BU AYIP BİZİM
Her sabah Türk olduğumdan şüphe ederek uyanıyorum.
“Neden?” derseniz, atalarımıza bakıyorum teee Orta Asya’dan kalkıp gelmişler ben yataktan çıkmaya üşeniyorum.
Öyle atanın, böyle torunu olmaz gibime geliyor da ondan.
Yine gerine gerine kalkıp taze sıkılmış portakal suyumu yudumlarken haberlerde kadına şiddet olaylarının arttığını okudum ve düşündüm.
Bakın sabahları evde, elinde ince belli çay bardağıyla ve beyaz atletle oturan fakir adamlar genelde karısına sopa atıyor.
Ben evli olsam elimde caramel macchiato ile bacak bacak üzerine atar, röpteşambırla oturur ve “Hayatım biraz abartmıyor musun?” der geçerdim.
“Kadına şiddetin son bulması için paralarımı el arabasına koyup, beton küreğiyle fakirlerin üzerine saçsam çözüm olur mu acaba?” diye düşündüm ama hemen kendime gelip, “Lan olm Allah’ın işine karışma. Hikmetinden sual olunmayan yarabbim onları fakir yaratmış seni zengin yaratmış. Akışına bırak. Kim kimi döverse dövsün sana ne” diyerek instagramda güzel kızların fotoğraflarına bakmaya başladım.
*
Sosyal medyada ki fotoşoplu fotoğraflara bakmaktan sıkılınca da hazırlanıp çıktım.
Bazen fakirler gibi yaşamayı sevdiğim için elimi cebime sokup villamdan, Batı Gazi Bulvarı’na kadar yürüdüm.
Kapalı Spor Salonu’nun oraya geldiğimde eski bir dostumla karşılaştık.
Selamlaştıktan sonra, Aydın Gençlik Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından organize edilen ve Türkiye Küçükler ve Yıldızlar Satranç Şampiyonalarına katılım için gerekli olan Satranç İl Birinciliği Turnuvası olduğunu öğrendim.
Arkadaşımın çocuğu da turnuvaya katılmış.
*
Zengin ve yakışıklı bir aristokrat olduğum için satranç hep ilgimi çekmiştir.
Birlikte turnuvanın gerçekleştiği bodrum kata indik.
Turnuvaya katılım sağlayan tüm sporcular ve hakemler güneş görmeyen, havalandırma sistemi olmayan, tuvalet ve lavaboların temiz olmadığı bir ortamda mücadele etmeye çalışıyorlardı.
Arkadaşım turnuvanın iki gündür devam ettiğini ve bugün de son günü olduğunu söyledi.
Sporcuların aileleri bekleyecekleri bir alan olmadığı için İki gün boyunca sokakta şemsiyeler ve kabanlarla çocuklarını beklemişler.
*
Biraz izledikten sonra ödül törenine geçildi.
Mahkemelerde kullanılan bariyerlerle çevrilmiş, bir bilardo masasının yanında bayrağın bile olmadığı uyduruk bir alanda ödül töreni gerçekleşti.
*
Arkadaşla sohbetimiz de devam etti bu arada.
Dedi ki, “Valla Cemcim. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, il gezilerinde satranç takımı dağıtıyor ve birçok kişiyi bu sporla tanıştırıyor. Bu spora önem verdiğini birçok platformda da belirtmesine rağmen görüyorsun nasıl bir muamele ile karşı karşıyayız.”
*
Sonra başka sporcuların aileleri ile tanıştırdı.
Başka bir sporcunun annesi, “Hepimiz çocuklarımız için fedakarlık yapıyoruz. Tüm uğraş ve çabalarımız onların mutlulukları için. Gençlik ve Spor Müdürlüğü bugüne kadar maalesef biz satranç ailesine yeterince gerekli itinayı göstermedi” dedi.
Başka bir sporcunun babası, “Çocuklarımız havasız ve kötü bir ortamda saatlerce maç yapmak zorunda kalıyorlar. Ortam çok müsait değil. Biz velilerin doğru dürüst oturacağımız bir yer yok. Sürekli ayakta dışarıda çocuklarımızı beklemek zorunda kalıyoruz” dedi.
Tüm velilerin ortak beklentisi, çocuklarının temiz, havadar ve düzgün bir ortamda maçlarını yapmaları, ihtiyaçlarını gidermeleri, ödül töreninin çocuklarına yakışır bir ortamda yapılması yönünde.
*
Kısa bir süre bulunduğum ortamda gördüklerim, duyduklarım ve yaşananlar ismi ‘Aydın’ olan bir kente yakışmıyor.
BU GURUR AYDIN’IN
Geçtiğimiz Cuma günü CHP Aydın Milletvekili ve Adalet Komisyonu Üyesi Süleyman Bülbül, CHP Nazilli İlçe Başkanı Serkan Sevim ve ben Aydın Büyükşehir Belediyesi'nin kuruluşu Halk Ege Et’in Aydın dışındaki ilk şubesinin açılışına katılmak için İzmir’e gittik.
Yola çıktığımızın hemen hemen ilk dakikalarında Süleyman Bülbül’ün telefonu çaldı ve Nazilli’de doğuştan kaval kemiği olmayan iki yaşındaki Yusuf Kamil Göl’ün ameliyatının Okan Üniversitesi tarafından ücretsiz gerçekleştirileceği müjdelendi.
Salı günü benimde olduğum bir ortamda bu konu sayın vekile iletilmiş, kendisi de elinden geleni yapacağını söylemişti.
Unutmamış, takip etmiş ve sonuçlandığı haberini yine birlikteyken aldık.
Halkın derdiyle dertlendiği için kendisine teşekkür ettim ve yola devam ettik.
