30 Ağustos 2019 Cuma günü iki aydan beri uzak kaldığım Kuşadası Merkez Kaleiçi Camii kürsüsünden Cuma namazına gelen değerli kardeşlerime hitap etme imkanı buldum.
Diyanet İşleri Başkanlığımız organizesinde yapılan 2019 haccında görev almanın ve hacılarımıza yardımcı olmanın dışında Kuşadalılara bir sözüm vardı.
İki ay önce Kaleiçi Camii kürsüsünden demiştim ki: " Rabbim nasip etti bu sene hacca gidiyorum. Kuşadasından hacca gitmek isteyip sırada bekleyen kardeşlerimiz var. Sizin için sizi temsilen ben gidiyorum. Sizin selamlarınızı Peygamber Efendimize ulaştırdım. Ya Resulallah Kuşadası’nda seni seven cemaatim var. Onların selamlarını getirdim, diyeceğim dedim " ve dediğimi de yaptım.
Rabbim gidemeyenler nasip etsin inşaallah. Tam hacdan geldik. 31 Ağustos 2019 Cumartesi günü yeni Hicri yıla girdik. İnanın hacda bazen günleri şaşırıyordum. Gecemiz gündüzümüz birbirine karışıyordu. Türkiye’den dostlarımızı whatsapp’tan Cuma mesajlarıyla Cuma gününü hatırlıyorduk.
İşte değerli dostlar, İslam âlemi olarak hicri 1441. yıla 31 Ağustos’ta sessiz sedasız girmiş bulunmaktayız. Hiç günler önce Hicri yeni bir yıla giriyoruz diye bir ilan gördünüz mü? Peki nedir Hicri yıl? Neden önemlidir?
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum.
Cenâb-ı Hak, zamanı ve mekânı anlamlandırıp bereketlendiren, tarihin seyrine yön vererek yeni bir müesses nizam inşa eden bu kutlu başlangıcı hayırlara vesile kılsın.
Mekke’de kendi içlerinden olan, kendi kabilesinden soylu bir ailenin çocuğu olan Hazreti Muhammed Mustafa (sav)’i bağırlarına basmak yerine, onu dışlayan bir şehirde daha fazla kalamadı. Boykot, işkence, eziyetler sonbulsun diye önce Habeşistan sonra Medine İslam’ı daha iyi yaşamak için Melen oldu müslümanlara. Hz. Muhammed (sav) Mekkeli müşriklerden ne istiyordu? Bir olan Allah’a iman edin. Kendi elinizle yaptığınız putlara tapmaktan vazgeçin diyordu.
İman nasip olmayınca bir kimseye peygamberin amcası bile olsa (Ebu Leheb) nasip olmuyordu. İşte hicret yeni bir yurt ve yeni bir yer arayışına çare olarak ortaya çıktı. Akabe biatlarından Medine halkından seçkin insanlar, peygamberimizi kendilerinden, anne babalarından daha çok seveceklerine söz verdiler. Hırsıızlık yapmayacaklarına, zinaya yaklaşmayacaklarına söz verdiler. Medine Mus’ab b. Umeyr isimli Medine’nin en yakışıklı ve zengin ailesinin çocuğu ile Hicret’e hazırlandı.
Tarihin en önemli olaylarından olan ve Müslümanlar için milat kabul edilen hicret, insanlığın daha önce şahit olmadığı paylaşma, yardımlaşma, diğerkâmlık, kardeşlik gibi üstün insani erdem ve faziletlerin tarih sahnesindeki en güzel vesikasıdır.
Hicret, fikir ve aksiyon planında Müslümanca yaşayışın manifestosu; imanın ikrarı, kulluğun izharı ve ahlakın ihyasıdır.
Hicret, tevhit ve vahdet ekseninde Yaratan ve yaratılanla ilişkimize ölçü getiren nirengi noktasıdır.
Hicret, dünyevi her türlü bela, sıkıntı ve meşakkatten firar değil, ahireti dünyaya tercih etmede muhkem bir karar ve istikrardır.
İnsan, çevre ve kâinatla ilişkilerin mekanik bir hâle büründüğü, metafizik buhranlar sebebiyle varoluşun anlamsızlaşıp gayenin kaybolduğu, maddenin yüceltilerek hikmetin yitirildiği bir zaman diliminde hicret; hiçliği çokluğa, benliği bizliğe, katı kalpliliği merhamete, ümitsizliği umuda dönüştürecek benzersiz bir hazinedir. Bu açıdan hicret, aklımıza istikamet, kalbimize muhabbet, yolumuza ve ufkumuza aydınlık veren önemli bir ahlak ve apaçık bir mesajdır.
Bu sebeple, ömür sermayemizden bir yılı daha geride bıraktığımız şu günlerde yeni hicri yılı, Rabbimizle ahdimizi ve akdimizi yenilemek, kulluk yolculuğumuzdaki zaaf ve savrulmaları istikametle buluşturacak yeni kararlar almak ve hayatımızda yeni bir sayfa açmak için fırsat telakki etmeliyiz. Bu yönüyle zikir, şükür ve şuur vesilesi olan yeni yıl bizler için eşsiz bir nimet, nereden gelip nereye gittiğimiz hakkında bize ışık tutarak geçmişin, hâlin ve geleceğin idrakine varmamızı sağlayan aydınlatıcı bir kandildir.
Bu itibarla, tarihe mührünü vurarak Yesrib’i Medine’ye dönüştüren hicret, bugün bilgi, hikmet ve marifet gibi modernitenin örselediği medeniyet dinamiklerinin ihyası noktasında külli bir farkındalığa ve sürekli bir bilince vesile olmalıdır. Bu sebeple, Hz. Peygamberin (s.a.s.) hicretini tezekkür, tefekkür ve tedebbürle yoğurarak bizleri millet ve ümmet planında terakkiye taşıyacak yeni hicretlere zemin kılmalıyız. Söz konusu ideal, başta yüce Allah’ın sonrasında tarihin bize yüklediği önemli bir sorumluluktur.
Bu duygu ve düşüncelerle, aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin 1441. hicri yılını tebrik ediyor; yeni yılın yeryüzünün sekinetine, İslam âleminin inkişafına, birlik ve kardeşliğimizin güçlenmesine, ümmetin vahdet ve selameti, bütün insanlığın huzuru ve iyiliği için daha büyük bir azim, özveri ve fedakârlıkla çalışmamıza vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
Cuma’nın hayrı ve bereketi üzerinize olsun.