Son zamanlarda Dinimiz hakkında -bilerek veya bilmeden- yapılan değerlendirmeler, kanaat belirtmeler birilerinin ekmeğine yağ sürmektedir.
Mesela şu anda okuduğum bir kitap var elimde…
İslam düşünce tarihini yazma iddiasıyla çıkmış piyasaya…
Hatta bunun için kaleme alındığını ifade etmiş ilgili ilahiyatçı prof….
Ama tam şarkiyatçı ağzıyla…
Güya objektif olacak…
Bir ilahiyat fakültesinde görevli…
Peygamber Efendimizin adını o kadar saygısızca kullanıyor ki…
Zannedersiniz, sınıf arkadaşı …
Artık Eshab-ı Kiram efendilerimize karşı kullandığı kelimeleri yazmama gerek yok herhalde…
Meselâ diyor ki. “Peygamber Muhammed..., Muhammed şöyle dedi…”
Edebim müsaade etmedi daha fazlasına …
(Hz. Muhammed Mustafa (SAV): Salat ve selam onun üzerine olsun)…
Bu zihniyetten bir cacık olmaz…
Ama kitabı, Hristiyan bir oryantalist yazmış gibi okumaya devam ediyorum…
Yine İslami camiada temayüz etmiş bir yazarın Habertürk’teki üslubunu da doğru bulmadım…
Ayrıntıya gerek yok…
Son günlerde tartışmaya mevzu olan şu sözlerin izahı güçtür.
Bu ve bunun gibi ifadeler zehri altın tepside sunanların ekmeğine yağ sürecektir. Hatta sürmektedir.
"40 yaşında bir hanım şehvetine düşkünü bırak. Birazcık şöyle kendine ciddiye alan genç bir erkek, üstelik Mekke'nin yiğidi, Mekke'nin el emini; el üstünde tutuluyor, Abulmuttalib'in de gözbebeği ve varisi gider de 3 çocuklu, 2 Kocadan arta kalmış 40 yaşındaki bir dulu 25 yaşındayken alır mı? Hadi aldı. 25 sene bununla tek evli olarak yaşar mı? 25 sene dikkat buyurun...'' https://www.yenisafak.com/hayat/3500339: 31.07.209 09:48)
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tartışmalardaki metod/üsluba dair aşağıdaki açıklaması yerindedir:
“Bir meselede tepki vermenin ve kanaat belirtmenin en temel ilmi ve ahlaki prensibi, konuyu bütünlüğü içinde ele almak ve objektif bir yaklaşımla doğru anlamaktır. Parçacı ve önyargılı bir bakış çözüm değil sorun üretecektir. Ayrıca doğruya ulaşma ve hakikati muhafaza etme adına eleştiriyi önemli bir değer kabul eden İslam düşüncesi, eleştiri ahlakını da eleştirinin kendisi kadar önemli görmüştür. Dolayısıyla eleştiri adına, hakaret ve küfür içeren ifadeler, kaba ve çirkin cümleler asla yüce dinimiz İslam’ın ilim ve ahlak anlayışıyla bağdaşmaz. İslam’ın ilke ve değerleri, örnek şahsiyetlerin güzide ahlakı, müminlerin annelerinin asil hayatları edep dışı ifadelerle hem anlatılamaz hem de savunulamaz. Bu bağlamda nezaket ve eleştiri sınırlarını aşarak kaba ve yakışıksız ifadelerde bulunan Başkanlığımız mensuplarıyla ilgili de gereken işlemler yapılacaktır.”(https://www.diyanet.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Detay/25824/basin-aciklamasi 31.07.2019 10.01)
Hz. Hatice (rha) annemizle ilgili açıklamalarda bulunan kişi hakkında düşüncelerimiz mahfuz kalmak şartıyla şimdilik Diyanet İşleri Başkanlığı’nın beyanatı ile iktifa ediyorum. Ama şunu da söylemek boynumuzun borcudur: Bu ağız, bazı din düşmanı kişilerin avucunu ovuşturarak kıs kıs gülmelerine sebep olmaktadır. Buna sebep olanların vebalden kaçınamayacaklarını unutmamaları gerekir. Ama bu konuyla ilgili fikirlerimizi ayrı bir yazıda kaleme alacağız. Hem de anladıkları dilden…
Açıklamadan bir bölüm:
“Hz. Hatice Müminlerin annesi olarak tarihimiz boyunca bütün Müslümanlar tarafından büyük bir saygı, hürmet, muhabbet ve minnetle anılmıştır. Dolayısıyla amacı, niyeti, bağlamı ne olursa olsun, iffet ve fedakârlığın sembol ismi, mümin yüreklerin ortak sevgisi, Peygamberimizin her daim övgüyle andığı eşi Hz. Hatice validemize dair beyan ve yaklaşımlarda en küçük bir nezaketsizlik, dikkatsizlik yapılamaz. Bu bağlamda herkes gerekli hassasiyeti ve duyarlılığı göstermek ve İslam’ın edep ve nezaketine uygun davranmak zorundadır..” (https://www.diyanet.gov.tr/tr- TR/Kurumsal/Detay/25824/basin-aciklamasi 31.07.2019 /10.01)
***
İnananlar akıllarını başlarına alsınlar.
Topyekün Ehl-i sünnet omurgayı çökertmeye çalışanlara payanda olmasınlar.
Olmayalım.
Edeb yâhu…
Zaten FETÖ belası bu milletin değerlerini hâk ile yeksan etti…
Bir de sizlerle uğraşmayalım…