Halen sürdürülmekte olan Suriye Politikamızın hatalı olduğunu, burada ülke olarak tuzağa çekildiğimizi daha önce yazmıştım. Barış Pınarı Harekatı sırasında 100 yıl önceki düşmanlarımızın hiç değişmeden bu günde hakkımızda aynı düşmanca duyguları beslemekte olduklarını görmemize rağmen hala aynı politikaların sürdürülüyor olması oldukça düşündürücüdür.
Ancak başımıza örülen çorap keşke sadece Suriye ile sınırlı kalsa idi çokta dert etmeyebilirdim. 29 Ekim 2019 tarihinde ABD Temsilciler Meclisi’nin sanki Cumhuriyetimizden intikam alır gibi almış olduğu Dünyanın En Büyük Yalanı Ermeni Soykırımını tanıma ve yaptırım kararları başımıza örülecek yeni çorapların habercisi gibiydi.
Sevgili Arkadaşlar, ABD zaten Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş senedi olan Lozan Antlaşmasını tanımamış bir ülkedir. Gerçekte Orta Asya’dan yüzyıllar önce Amerika Kıtasına yerleşen 70 milyon Kızılderili’yi katlederek üzerine devlet kuran ABD’nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve 1915’te ülkemizi yöneten Osmanlı Devleti’ni Soykırımla suçlamak ne hakkıdır,ne de haddidir. Ancak bu gerçeklerin devlet büyüklerimiz tarafından yüksek sesle seslendirilmesi gerekmektedir.
İşin kötüsü ABD Temsilciler Meclisi’nin Türkler hakkında aldığı olumsuz kararlar bunlarla da sınırlı değildi. Aynı ABD Temsilciler Meclisi 31 Ocak 1896 tarihinde yani bundan 116 yıl önce de aşağıdaki kararları almıştır; “ABD’nin belirleyeceği bir temsilci ile her Hristiyan ülkeden bir temsilcinin Osmanlı İmparatorluğu adındaki devletin kabul edilemez ve inatla devam eden şeytani hareketlerinin düzene sokulması. Bu karara göre; ABD temsilcisi mutlaka ABD vatandaşı olacaktır. Temsilci, Hristiyan ülke yöneticileriyle işbirliği yaparak aşağıdaki görevleri yerine getirecektir;
a- Tüm Hristiyan ülkelerden ABD temsilcisi ile beraber çalışacak, benzer özelliklerde birer hükumet temsilcilerinin atanması sağlanacaktır.
b- Uluslararası Hristiyan Komitesinin uygun bir bölgede organizasyon çalışmalarına başlaması sağlanacaktır.
c- Uluslararası Hristiyan Komitesince din, mezhep ve milliyetçi özelliklere bakılmaksızın geçici bir Hristiyan yöneticiyi Türkiye’nin başkanı olarak seçilmesini müteakip, Osmanlı İmparatorluğu’nun mevcut bölgelerinin sınırlarla ayrılması, bu bölgelerin Hristiyan eyaletleri kabul edilip, Hristiyan gücünün Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması, Utah Eyaleti yönetimi örnek alınarak ve çok eşlilik, kılıçla fethetme gibi dini vaazların ve hareketlerin yasaklanması sağlanacaktır..
d- Geçici hükumet Türkiye Birleşik Devletlerinin sınırlarının içerisindeki etnik özelliklerine uygun olarak oluşacak Ermeni devleti müttefikimize tüm Hristiyan devletlerinin askeri destek sağlamaları istenecektir.
e- Daha önce bahsi geçen geçici hükumetin süresini tamamlamasından sonra müttefik güçler tarafından kısa zaman içinde Türkiye Birleşik Devletleri’nin Uluslararası Hristiyan Komisyonu tarafından tanınması sağlanacaktır. Türkiye’deki ülke yönetiminin hiçbir zaman Sultan, Halife veya Peygamber Muhammed’in dini (şeriat) yöneticileri tarzında olmaması ancak ılımlı dini fikirleri olan ve insanlara olumlu yaklaşan yönetimlerin kurulmasına özen gösterilecektir.”
ABD elbette 116 yıldır dost yada stratejik ortak adı altında Türklerin aleyhinde çalışmalarına devam ediyor. Bizi askeri ve ekonomik yönden zor duruma düşürmek için elinden geleni yapıyor. Ancak bu kararlara bana Papa bilmem kaçıncı Benedict’in ,hani şu sevgili yöneticilerimizin AB’ye giriyoruz diye heykelinin altında AB Müktesabatını imzaladıkları Büyük Papaz yıllar önce şunları söylemişti. Tabii bizim anlı şanlı Müslüman Din adamlarımız bunları hatırlamayabilirler. Neticede sanırım 16'ncı Benedict şunları söylemişti Arkadaşlar.; Birinci bin yılda Avrupayı Hristiyanlaştırdık, ikinci binyılda Amerika ve Afrika’yı Hristiyanlaştırdık, üçüncü bin yılda Asya’yı Hristiyanlaştıracağız.”
