Seçim süreci başlayıp, aday adayları ortaya çıkmaya başladığında herkesin tahminleri, öngörüleri oluyor.
Özellikle yerel seçim süreci daha fazla yorumun yapıldığı süreç oluyor.
Çünkü aday adaylarını birebir tanıyoruz.
Particilik yapan elbette var ama yine de yerel seçimlerde aday ön planda oluyor ve yorumlar da bunun üzerine şekilleniyor.
*
Aday adaylarının yanı sıra aday olarak açıklanacağı yüzde yüz olan isimler de oluyor.
Özellikle halen görevde olan Belediye Başkanları doğal olarak aday gösteriliyor.
Görevde olan Belediye Başkanlarının seçilip seçilemeyeceği de en çok konuşulan konulardan biri haline geliyor.
Kimseyi yüzde yüz memnun edemeyen mevcut yöneticiler hakkında yüzlerce yorum yapılıyor.
Ancak bazı isimler var ki, mensubu olmadığı partililer tarafından bile çok seviliyor.
İşte Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu o adaylardan biri.
Seçime aylar kala “Kesin kazanır” denilen adaylardan yani.
*
Kimseye ‘yalakalık’ yapma derdinde olmadığımı bilen bilir.
Yaşadığım bir olayı anlatayım size.
Seçime bir yıl varken İncirliova’nın Tire sınırındaki köylerinden birine gittim.
Muhtarla sohbet ederken konu siyasete geldi.
“Nasıl burada siyaset?” diye sordum.
Muhtar, “Burada 150 oy var. 100 Ak Parti, 30 MHP, 20 de CHP çıkar. Ancak yerel seçimde 100’den fazla Özlem Çerçioğlu çıkar” dedi.
“CHP” demedi,
“Özlem Çerçioğlu” dedi.
*
“Peki neden öyle?” diye sordum.
Muhtar, “Köyün suyu yoktu. 15 kilometreden su getirdi. Köyde yaşayan yardıma muhtaç, yaşlı, hasta kim varsa günde üç öğün sıcak yemek geliyor. Evleri temizleniyor, berber geliyor, hastaların iğneleri yapılıyor. Özlem hanımın elini sırtımızda hissediyoruz” dedi.
*
Benim çocukluğumda “Bakar mısın?” denildiğinde, “Sana belediye baksın” denilerek espri yapılırdı.
Bilinen o dur ki, bir kentin sokaklarında aç ve açıkta insan kalmaması bir belediyenin alt yapı ve yol yapmak kadar temel görevidir.
Kamu vicdanını rahatsız etmeden sosyal yardımların yapılabilmesi için, inanmış ve becerikli kadrolar gerekir.
Sadece insanı yaşatmak konusunda küçük bir istatistik geçti elime.
Bir gazeteci olarak bu istatistiğin ve istatistiğin oluşması sırasında yapılanların haber olmadığını fark ettim.
Kimseye duyurmadan, reklamı yapılmadan, şova dönüştürülmeden ve en önemlisi yardıma muhtaç kişileri afişe etmeden yapılmış yardımlar.
*
AYBA aracılığı ile binlerce insana dokunmuş Özlem Çerçioğlu.
Yaşlı, hasta, bakıma muhtaç insanlar dinimizin de gereği “Bir elin verdiğini, diğer el bilmesin” anlayışı ön planda tutularak gerçekleşmiş.
Sosyal devlet, sosyal belediyecilik işte böyle bir şey.
Devlet, kimsesizin kimsesi olmak zorundadır.
O, güçlü ve güvenilir eli sırtında hissetmelidir vatandaş.
“Aydın’da hiç kimse yatağa aç girmez” diyen bir belediye başkanının yönettiği Aydın’da devletin şefkatli eli, belediye aracılığı ile vatandaşına dokunmuş.
*
Yapılacak yatırımlarla ilgili referandum yapılan bir kent Aydın.
Meydana çadır kurulup, ilçe ilçe ‘vatandaş ne istiyor?’ diye sorulan kent Aydın.
Vatandaş önemsendiğini, fikirlerinin dikkate alındığını görmüş.
İşte bu yüzden “Kesin kazanır” denilen başkandır Özlem Çerçioğlu.
*
Bir annenin evladına dokunduğu gibi vatandaşa dokunan Özlem Çerçioğlu’nun siyasi rakibinin iki kez neden kazanamadığı da ‘dokunma’ ile ‘iteklemeyi’ birbirinden ayıramamış olmasındandır.
Vatandaşın gönlünde yer kuran ile son Başbakan’ın yanında yer bulmaya çalışan hiç aynı olur mu?
VİZYON ‘OKEY MASASINA’ TAKILMIŞ
Yatak odamdaki 200 ekran televizyonumda sabaha kadar üç boyutlu bilim kurgu filmleri izledikten sonra uyuyup uyandım.
