Bu yazdıklarımı okuyup bizlere teşekkür edecek olan işletme sahipleri olacağı gibi, açıklarını ortaya çıkardığımız bazı fırsatçı düzenbazlar da bize lanet okuyacaktır. Bizler toplumu aydınlatmaya ve doğru bildiklerimizi söylemekten asla taviz vermeyeceğiz. * Özellikle hafta sonları ailece ya da toplulukla gidilen ve bilmem kaç çeşitten serpme kahvaltı veren yerler, her geçen gün çoğalmakta. ‘Hanım yarın kahvaltı hazırlamakla uğraşma, hem Doktor Kemal Bey de, eşi ve çocuklarıyla oraya gidecekmiş. Çocukların da yüzlerini boyayan palyaçolar varmış orada’ gibi sözler sonunda gidilir o yerlere. Amaç, çocuklar sıkılmasın, özellikle anneler rahat etsin, tüm aile burayı sevsin, haftaya bir daha gelinsin. Kocaman masaların üzeri boş yer kalmayacak kadar dolar, taşar. ‘Yeter artık ziyan olacak’ dedikçe garson gaza gelir ‘abi daha yarısını getirmedik’ der bazen.              Üç dört çeşit peynirden birer ikişer alınır, üç çeşit zeytinin tatlarına bakılır, sigara böreği özellikle çocukların tercihidir. Bal, üç çeşit reçel, tahin-pekmez, domates, salatalık, sınırsız çay ve bir masa dolusu yiyecek… Popüler kültürde bu tür yerler çoğaldıkça alternatif açısından avantaj gibi görünüyor, ama ihtiyaçtan fazla da olunca, bir süre sonra rekabet başlıyor. Bu rekabet bazen öyle vahşi bir hal alıyor ki, çirkinleştiriyor insanoğlunu. Fiyatı kırdıkça kırıyor bazı iş yerleri. Pazarda çiğ zeytinin bile kilosu 5 lira olmuşken, peynir, sucuk gibi kahvaltıların vazgeçilmezlerinin fiyatları artmışken, kişi başına 10-15 liraya serpme kahvaltı nasıl verilir arkadaş? Nasıl ayakta durur bu esnaf? * Geçtiğimiz günlerde sabah kahvaltısı vermeyen bir restoran sahibi arkadaşımla sohbet ederken ‘Abi, neden sen burada serpme sabah kahvaltısı vermiyorsun?’ diye sordum. ‘Kimse gelip burada kahvaltı yapmaz kardeşim, çünkü ben belli bir fiyattan aşağı bedele kahvaltı verirsem zarar ederim. Zarar etmemem için, senin önündeki kahvaltıdan artanları tıraşlayıp başkasına da vermem lazım. Ben bunu yapamam.’ dedi. ‘Acaba’ dedim kendi kendime midem ağzıma geldi. O sözleri duyunca bu yazıyı yazmaya karar verdim. Geçenlerde bir haber sitesinde okumuştum, her şey dahil sistemiyle çalışan ucuz otellerde yemeklerin nasıl geri dönüşüme uğradığı anlatılıyordu. Soya’dan kıyma, hindi etinden Adana kebap yapıldığını, kahvaltıdaki domateslerin yemeklere doğrandığından bahsediliyordu. Bu kadar mı gözü kara bir millet olduk arkadaş! ‘Bu memlekette denetleme sistemi doğru düzgün işlemiyor’ deriz ya hep… Şeytanın bile aklına gelmeyecek düzenbazlıkları nasıl denetleyeceksin ki! Toplumun anlayışı değişmedikçe denetlemeler işe yaramaz, sadece geçici hamlelerdir. * Siz siz olun bilmediğiniz ve güvenmediğiniz yere kahvaltıya gitmeyin! Daha ucuz diye kalitesiz yerleri tercih etmeyin! Bu işe çok emek veren, işini layıkıyla yapan birkaç yer dışında, mutfağını rahatça gezebildiğiniz yerler dışında, ürünlerini kaliteli yerlerden satın alan yerler dışında hiçbir yerde kahvaltı etmeyin! Aksi halde bir gün önce bir başkasının çimdiklediği peyniri bir sonraki gün sigara böreğinin içinde yemeye mahkum olursunuz. Benden söylemesi. Sağlıcakla…