Dostluğu, sevgiyi ve geleceği,hüznümüzü, acımızı, yalnızlığımızı paylaştığımız,birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde hissedeceğimiz Kurban Bayramımızı kutluyor, mutluluklar diliyorum. .
Eskiler, 'Bayramlar o kadar büyülüdür ki, gelişi bütün bir yıl beklenir ve gidişindeki keder de ancak böyle bir ikinci geliş sevinç ve ümit ile hafifler' derler.
Bayram da yüzünüzde tebessüm bırakacak birkaç fıkra ile iyi bayramlar dilerken, geçtiğimiz haftaki yazının devamı bir sonraki hafta diyelim. Tabi ki ilk fıkra Temel’den olacak. Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel’in önderliğinde ilerlemektedir. Karşılarına küçük bir delik çıkar. Temel: “Yatın yere, tavşan deliği! “ diye bağırır. Bütün avcılar yere yatarlar. Gerçekten bir süre sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen vururlar. Sonra tekrar yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyük bir delik çıkar. Temel “Yatın yere, tilki deliği!” der demez avcılar yine yatarlar. Biraz sonra tilki çıkar, onu da vururlar. Tekrar yola düşerler. Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel: “Yatın yere, ayı ini! “ diye seslenir. Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel’e bakar. Temel: “Uşaklar ne çıkacağuni bilmeyirum. Ama yatın yere, ne çıkarsa bahtımıza” der. Ertesi gün gazetelerdeki başlık şöyledir: “Dört avcı tren altında can verdi...”
Kurban bayramı arefesinde mini etekli aşırı dekolte giyinmiş bir ladın, o vaziyette kurban pazarına kurban almaya gitmiş. Pazara girer girmez değil insanların, kurbanlık davarların bile dikkatini çekmiş uyanığın biri
- buyrun hanımefendi bir arzunizmi var?
Kadın cilveli,cilveli sırıtarak
- kurbanlık bakıyorum
adam bir dudağı yerde, bir dudağı gökte
- kurbanı nedecahsin ben sahan kurban olurem… deyince kadında,
- hani senin boynuzların yok demiş.
- valla sen beni alırsan üç güne kalmaz boynuzlarım çıkar… demiş.
Alman’ın birisi yeni Müslüman olmuş ve Bayburtlu bir kızla evlenmiş. Kurban bayramı, bakmış bütün Müslümanlar kurban kesiyor. O da dini vecibelerini yerine getirmek için, bir kurbanlık alır, evinde kesmek ister. Yatırmış koçu, keserken tam yarıya gelmiş, ya bu Müslümanlar kurbanı keserken bir şeyler diyorlardı, acaba neydi diye aklına takılmış.
Hanımına sormayı da, gurur meselesi yapmış. Koşmuş gitmiş bir Türk kahvesine elinde bıçak üstü başı kan, sormuş;
-“Kurban kesmeyi kim biliyor? Millet tırsmış, elinde bıçak üstü başı kan. Hiç kimseden ses çıkmamış. Ya burada Müslüman var mı? demiş.
Bayburtlu bir amcada elinde tespih bir köşede oturuyormuş. Millet onu işaret etmiş Alman’a. Alman da onun başına dikilmiş sormuş.
-“Sen Müslüman mısın amca?” demiş. Bayburtlu amcada onu böyle kan revan içinde görünce çekinmiş, demiş ki;
-“Vay beni işaret edeni… Bana Müslüman diyenin…… ” diye bitirmiş..
Hükümet, Erzurum'a bir yazı göndermiş:
Kışın soğuk geçeceği anlaşılmaktadır...
Kullandığınız yakıtın cinsini, kod numarasını ve stok durumunu acele bildiriniz. Erzurumlu bir köy muhtarıda hemen Ankara'ya cevap yazmış: 'Yakıtımız pohtir... Kod numarası yohtir. Stokumuz ise çohtir.'
Erzurum havaalanında yolcular uçağa binmişler. Kapılar kapanmış ve hostes 'sayın yolcular' demiş:
Lütfen kemerlerinizi bağlayınız. Kimse bağlamamış. Hostes 'durumu' pilota anlatmış.
Pilot, mikrofonu eline almış, Hele dadaşlar, kemerlerinizi bağlayın da havalanah.
Herkes bir anda kemerlerini bağlamış. .
Hostesin şaşkınlığını gören pilot şöyle demiş:
Erzurumlu, kadın lafıyla iş yapmaz…
Erzurumlu harmanını kaldırmış, ekinini kurutuyormuş. Öğleden sonra bir bakmış gökyüzü kararmaya başlamış.
- Allah'ım, ne olirsen ekinim gurumadan yağmurunu yağdırma. Allah'ım birkaç gün daha yağmurunu yağdırma, ne olirsen' diye dualar edip durmuş.
Ekini kurudu kuruyacak derken akşam üzeri son yarım saatte bir yağmur bir boran. Tüm ekini çürümüş. Erzurumlu o hırsla eve gelmiş. Bir de bakmış ki eşeği de yıldırım çarpmış. Bu ikincisi de Erzurumlunun içine oturmuş ama elden ne gelir?
Zaman geçmiş, Ramazan ayı gelmiş, ilk sahurda oruç tutmaya niyetlenmiş Erzurumlu. Bütün gün aç susuz akşamı beklemiş. İftara tam yarım saat kala, bir sigara çıkartıp yakmış. Sigaradan derin bir nefes çekip gökyüzüne bakarak üflemiş.
- Nasıl? İllet oliysen şimdi değil mi? Demiş. Ölen eşeği de gurbana saymazsam şerefsizim...
Bu da vatandaşın durumunu yansıtan bir fıkra diyelim ve bağlayalım…
Bir politikacı vatandaşlarına televizyondan sesleniyormuş: “Sevgili memurum işçim çalışan kardeşim, yurttaşlarım, size bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haberim, maaşlarınıza yüzde 20 zam yapmaya yetecek parayı çok kısa zamanda toplayabileceğiz. Kötü haber ise, toplayacağımız para henüz sizlerin cebinde!” Sevgi ile kalın…