Röpteşambırımı üzerime geçirip, banyoya gittim ve 15 dakika aynada kendimi izleyip, “Allahım ne güzel şeyler yaratıyon yarabbim. Yerim beni ben” diyerek kendimi sevdikten sonra dişlerimi fırçalamaya başladım.
Dişlerimi fırçalarken şarjlı diş fırçam elimden düşüp, her yerimi diş macunu yaptı.
“Robotlarla insanların savaşı başladı artık” deyip, diş fırçasına bi tekme koydum klozetin içine düştü ve klozet tıkandı.
“Tüh ulan keşke çişimi önceden yapsaydım” diye kendi kendime söylenip, çişimi yapacak bi yer bulmak ümidiyle evden çıktım.
*
Nazilli de sevgili dostum Ali Günana’nın önceki günlerde hizmete açtığı Gıybet Kafe’ye gittim.
Ali, “Oooo hoş geldin” dedi
Bende, “Çişim var çok acil” dedim.
Sonrasında oturup sohbet ettik.
*
“İşler nasıl?” dedim.
“Hiç sorma” dedi ve devam etti:
“Gün içinde az da olsa iş oluyor ama asıl işi akşam yapıyoruz. Üniversite gençliği geliyor daha çok ve okey oynamak istiyorlar. Ben ve sokakta bulunan diğer kafeler de okey oynatıyoruz. Ancak bu yasaklandı. Sebebi de okey sadece kahvehanelerde oynanabiliyormuş. Ne yapmak gerektiğini sorduk, ‘Kahvehane ruhsatı almanız lazım’ dediler. Tamam dedik ve başvuruda bulunduk. Ancak bu kez de Nazilli Kaymakamlığı’ndan ‘Kahvehane ruhsatı almaya uygun değildir’ diye yazı geldi”
“Eee neden ki? Mekan mı küçük? Hangi şartları eksik yapmışsın?” diye sordum.
Açtı yazıyı gösterdi.
Özetle, “Kafeterya olarak işletmekte olduğunuz iş yerine kahvehane ruhsatı alma talebiniz, belirtilen bölgede kahvehane faaliyet konulu iş yeri açma ve çalışma ruhsat taleplerinde yoğun artış gösterebileceğinden ve bahse konu adres ve civarında kahvehane ruhsatı verilmesi durumunda daha önce bir çok kez şikayet konusu olan gürültü, sokaklara masa ve sandalye koymak suretiyle müşterilere hizmet verilmesi ve çevrede bulunan evlerde ikamet eden vatandaşların rahatsız olması gibi şikayetlere maruz kalınacağından uygun görülmediği değerlendirilmiştir” diyor.
Kumar falan filan da demişler tabi.
*
Bölgede ikamet eden aile yok denecek kadar az.
Sokak trafiğe kapalı ve zaten kafelerin yoğun olduğu bir bölge.
Gürültü desen, hemen 50 metre ilerisinde gece yarısına kadar canlı müzik yapılan alkollü mekan bile var.
Ekonominin dip yaptığı bu günlerde işletme açma cesareti gösteren cesur insanların iş yapması neden engellenmek istenir ki?
Üstelik öğrenci sayısı yarı yarıya azalmış Nazilli’nin cazibe merkezi olmasının önündeki engellerden biri de bu zihniyettir.
Kumar konusuna gelince, bir bardak çay parasını zor denkleştiren öğrenciler mi kumar oynar? Yoksa birçoğu emekli olduğu için belli bir gelir düzeyine sahip olan ve Nazilli’nin tüm mahallelerinde bulunan kahvehanelere gidenler mi?
*
Nazilli’de kafeterya işletmecileri çözüm için uğraşıyorlar.
Ticaret yapan, vergi veren bu insanların sorunlarının çözümü için Kaymakamlık ve Belediye neler yapacak bende takipçisi olacağım. BOZDOĞAN’DA KAYA GİBİ BİR SİYASETÇİ YETİŞİYOR
Nazilli’deki kafeterya esnafının derdine derman olmaya çalışırken telefonum çaldı.
Arayan Saadet Partisi Bozdoğan İlçe Başkanı Talha Kayaoğulları.
“Alooo” dedim.
“Abi Aydın’da Bozdoğan diye bir ilçe var biliyon mu? Hani camız kaymağı ile tatlandırılan pidenin en meşhur olduğu yer. Gelip, gitmez oldun. Seni özledik” dedi.
“Hımmm ne kadar zengin ve yakışıklı bir aristokrat olsam da beleş pideye hayır diyemem kardeşim. Hemen geliyorum“ dedim.
*
Talha’yı Aydın’a geldiğimden beri tanırım.
