Son bir ay içinde Türkiye gündemini işgal eden en önemli konulardan biri ıspanak zehirlenmeleri oldu. İstanbul, Tekirdağ ve Eskişehir illerinde peş peşe toplu ıspanak zehirlenmeleri meydana gelmiş, yüzlerce hasta acil servislere başvurmuş idi. Bu zehirlenme olayları sonrası Türkiye’de ıspanak satışları dibe vurdu, bir hafta içerisinde tonlarca ıspanak çöpe gitti. Halkta yaşanan panik sonucu İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından defalarca şu içerikte açıklamalar yapıldı; “Bakanlığımıza ulaşan tüm ihbarlar değerlendirilmiş, numuneler alınmış, laboratuvarlara gönderilmiş. Mikrobiyolojik analizlerde zehirlenmeye sebep olacak herhangi bir mikroorganizma tespit edilmemiş, numunelerde 620 çeşit pestisit ve zirai mücadele ilacı ile ilgili analiz yapılmış, akut zehirlenmeye neden olacak herhangi bir etken maddeye rastlanmamıştır. Ispanak zehirlenmelerine, sebze meyve hallerinden ve tarlalardan alınan ıspanakların içerisine karışmış olan yabancı otlar sebep olmuştur”.
Resmî makamların yaptığı bu açıklamaların hiçbiri halkı ikna etmemiştir. Bu açıklamalar 1986 yılında meydana gelen Çernobil faciası sonrası yapılan resmî açıklamaları akla getirmiştir. 1986’da Cumhurbaşkanı Evren, “Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz” dedi. Başbakan Özal, “Azıcık radyasyonlu çay sağlığa faydalı. Korkmadan içilebilir, radyasyonlu çay lezzetli oluyor” esprisi yaptı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, kameralar önünde çay içti, demlenince çaydaki radyasyon oranının düştüğünü iddia etti.
Nitekim Kocaeli Pazarcılar Odası Başkanı Ahmet Serim bu olaylar sonrası şu açıklamalarda bulundu. Serim, bakanlığın yaptığı açıklamaları yalanlayarak, “40 yıldan beridir hanımlar bu ıspanağı pişiriyor evlerde ve yiyoruz, 40 yıldır bir şey olmadı şimdi mi bir şey oldu. Bence iki büyük tarlaya fazladan ilaçlama yapıldı o yüzden böyle oldu. Bunlar ottan falan değil, benim aklım almadı. Büyük bir dozda ilaç kullanılmıştır ve o yüzden öyle olmuştur” dedi.
Peki Türkiye ve Aydın’da gıda zehirlenmeleri ne sıklıkla olmakta, zehirlenme sebepleri neler, zehirlenmeye bağlı sağlık kuruluşlarına ne kadar hasta başvurusu olmakta ve ne şekilde sonuçlanmaktadır?
Beslenme; büyüme ve yaşamın sürdürülmesi, sağlığın korunması amacıyla çeşitli gıdaların tüketilmesi olarak tanımlanabilir. İnsanların sağlıklarını koruyabilmeleri için sadece yeterli ve dengeli beslenmeleri kafi olmamakta, alınan gıdaların insan sağlığını tehdit etmemesi ve güvenli olması da gerekmektedir. Bu bağlamda, gıda güvenliği ve hijyen gibi konuların önemi günümüzde giderek artmaktadır. Pek çok etken gıdaya bulaşarak, gıdanın zehirlenme etmeni haline dönüşmesine neden olabilir. Bu olumsuzluk başta bakteriler olmak üzere diğer mikroorganizmalar ve parazitlerin bulaşmasıyla “biyolojik” karakterli olabileceği gibi haşerelere ve kemirgenlere karşı kullanılan mücadele ilaçlarının kalıntıları ve yakıcı maddeler gibi “kimyasallarla” da ortaya çıkabilir.
Tüketilen gıda maddelerinin mikroorganizmalarla veya kimyasal maddelerle kontaminasyonu veya gıda maddesinin toksik madde içermesi ile ortaya çıkan “gıda zehirlenmeleri”, sporadik ya da epidemik olarak ortaya çıkabilen hastalıklardır.
Toplumun her kesimini etkileyen, önemli oranda ekonomik kayıplara neden olan ve insanların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen gıda kaynaklı hastalıklar önemli bir toplum sağlığı sorunudur. Bilinen 250’den fazla gıda kaynaklı hastalık ve bu hastalıklara neden olan değişik tipte birçok mikroorganizma bulunmakta. Yapılan araştırmalarda gıda kaynaklı hastalıkların yaklaşık üçte birinin bakteri kökenli olduğu belirlenmiştir.
