Sabah çok erken kalktım.
07.30 ayaktayım.
Baktım tavana bir iki dakika.
“Zengin ve yakışıklı bir aristokrat olsam bile, sonunda yine bir ‘hiç’ olarak uyanıyorum uykudan” dedim kendi kendime.
Soğuk suyla yüzümü yıkadım.
Perdeleri açtım.
Televizyonun kumandasına dokundum.
Taze sıkılmış portakal suyu içmek yerine çay suyu koydum.
Dışarı çıkıp mahalledeki fırından gevrek aldım.
Çay, gevrek ve peynir yedim.
Saatler geçti 'hiç'liğimde bir değişiklik olmadı.
“Üzülme cemo” dedim ve devam ettim:
“Koru kendini suyun 'akmazından', insanın 'utanmazından' koru"
*
Geçtiğimiz hafta Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’na yapılan ‘nezaketsiz’ davranışla ilgili düşünmeye başladım.
Herkes bir şeyler yazdı.
Ulusal basına da malzeme oldu yaşanan olay.
Sonra gazeteci arkadaşımız Hasan Kadife’nin bir haberi düştü gündeme.
Hasan Kadife’nin haberine göre, AK Parti Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erkan Kandemir'in AK Parti Efeler İlçe Teşkilatını ziyareti sırasında bir konuşma yapan AK Parti Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim, “Ben Mustafa Savaş'ın yerinde olsaydım, o kadına tekme tokat girer ayağımın altına alırdım. Dua etsin orada ben yoktum” demiş.
*
Hasan abinin kulis haberlerine güvenirim ama kendim de teyit etmeliydim ve o gün o toplantıda olan AK Partili arkadaşları aradım.
Sekiz (8) farklı arkadaş ile konuştum.
Tamamı da teyit etti.
*
Bekir Kuvvet Erim’in “O kadın” dediği üç dönemdir bin türlü iftiraya rağmen devirmeyi başaramadıkları Özlem Çerçioğlu.
Bekir Kuvvet Erim’in “Tekme –tokat girerim” dediği bir kadın.
Bekir Kuvvet Erim’in “Ayağımın altına alırdım” dediği, Hadis-i Şerif ile “Cennetin ayakları altında” olduğu diye tarif edilen bir anne.
*
Kadın dövmeyi marifet zanneden milletvekilinin profiline baktım.
Eskiden Belde olan İsabeyli’de 10 yıl Belediye Başkanlığı yapmış.
Başkanlığı süresince imar konularında rant elde ettiği bugün bile herkesin dilinde.
İsabeyli'nin doğasını ve imarını bozmakla suçlanıyor.
İsabeyli’yi parsel parsel satmakla anılıyor.
*
Vekil seçildikten sonra yaptıkları da kişisel hırslarını gösteriyor.
İsabeyli muhtarı Birkan Çelik'in görevden alınması için uğraştığı anlatılıyor.
Nazilli Kütüphanesinin taşınmasının onayını Valiliğin ve Kaymakamlığın karşı görüşüne rağmen zorla Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan çıkarttığı konuşuluyor.
Devlet arazileri üzerinden rant sağlamayı öncelikli hedef haline getirdiği ve buna müsaade etmeyen Nazilli Kaymakamı İbrahim Küçük’ü tayin ettirdiğini bizzat biliyorum.
Öyle ki, Kaymakam İbrahim Küçük kente veda ederken yaptığı konuşmada “Cüzdanlarınıza ve arsalarınıza sahip çıkın” dedi.
*
Onlarca kadının bulunduğu bir ortamda bu kadar rahat kadın dövmeyi savunması ve daha orada gereken tepkinin verilememesi de ayrı bir konu.
Özellikle AK Partili kadınlar oy verirken gerçekten iyi düşünmeli.
Mesela ben kadın olsaydım bu zihniyete vermezdim oyumu.
“YANARIZ” DEMİŞLERDİ
Milletvekilliği seçimleri bitmiş, belediye seçimleri için aday adayları ortaya çıkmaya başlamıştı.
Daha ittifak falan da yoktu.
AK Parti’de siyaset yapan adı bende saklı yönetici bir abimizle otururken aynen şu cümleyi kurmuştu.
“Bekir Kuvvet Erim’in vekil seçilmesi hiç iyi olmadı. Allah korusun eğer Nazilli’yi de biz kazanırsak yanarız”
*
“Nasıl yani?” diye vermiştim tepkimi.
AK Partili yönetici abimiz de “Bilader bu adam ne yapar ne eder, İsabeyli’yi parsel parsel sattığı gibi Nazilli’yi satar. Bi bakmışsın Nazilli’nin tapusu buna geçmiş. Bekir Kuvvet Erim’in vekil olduğu dönemde Nazilli Belediyesi’ni kazanmak Nazilli’ye ihanet olur” demişti.
NAFAKA
Zengin, yakışıklı ve aynı zamanda yalnız bir aristokrat olduğum için arkadaşlar, neden evlenmediğimi soruyor.