31 Mart seçimlerinden önce Talha ile birlikte Bozdoğan'ın Körteke Mahallesi'nde Romalılar döneminden kalan ve 800 metre yükseklikte bulunan Körteke Kalesi'ne tırmanıp Türk Bayrağı dikmiştik.
Şuan 32 yaşında pırıl pırıl bir insan.
2005 yılından bu yana da Saadet Partisi’nde siyaset yapıyor.
Gencecik yaşına rağmen ilçe başkanlığı yaptı, belediye başkan adayı oldu ve son olarak 29 Eylül’de yapılan kongrede tekrar ilçe başkanı seçildi.
Kongre öncesi konuşmuştuk ama tam kongre günü Aydın’da olmadığım için katılamamıştım.
“Hem tebrik edeyim hem de beleş pide yiyeyim” diyerek Nazilli’den Bozdoğan’a geçtim.
*
Talha Kayaoğulları aynı zamanda bir esnaf yıllardır tavukçuluk ve şarküteri dükkanını işletiyor.
Dükkanda buluştuk kendisiyle.
“Abi pideni marka mı yemek istersin yoksa gerçekten pide mi yemek istersin?” diye sordu.
“Talhacım ben sonradan gurmeyim marka falan anlamam bana gerçek pide yedir” dedim ve küçük bir pideciye gittik.
Paprika soslu gulaş çorbası ve somonlu lazanyayı sofrasından eksik etmeyen biri olarak Bozdoğan’ın camız kaymağı ile tatlandırılmış pidesine bayıldım.
*
Pidelerimizi yerken sordum, “Nasıl gidiyor? Var mı projelerin” diye.
“Düzenli olarak Konferans programları düzenlemeyi düşünüyorum. Alanında uzman kişileri ilçemize getirip vatandaşlarımızın yanlış bildikleri birçok konunun doğrusuna vakıf olsun istiyorum. Her salı ilçemizin pazarı. Mahallelerden vatandaşlarımız ilçemize geliyor. En azından on beş günde bir stant kurup ‘Saadet Partisi Bozdoğan sizi dinliyor’ başlığı altında vatandaşlarımızı dinlemek, sıkıntılarını not alıp gerekli mercilere iletmeyi düşünüyorum. Şu an Aydın İl Başkanlığımızla beraber ortak bir çalışma yapma aşamasındayız. İlçemizde her bireye ulaşacağız ve insanlarımızı ilçemiz için söz sahibi olmalarını sağlayacağız. Siyasi görüşü ne olursa olsun bu ilçe için söyleyecek sözü olan, projesi olan herkesi partimizde misafir edeceğiz” diyerek önümüzdeki dönem yapmak istediklerini anlattı Talha.
*
Umarım istediklerini gerçekleştirir.
Bu ülkenin böyle genç ve bireysel çıkarı olmayan siyasetçilere ihtiyacı var. GÜNÜN FIKRASI
Yeni evli genç çift, düğün gecesinin ardından balayı süitlerine çıkmışlar.
Sevişmek için hazırlanırlarken genç adam pantolonunu çıkarıp kadının önüne atmış ve karısına:
"Şunu bir giysene" demiş.
Kadın anlamamış ama yine de kocasının pantolonunu giymiş ama pantolon kadına en az 2 beden büyük gelmiş.
Bunun üzerine kadın:
"Olmuyor işte, ben senin pantolonunu nasıl giyeyim?" deyince adam sırıtarak konuşmuş:
"Evet karıcım. İşte anlaman gereken budur. Sen benim pantolonumu giyemezsin ve benim yerime evin reisi olamazsın"
Karısı bunun üzerine kocasına bakmış bakmış ve üzerindeki son parça olan külotunu çıkarıp kocasının suratına fırlatarak:
"Sen şunu bir giysene" demiş.
Adam, karısının minicik külotunu giymeye çalışıyormuş ama külotu dizlerine kadar bile çekememiş ve:
"Ben bu külotun içine giremem" diye söylenmiş.
Kadın gülerek konuşmuş:
"Evet kocacım. İşte anlaman gereken budur. Sen benim külotumun içine giremezsin ve az önceki tavrın değişene kadar da hayatta giremeyeceksin."
GÜNÜN TESPİTİ
“..Türk topraklarında gerilim ‘birader az bi gelsene sen’ cümlesiyle başlar..” BEN
“..anneme ‘hani benim özgürlüğüm anne’ diye sordum.. otomatik cevap verdi: ‘nerde çıkardıysan ordadır’..” GÜNÜN SÖZÜ
“..bir daha dünyaya gelsem aynı hayatı, daha ustaca ve korkusuz yaşarım.. ama bu sefer seni tanımakta gecikmem..” KADINLAR ERKEKLER
“..bir kadına ‘365 gün seni düşündüm’ desen, ‘kalan 6 saatte ne yaptın’ diye sorar..”