması yapmış. Bu çalışmada B. Menderes Nehri’nin; (1.bölge) Afyon-Uşak-Denizli il sınırları içinde; (2.bölge) Aydın ilinin Buharkent-Germencik arası ilçe sınırları içinde; (3.bölge) Söke ilçe sınırları içinde yakalanan sazan balıkların kas ve karaciğer dokularında, bu bölgelerden alınan su ve sediment örneklerindeki ağır metal birikimleri ölçülmüş.
Balıkların “Kas dokusundaki” Bor ve Kurşun ortalama düzeyleri ulusal standartlara göre; Lityum, Bor, Krom, Rubidyum, Kurşun, Vanadyum, Uranyum ortalama düzeyleri uluslar arası standartlara göre yüksek bulunmuş. Balıkların kas dokularındaki en yüksek: Rubidyum düzeyi 1. Bölge’de; Bor-Arsenik-Mangan düzeyi 2. Bölge’de; Nikel düzeyi 3. Bölge’de tespit edilmiş. 2’ci ve 1’ci bölgedeki balıkların Kas dokularındaki ağır metal seviyeleri karşılaştırdığında, 1’ci bölgeye göre 2’ci bölgedeki balıkların kas dokularındaki Bor 1.3, Mangan 1.5, Arsenik 60 kat fazla saptanmış.
Balıkların “Karaciğer dokusundaki” Nikel ve Kurşun ortalama düzeyleri ulusal ve uluslararası standartlara göre yüksek bulunmuş. Karaciğer dokularındaki en yüksek: Rubidyum-Bor düzeyi 1. Bölge’de; Kobalt düzeyi 2. Bölge’de; Mangan-Çinko-Kadmiyum-Arsenik düzeyi 3. Bölge’de tespit edilmiş. 2’ci ve 1’ci bölgedeki balıkların Karaciğer dokularındaki ağır metal seviyelerini karşılaştırdığında, 1’ci bölgeye göre 2’ci bölgedeki balıkların karaciğer dokularındaki Kobalt 1.7 kat fazla saptanmış.
B. Menderes Nehrin’den alınan “Sediment örneklerinde” en yüksek: Bor-Lityum-Arsenik-Stronsiyum düzeyi 1. Bölge’de; Mangan-Demir-Bakır-Çinko-Uranyum-Berilyum-Vanadyum düzeyi 2. Bölge’de; Nikel-Kobalt-Krom-Kurşun-Kadmiyum-Rubidyum düzeyi en yüksek 3. Bölge’de tespit edilmiş. 2’ci ve 1’ci bölgedeki sediment örneklerindeki ağır metal seviyelerini karşılaştırdığında, 1’ci bölgeye göre 2’ci bölgedeki sedimet örneklerinde Mandan 1.6, Demir 2.2, Bakır 1.6, Uranyum 2.1 kat fazla saptanmış.
B. Menderes Nehri’den alınan “Su örneklerinde” en yüksek: Krom-Mangan-Demir-Nikel-Arsenik düzeyi 1. Bölge’de; Lityum-Çinko düzeyi 2. Bölge’de; Bor-Kobalt-Bakır-Kurşun-Rubidyum-Stronsiyum-Vanadyum düzeyi 3. Bölge’de tespit edilmiştir. 2’ci ve 1’ci bölgedeki su örneklerindeki ağır metal seviyelerini karşılaştırdığında, 1’ci bölgeye göre 2’ci bölgedeki su örneklerinde Lityum 5, Çinko 3 kat fazla saptanmış.
Ö.A.Emek’in yaptığı çalışmada su ve sediment örnekleri ile karaciğer dokusunda Nikel düzeyinin, kas dokusunda ise Bor düzeyinin oldukça yüksek olduğu tespit edilmiştir. Nikel ve Bor metallerinin toprak yüzey alanında, suda ve balıklarda yüksek düzeyde bulunmasına, jeotermal akışkanların çevreye ve yakın derelere bırakılması neden olmaktadır.
B. Menderes Nehrindeki ağır metal kirliliği sadece nehirde değil, B. Menderes Nehrinden su alan Bafa Gölünde de söz konusudur. Bafa gölünü kirlilik bakımından en yüksek derecede etkileyen ağır metaller Nikel, Kadmiyum, Bakır, ve Demir olarak belirlenmiş. Bafa Gölündeki kirlilik B. Menderes Nehri ve göl civarında faaliyet gösteren çeşitli endüstriyel ve jeotermal tesislerin atık deşarjları sonucu gerçekleşmektedir (Beyhan ve Algül,2018).