Onlara “Bulamıyorum” diyemediğim için şöyle açıklıyorum.
“Zenginliğin ve aristokratlığın bilince işlemesi için en az üç nesil geçmesi gerekir. Üç nesil sonra parayla kültürü buluşturup rafine zevkleri olan benim gibi bi birey ortaya çıkar. Siz parayı bulunca önce karıyla, kızla yiyor sonra da evleniyorsunuz. Bakın kendinize çoğunuz boşanmış ve yıllardır nafaka ödüyorsunuz. Nerde sizde rafine zevk? Nerde sizde dünyayı okuyan kafa?” diyorum.
*
Ben bunu söyleyince dökülüyor zavallılar.
Biri diyor ki, “Abi doğru söylüyon evliyken para istemeye çekinirdi, boşandık yıllardır nafaka ödüyorum. Sevgisi bitmiş, boşanmışız ama menfaat devam ediyor. Kendimi yolunan kaz gibi hissediyorum”
*
Başka bir arkadaş, “Ben ikinci kez evlendim, çocuğum oldu. Evdeki karımı, çocuğumu beslemeye çalışıyorum. Bi de eski karımı beslemeye çalışıyorum. Ödeyemediğimde hapse girme durumum var. Hapse girsem yeni karımı, çocuğumu kim besleyecek?” diyor.
*
Başka bir arkadaş küçük şeylerden mutluluk çıkarmasını öğrenmiş, “Abi ben 3 yıl evli kaldım 5 yıldır nafaka ödüyom. Valla 10 gün evli kalıp 29 yıldır nafaka ödeyen varmış. Halime şükrediyorum” diyor.
*
Bence de bu ülkenin kanayan yaralarından biridir bu durum.
Her şeyi abarttığımız gibi kadına tanınan hakları da abartmışız.
Boşanan kadına ‘teşvik’ var.
Tazminat var.
Düğünde takılan altınların tamamı veriliyor.
Süresiz nafaka var.
Çocukların velayeti var.
Kadının beyanı esas alınır diye madde var.
Malların yarısı var.
Kocayı evden uzaklaştırma var.
Nafakayı ödeyemeyen kocaya hapis var.
*
Kadın başımızın tacı olsun tabi ama sınırsız hak tanımak erkeği mağdur ediyorsa, erkeğin evlendiği ikinci kadını mağdur ediyorsa ‘eşitlik’ zedelenir.
TARİH KONUŞSUN
Önceki hafta “Yeni Başlayanlar İçin” başlıklı köşe yazımdan sonra bazı arkadaşlar aradı ve Bozkurt selamının MHP’nin simgesi olduğu konusunda ısrar ettiler.
O arkadaşlar için Ön Asya Türk Kültür Araştırmacısı Arkeolog Oktay Hacıoğlu’nun yaptığı bir çalışmayı paylaşayım.
Görseldeki gümüş sikke M.Ö. 32 yılına ait.
Pakistan’da bulunmuş ve halen Pakistan’da müzede sergileniyor.
Gümüş sikkenin üzerindeki görselde İskit/Saka Kralı 2’nci Azes’i ve Kral Azes’in Bozkurt işareti yaptığını görüyoruz.
Ben susup, tarih konuştuğunda da Bozkurt sembolünün herhangi bir siyasi partiye ait olmadığı anlaşılıyor.
GÜNÜN FIKRASI
Amerika’da en az üç farklı objeyi kullanarak dünyanın temel sorunlarının ifade edilmesine dayanan bir yarışma düzenlenir.
Bu yarışmaya Türkiye’yi temsilen Temel katılır.
Temel, sıra kendine geldiğinde sahneye başında gaz maskesi, elinde bir demet çiçek ve prezervatifle çıkar.
Yarışmanın sonunda kazanan Temel olur.
Sunucu, Temel’i yanına çağırarak:
“Bu objelerden maske ile dünyadaki çevre kirliliğine, çiçeklerle doğanın korunmasının gerekliliğine ve prezervatifle de doğum kontrolünün önemine dikkat çektiğiniz için bu ödülü size layık gördük” der.
Bunun üzerine Temel cevap verir:
Aslında ben, prezervatifle sevişmek gaz maskesiyle çiçek koklamaya benzer demek istemiştim”
GÜNÜN TESPİTİ
“..dik durmak önemlidir.. çünkü birinin önünde eğilirsen, diğerleri kıçını görebilir..” BEN
"..iç güvenlik paketine göre, polisin vatandaşın donuna kadar arayabileceğini öğrendiğimden beri ‘don’ giymiyorum.." GÜNÜN SÖZÜ
“..keskin bıçak olmak için çok çekiç yemek gerekir..” KADINLAR ERKEKLER
“..kadınları anlamak zor.. ‘cem ulucan’ gibi bir adam varken, çağatay ulusoy, kerem bursin, burak özçivit gibi adamlara hasta oluyorlar..”