Gıda zehirlenmelerinde çok sayıda gıda üretimi ve uzun gıda zincirleri, iklim ve ekolojinin değişmesi ile mikroorganizmaların virülanslığının ve patojenitelerinin değişmesi, yeni gıda ürünleri, yeni üretim süreçleri, gıda katkı maddelerinin kullanımının artması, yoksulluk ve kirlenmenin artışı, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, yem ticaretinin artışı, tohum üretiminde yapılan genetik değişiklikler gibi birçok faktör de etkili olmaktadır.
Gıda zehirlenmelerinde üretilen ve tüketilen tarımsal ürünlerin sağlıklı ve güvenli olması önem taşımaktadır. Bu tarımsal ürünleri üretmek içinde temiz topraklara ihtiyaç vardır. Başlıca toprak kirleticileri ise ağır metaller, pestisitler, hormonlar, organik bileşikler ve radyoaktif hidrokarbon yanma ürünleridir. Bu maddelerle kontamine olmuş topraklarda yapılan bitkisel üretimler gıda zincirine dahil olmakta, tüm canlı sistemlerini etkilediği gibi insan sağlığını da olumsuz olarak etkilemektedir.
Gıda zehirlenmelerinin sıklığı, toplumun sosyo-ekonomik düzeyi ve kültürel yapısı ile ilişkili olarak değişkenlik gösterir. Endüstrileşmiş ülkelerde yaşayan her 3 kişiden 1’i yılda en az 1 kez gıda kaynaklı hastalıklardan etkilenmektedir.
Gıda kaynaklı hastalıklar önemli oranda ekonomik kayıplara neden olmakta, insanların sağlığını ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemekte ve kaygılara yol açmaktadır.
Sebze ve meyvelerin hasatı, hayvanların ise kesim sonrasında bozulma süreçleri başlar. Bozulmanın oranı besinlerin işlenme yöntemleri ve besinlerin tipine bağlı olarak çeşitlilik gösterir. Uygun sıcaklık, yeterli oksijen, hidrojen iyon konsantrasyonu, zaman, nem ve kontaminasyon bu süreci tetikleyen faktörlerdendir. Zehirlenmeye yol açan nedenlerin başında; yetersiz soğutma, hazırlama ve tüketim arasında gün oranı, enfekte personel, uygunsuz sıcaklıkta tutma, yetersiz pişirme, yetersiz ısıtma, kontamine malzeme kullanımı, araç gereçlerin yetersiz temizlenmesi, kötü yiyecek malzemelerinin kullanılması ve artan yiyeceklerin tekrar kullanımı olarak bilinmektedir.
Ülkemizde gıda kaynaklı zehirlenmelerin resmi otoritelere bildiriminin düşük olması, çalışmaların yeterli düzeyde olmaması ve gıda güvenliği olaylarına ilişkin resmi istatistiklere erişim zorluğundan dolayı, gıda zehirlenmesi sıklığını tespit etme konusunda doğru bilgiye ulaşmak zordur. Gıda zehirlenmelerin en çok okullarda, sonra sırasıyla askeri birlikler, iş yerleri ve etkinliklerde gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Acil servise başvuran hastalarda zehirlenme olgusuna rastlanma oranının
%0,5- 5 arasında olduğu bildirilmektedir. Zehirlenme olguları, demografik özellikleri, zehirlenme biçimi ve maruz kalınan zehirler açısından bölgesel farklılıklar göstermektedir.
Zehirlenme vakalarına ilişkin Türkiye’de yapılan çalışmalarda, acil servise gelen zehirlenme vakalarında gıda zehirlenmeleri, ilaç zehirlenmelerinden sonra ikinci sırada yer almaktadır.
Acil tedavi birimlerinde görevli hekim ve yardımcı sağlık çalışanları, patojen mikroorganizmalar sebebiyle meydana gelen gıda zehirlenmesi vakaları ile sıklıkla karşılaşmaktadırlar.
Acilde görevli sağlık çalışanları tarafından Ulusal Zehir Danışma Merkezi’ne (UZEM) yapılan vaka başvuru sayıları 1988- 2008 yılları arasında 1.100’den 77.988’e çıkmış (%6.900 artmış). 2008 yılı UZEM vaka başvurularının ajanlara göre dağılımında ilk sırayı insan sağlığı için kullanılan ürünler almaktadır (%69.74). Tarım ilaçları ile oluşan zehirlenmeler %8.34 ile ikinci sırada yer almıştır. Gıda zehirlenmeleri ise UZEM vaka başvurularının %3.32’ni oluşturmuştur (Nurhan Özcan,2008).
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre ise, 1993-2005 yılları arasında
gıda kaynaklı olarak 108.246 kişi hastaneye yatmış ve 1993-2002 yılları arasında 1.702 ölüm vakası tespit edilmiştir. Rapor edilen gıda zehirlenmelerinin sayısı oldukça az olmasına rağmen, bu durum gıda zehirlenmelerinin ülkemizde fazla görülmediği anlamına gelmemektedir. Çünkü rapor edilen gıda zehirlenmelerinin oranının bir buzdağının ancak görünen kısmı kadar az olduğu, gerçek rakamların çok daha yüksek olduğu düşünülmektedir(Vecdet Öz,2014).