Takriben 4 yıl önce Ankara’da bir Misyoner Papaz ise şunları söylüyordu; “Türkiye’de çalışmalarımız çok güzel. Önümüzdeki beş yılda Türkiye’de istediğimiz seviyeye geleceğiz.” Diyordu. Biliyorsunuz Misyonerler din tüccarlığı yaparlar. Bahsettiği 5 yıl içinde Türkiye'nin yüzde kaçını Hristiyanlaştırmayı planlıyorlarsa artık bilmiyoruz.
Önceki yazılarımda ilköğretim öğrencilerimizden bahsetmiş, öğrenci velileri olarak çocuklarımıza harçlık vermekte zorlandığımızı belirtmiştim. 3 Katrilyon dolarlık yer altı servetine sahip Türkiye’de insanlarımızın geçim sıkıntısı çekmesi, para kasasının içinde aç yatmaya benzer. Neticede sevgili yöneticilerimizin halkımızın refah seviyesini yükseltecek rakamlardan uzak durmaları bir anlamda ülkemizde faaliyet gösteren misyonerlerin işini kolaylaştırmaktadır. Devlet olarak insanlarımızın rahat yaşamalarını sağlayacakları ücretleri vermezseniz, misyonerler gelir Müslümanların imanını dolarla çalar gider. Bence sevgili devlet büyüklerimizin hangi icraatlarının kimlere hizmet ettiğinin hesabını çok iyi yapmaları gerekiyor.
Nereden gelmiştik Arkadaşlar. Sevgili Devlet Büyüklerimizin hala dost ve stratejik müttefik olarak görmek istedikleri ABD Temsilciler Meclisi’nin almış olduğu son siyasi kararlar bundan sonra ABD’nin çeşitli eyaletlerindeki mahkemelerde bu güne kadar açıldığı gibi bundan sonra da açılacak Türkiye’den tazminat taleplerine gerekçe olabilir mi? Bence tam da bu yüzden bizden intikam alır gibi 29 Ekim 2019’da Temsilciler Meclisinde bu siyasi kararlar alındı. İstenecek tazminatların boyutu 100 milyarlarca dolar olabileceği gibi talepler Türkiye’nin Doğu Bölgesi’nden toprak talebine kadar gidebilir. Başımıza örülen çorapların sadece bir kısmı bunlar.
Şahsen ben kendisine boyun eğmediği için “Sende Kimyasal silah var.” iftirası ve Kuveyt’e saldırdığı bahanesi ile “Demokrasi getireceğim” yalanı ile Irak’a saldıran ve Irak’ı üç parçaya bölen ABD’den her türlü kötülüğü bekliyorum. Yapılması gereken Kürecik ve İncirlik Üsleri başta olmak üzere ülkemizde ABD’nin sahip olduğu 39 üssün kapatılması, ülkemizdeki ABD ve İsrail mallarının devletleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bizde Atasözüdür; "Dinsizin hakkından, imansız gelirmiş.”
Ama her şeyden önce Aziz Türk Milleti olarak bizim yapmamız gereken bir şey var,ülkemizde satışı yapılan tüm ABD ve İsrail Mallarını boykot ederek bizi daha fazla sömürmelerinin önüne geçebiliriz.
Suriye konusuna gelince Arkadaşlar. Dost ve Müttefik ABD’nin eğitip donattığı 125 bin PYD-PKK ordusu nerede.Barış Pınarı Harekatı sırasında 800 kadarını itlaf ettik,ancak 124 bini duruyor. Bu nedenle Suriye’de “Güvenli Bölge” uygulaması Türkiye için tuzaktır. Netice birkaç yıl içinde Irak’ın Kuzeyinde oluşturulan Barzanistan gibi ikinci bir Küçük İsrail’in kurulmasıyla sonuçlanacaktır. Ne yapacağız, Barzani ile yaptığımız gibi PYD-PKK ile de ticaret mi yapacağız.?Suriye konusunda aralarında anlaşan ABD ve Rusya’nın beklentisi bu yönde çünkü. Onun için ABD Ekonomimizi mahvetmekle tehdit ediyor bizi. Ekonomi zora düşünce denize düşenin yılana sarıldığı gibi Suriye’nin kuzeyinde yeni kuracakları ikinci Küçük İsrail devleti ile ticarete zorlayacaklar bizi. Plan bu.Yersek.
Selam ve Saygılarımla...