*
Buca İlçesi’ndeki Menderes Bulvarı’na vardığımızda "Kaliteli, güvenilir, hijyenik ve ekonomik yerli et" sloganıyla Aydın dışındaki ilk şubenin önünün gelin gibi süslendiğini gördük.
Aydın Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin flamaları yan yana dalgalanıyordu.
Hem Aydın’ın hem de İzmir’in belediye başkanları, il ve ilçe başkanları ile milletvekilleri törende hazırdı.
Eski dostlarla selamlaştık, kucaklaştık, hasret giderdik.
*
Açılış töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Halk Ege Et’in küçük dükkanlarından Türkiye’ye muazzam bir mesaj verildiğini söyledi.
“Bir kadına ‘topuklu efe’ lakabı ancak bu kadar çok yakışır” diyerek Başkan Özlem Çerçioğlu’nu öven Başkan Tunç Soyer, CHP’li 11 belediye başkanı olarak aylardır yaptıkları düzenli toplantılarda en çok üretim konusuna kafa yorduklarını söyleyerek, “Dedik ki biz, bu bereketli topraklarda tekrar üretimi başlatacağız. Üreticinin ürettiğini satın alacağız ve vatandaşlarla buluşturacağız. Bugün o büyük projenin ilk adımını atıyoruz. Konuştuklarımızı ilk defa hayata geçiriyoruz. Öncü adım Özlem Başkan’ın adımıdır. Bu yolu beraber açacağız ve bütün Türkiye’ye örnek olacağız. İzmir’den Aydın’dan yayılan bu ışık bütün Türkiye’yi saracak ve başka bir Türkiye mümkün bunu bütün Türkiye görecek” dedi.
*
Kırsal kalkınmaya çok önem verdiklerini dile getiren Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu da, “Halk Ege Et şubesinde doğal ürünleri sizlerle buluşturmanın gururunu yaşıyorum” diyerek desteklerinden dolayı Tunç Soyer’e teşekkür etti.
*
Günlük 200 büyükbaş, 600 küçükbaş canlı hayvan kesimi, 90 ton et soğutma ve dinlendirme kapasitesine sahip ayrıca şubelere dağıtım yapmak için 6 firgo aracı bulunan Halk Ege Et’in bu topraklardan doğup bölgeye, belki de ilerleyen zamanlarda ülkeye yayılacak olmasının gururunu yaşadık.
*
Halk Ege Et’in İzmir’de şube açmasının kentimiz için önemi büyük ama daha da önemlisi CHP’li Büyükşehir Belediyeleri birlik olma yolunda büyük bir adım attılar.
Aydın’ın bereketli topraklarından, yıllardır ayrıştırılmış olan ülkemize ‘birlik’ doğacağını görerek gururlandık.
YENİ YIL
Kendimi bildim bileli,
“Müslüman yolsuzluk yapmaz”
“Müslüman hırsızlık yapmaz”
“Müslüman rüşvet almaz”
“Müslüman yalan söylemez”
“Müslüman halkın parasını iç etmez” diyen görmedim.
Varsa yoksa “Müslüman yılbaşı kutlamaz” diyenler piyasada.
*
Şimdi size bi saat Yeni Yıl, çam ağacının süslenmesi, Nargudan Bayramı, Ayaz Ata nutukları atacak değilim.
Sadece zırt pırt ortaya çıkıp başka derdimiz yokmuş gibi “Yılbaşı kutlamak günah” falan diye ahkam kesenleri çam ağacı ile kovalayasım geliyor.
Tıkayın kulaklarınızı ve kutlayın yeni yılınızı.
Yeni dilekler dileyin.
Yeni umutlar yeşertin.
GÜNÜN FIKRASI
Postanede çalışan memurlar yılbaşı günü Noel Baba’ya yazılmış bir mektuba rastlarlar.
Noel Baba diye birisi olmadığı için mektubu kendileri açıp okurlar.
Mektupta şöyle yazıyordur:
“Sevgili Noel Baba. Ben 10 yaşında bir çocuğum. Hiç kimsem yok. Yetimhanede kalıyorum. Diğer arkadaşlarıma birçok hediye geldi ama bana hiç hediye getiren olmadı. Senden üç şey istiyorum. Bana bir kalem, bir kalem kutusu, bir de ayakkabı gönderirsen çok sevinirim"
Memurlar mektubu okuyunca çocuğa çok acırlar.
Kimsesiz çocuğu mutlu etmek ve Noel Baba’ya olan inancını sarsmamak için kendi aralarında para toplayıp hediyeleri kendileri almaya karar verirler.
Kalem ve ayakkabıyı alırlar, para yetmediği için kalem kutusunu alamazlar.
Aldıkları hediyeleri gönderdikten günler sonra çocuktan teşekkür mektubu gelir. Mektupta şu yazmaktadır:
"Sevgili Noel Baba, gönderdiğin hediyeleri aldım. Beni çok memnun ettin. Gönderdiğin hediyelerden birisi gelmemiş. Onu da herhalde postanedeki şerefsizler almıştır.” GÜNÜN TESPİTİ
“..dünyada en büyük soykırımı ‘hoşçakal’ diyenler yapmıştır..” BEN
“..kırk yıl sürdü kendimi sevmeyi öğrenmek.. bir başkasını da ikna edecek kadar zamanım yok..” GÜNÜN SÖZÜ
"..hayat, asgari ücretle çalışan noel babanın karısı olmak gibidir.. hediyeleri hep başkası alır, babayı ise sen.." KADINLAR ERKEKLER
"..kadınlar 'kapı' gibidir.. arada yağlamazsan, gıcırdar.."