ADÜ’den İbrahim Kurt 2004 yılında Tıp Fakültesi Hastanesi Acil servisine başvuran hastalar üzerinde bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmada 1 Ocak 2000 ile 31 Aralık 2003 arasında acile başvuran 32.891 olgudan 156'sında (%0.5) zehirlenme öyküsüne rastlanmıştır. Acil servise zehirlenme nedeniyle yapılan başvuruların %65.4’nü kazalar, %34.6’nı intihar amaçlı zehirlenmeler oluşturmaktadır. Zehirlenme öyküsü ile acil servise başvuruların %32.7’i oral ilaç alımı, %26.6’ı hayvansal zehirlenmeler, %13.5’i gıda zehirlenmeleri, %11.5’i kaza ile kostik alımı, %7.1’i karbon monoksit inhalasyonu, %7.1’i tarım ilacı alımıdır. Hayvansal zehirlenmeler ve tarım ilaçlarıyla zehirlenmenin önemli bir yer tutması Aydın ve çevresinin tarım bölgesi oluşu ve sıcak iklime sahip olması ile uyumludur.
2005 yılında Adnan Menderes Üniversitesinden(ADÜ) Nermin Bölükbaşı Aydın Devlet Hastanesine başvuran zehirlenme olgularını araştırmış. Bu araştırma sonuçlarına göre 2005 yılında Aydın Devlet Hastanesine başvuran acil vakaların %0.82’i zehirlenme vakaları. Bu zehirlenme vakalarının %57.71’i ilaçlara bağlı, %21.89’u gıda, %20.39’u kimyasal ajanlara bağlı meydana gelmiş. İlaçlarla meydana gelen zehirlenmelerin %8.33’ü zirai ilaçlar. Aydın ilinde bir yılda oluşan zehirlenme vakalarının tedavisinde UZEM’e %1 oranda başvurulmuş.
Türkiye’de zehirlenme vakalarının sayıları ve niteliğini ortaya koymak amacı ile ilgili UZEM’e başvurulan zehirlenme vakaları dışında, ulusal ve yerel basına yansıyan zehirlenme vakaları ilede çalışmalar yapılmıştır. Ulusal medyaya haber olarak yansıyan gıda zehirlenmeleri ile ilgili yapılan bir çalışmada 01.01.2014 ile 11.05.2018 tarihleri arasında toplam 9.884 kişinin gıda zehirlenmesi olayından etkilendiği haber olmuştur(Merve Çetin,2019).
Aynı tarihlerde Aydın yerel basınında gıda zehirlenmeleri ile ilgili yapılan haberlerde toplam 454 kişinin zehirlendiği haber yapılmıştır. Bu tarihler arasında Aydın’da ortalama nüfus başına meydana gelen gıda zehirlenme sayıları Türkiye ortalamasından 3.4 kat daha fazla meydana gelişmiştir.
Tüm yapılan çalışma sonuçlarına baktığımızda Aydın’da gıda zehirlenmesi nedeni ile acil servise başvuran vaka sayılarının yıllar içinde giderek artmakta olduğu, bu artış oranının Türkiye’de meydana gelen ortalama gıda zehirlenme vaka artışından daha fazla olduğu görülmektedir.
Gıda zehirlenmelerine biyolojik ve kimyasal nedenler sebep olmaktadır. Aydın’da son yıllarda bakteri ve parazit kaynaklı biyolojik gıda zehirlenmelerine nazaran, kimyasal nedenli gıda zehirlenme vaka sayı artışları daha fazla görülmeye, bu tür gıda zehirlenme olayları önem kazanmaya başlamıştır.
Aydın’da kimyasal kaynaklı gıda zehirlenmelerinin en önemli sebebi ise Büyük Menderes Nehri ve Büyük Menderes Havza topraklarını kirleten unsurlardır. Bunların en önemlileri ise arıtılmadan atıklarını Büyük Menderes Nehrine bırakan kentsel ve endüstriyel atıklar, jeotermal akışkanlar, zirai ilaçlar ve gübreler, zeytin karasuyu ve maden atıklarıdır. Büyük Menderes Nehri ve Havzasının Türkiye’nin en kirli üçüncü nehri ve havzası olduğunu düşündüğümüzde, kirletici unsurların ve miktarının her geçen gün arttığını göz önüne aldığımızda, Aydın ili en başta olmak üzere Büyük Menderes Havzasında yaşayan insanların karşı karşıya kaldıkları sağlık problemlerinin büyüklüğü ve önemi ortaya çıkmaktadır.