Ö.A.Emek’in elde ettiği sonuçlar, B. Menderes Nehrinin, maden çıkarma faaliyetlerinde kullanılan kimyasal atıklar, endüstriyel ve evsel atıklar, bilinçsiz tarım uygulamaları, gübreleme ve zirai ilaçlar; jeotermal akışkanlar ile kirletildiğini doğrulamaktadır. Sudaki Nikel ve Bor kontrasyonun sudaki derişim artışına ve balık dokularındaki birikimine jeotermal enerji tesislerinin atıklarının neden olduğu düşünülmektedir.
B. Menderes Nehir suyu içindeki ağır metal kirliliği sucul canlıların dokularında birikince ne tür etkilerde bulunmaktadır? 2015 yılında ADÜ’den Y. Adalı tarafından yapılan araştırmada, B. Menderes Nehri’nin Koçarlı ve Umurlu bölgelerinden yakalanan balıklardan alınan solungaç, kas, barsak ve karaciğer dokularında yapılan histolojik incelemede ağır metal kirliliğine bağlı dönüşümsüz histopatolojik değişimler belirlenmiş.
B.Menderes Nehir suyu içindeki ağır metal kirliliği bu su ile sulanan nehir kenarındaki topraklarda ne tür etkiler oluşturmaktadır?
B. Menderes Nehir suyundaki ağır metal kirliliği sadece nehir içinde yaşayan sucul canlıları değil, B. Menderes Nehir suları ile sulanan toprakları ve bu topraklarda yetişen tarımsal ürünleri de etkilemektedir. Nitekim 2008 yılında ADÜ’den B. Keser tarafından yapılan araştırmada, Aydın’da B. Menderes Nehri suyu ile sulanan ve nehir yakınında yer alan sebze ve meyvelerdeki ağır metal seviyeleri, B.Menderes Nehri suyu ile sulanmayan ve nehre uzakta yer alan sebze ve meyvelerden 2 kat fazla saptanmış.
Ağır metaller ile kirletilen B.Menderes Nehir suyu ile sulanan ve ağır metal kirliliği oluşturulan topraklarda yetişen tarımsal ürünler bu kirlilikten nasıl etkilenmektedir? 2008 yılında ADÜ’den Z.Şahin tarafından yapılan araştırmada B. Menderes Köprüsü, Çine Çayı ve Koçarlı Köprüsü yanındaki B.Menderes Nehri suyu ile sulanan tarlalardan alınan topraklarda yetişen soğan kök ucu hücrelerinde yapısal kromozom anormallikleri saptanmış.
Peki B.Menderes Nehir suyu içindeki ağır metal kirliliğin sucul canlıları, bu su ile sulanan toprakları, bu topraklarda yetiştirilen tarımsal ürünlerde oluşturduğu ağır metal kirliliği ve bu kirliliğe bağlı sucul canlılar ile tarımsal ürünlerde meydana gelen genetik değişikliğin insanlar üzerine etkisi nedir?
TÜİK verilerine baktığımızda Aydın’da nüfus başı en fazla ölümler, en fazla ölüm artışları, insan kan örneklerinde en fazla genetik değişikliğin olduğu ilçeler ile B.Menderes Nehrinde en fazla su kirliliğin saptandığı ve B.Menderes Nehrine en yakın ilçeler aynılarıdır.
Görünen odur ki B. Menderes Nehrindeki kirliliği önleme konusunda gerekli önlemler bir an önce alınmaz ise bu kirliliğin boyutunun artacağı ve daha olumsuz sonuçlar doğuracağı aşikârdır. Bu nedenle B. Menderes Nehri ve Havzası’nda çevresel risk etkenlerini ortadan kaldırmak için resmi kurum ve kuruluşların denetimleri artırılmalı, jeotermal tesis atıklarının derelere deşarjı durdurulmalı ya da bu duruma uymayan işletmelerin tesislerine para cezası, süresiz kapatma vb. cezai yaptırımlar uygulanmalı ve bu yaptırımlar caydırıcı nitelikte olmalıdır. Evsel ve endüstriyel atıkları önlemeye yönelik olarak yapılması planlanan arıtma tesisleri bir an önce tesis edilip faaliyete geçirilmeli, tarım uygulamalarında gübre kullanımı ve zirai ilaç kullanımı azaltılmalı ve organik tarım uygulamaları geliştirilmelidir.
Bilinmelidir ki Büyük Menderes Nehri’ndeki kirlilik sadece balıkları ya da insanları değil tüm ekosistemi tehdit etmektedir.