'Rutin', kelime olarak aynılık, sıradanlık, yeknesaklık, hep aynı şekilde tekrarlayan şeyler anlamına kullanılan bir kelime. Aslında belli bir meslekte belli bir yaşa gelip belli bir tecrübe edindikten sonra o mesleğin icrasında ”rutin” öğrenilmiş olur. Yani bir taraftan bizi sıkıntılı bir düşünce-duygu haline sokan rutin icraatı elde etmek o kadar da kolay değildir. O sıkıldığımız ve şikayet ettiğimiz o “rutin” faaliyet ( ekmek kapımız/rızk vesilemiz) bir an da elimizden kaydığında şaşa kalır ve aniden bir bunalıma gireriz. Ve dövünmeye başlarız. ”Cepte keklik” misali sürekli elimizin altında bulunan nimetler içsel dünyamızda sıradanlaşarak “değerli nimet” özelliğini yitirirler, çünkü aynılıkla, rutinlikle sürekli gözümüzün önündedirler ya?
Çok ciddi bir örnek vereyim size, eşlerimiz… hani onlar olmadan yuvanın tamamlanamayacağı “can yarım”larımız… Yuvamızın direkleri… velhasıl her şeyimiz… Şimdi bir evli adam düşünün ki eve ait hiçbir şey den anlamıyor. Ne yemek pişirmek, ne ütü, ne bulaşık, ne tertip düzen vs… her şeyinde eşine muhtaç ve bağımlı… Ve eşinin yıllardır olan baş ağrısı şikayetlerinin hiç ciddiye almamış. Son zamanlarda iyice şiddetlenen ve bulantı kusmalara varan acillik durumlara bile duyarsız kalmış. Ha sevgisi yok değil var, var ama işine verdiği önem ve ayırdığı zaman o kadar fazla ki yuvayı ayakta tutan eşinin sağlığı umurunda değil rutin dönüyor ya o cepte keklik, sanki hiç kaybolmayacak hiç elden yitmez O. Aniden yine acile gidip orada beyin tümörü saptanır ve felç gelişir eşinde. Tabi apansız ve ani yakalanan bizim umursuz adam ciddi bir sosyal-tsunami yaşar ve apansız olarak “rutin”-nimet’ten den mahrum kalır. Yani bilincinin; rutin-nimet’ten dolayı körleştiği durumun içindeyken algısı olmayan “zombi-beyin” rutin elden gidince damdan düşmüşe döner.
Şimdi ne yapacak, ne kadar dövünse, kafasını duvarlara vursa, evde ağır-işçi misali dört-dönen ve her türlü işi itirazsız yapan fedakar eşini geri getirebilir mi? İş işten geçmiş, atı alan Üsküdar’ı geçmiştir artık.
Şimdi buradaki örnekte vurgulamaya çalıştığımız; hepimizin en göz önündeki (rutin) nimete karşı nasıl olup da bilincimizin körleştiği…
Yani nasıl olacak orta yol? Nasıl kurulacak denge? hem her an elden gider endişesiyle rutin (nimetlerin) kıymetini bileceğiz hem de aynı zamanda, zihnimiz aynılıktan, yeknesaklıktan uzaklaşacak (rutinliği hissetmeyecek) …nasıl becermeliyiz zihnimiz de bu dengeyi…?
Öyle değimli, yeknesaklık, sıradanlık (rutin nimet)...