Duygular vardır anlatılamaz, sevgiler vardır kalplere sığmaz, dostluklar vardır hiçbir şekilde yıkılmaz, bazı insanlar vardır ki asla ve asla unutulmaz.
Evet. Bu durumun garip ve buruk bir de tadı vardır. Epeyce eskilerde kalmış olan siyah beyaz bir fotoğraf sizleri bazen çok çok gerilere götürür.
Fotoğrafı elinize alıp dalar gidersiniz. Bu fotoğraf birde 43 yıllık İlkokul fotoğrafı olursa vay halinize. İçinizde bir kıpırtı başlar, heyecan tavan yapar. Geçmişe yolculuğunuz başlamıştır hayırlı olsun…
Arkadaşlık ve kardeşlik kavramlarının temelinin orada atıldığını, sümüklü ve sulu göz hallerinizi düşünürsünüz.
İlk kopya çektiğinizi ve uzun teneffüs aralarında, sınıftan çıkarken attığınız sevinç çığlıklarını bir anda hatırlarsınız öyle değil mi?
Benim de öyle oldu diyebilirim.
Üç ay kadar önce İlkokuldan bir sınıf arkadaşımın telefonuyla kıpır kıpır bir hale geldim. Nazilli’ye gelecek ve haneme misafir olacaktı. Nasıl bir sevinç nasıl bir duygu tarifi yok. Ertesi gün geldi de. Eşimle birlikte karşılamıştık, sarmaş dolaş dile kolay 43 yılın özlemi vardı. Muhabbet eşliğinde yapılan sabah kahvaltısı ile karınlarımızı doyurduktan sonra hem arkadaşımın işlerini çözüm bulmak hem de görebildiğimiz arkadaşlar ile buluşmak için evden ayrıldık. İşlerini belki istediğimiz gibi çözüm bulamadık belki ama uzun zamandır göremediği arkadaşları ile buluşturmayı başarmıştım. İşte o gün kararımı vermiştim. Benim için dört eski arkadaşın buluşması, geçmişi yad etmesi, beynimde şimşeklerin çakması anlamına geldi.
Bu bir milat olmalıydı. Bütün ilkokuldaki sınıf arkadaşlarımızı bir araya getirmeliydim. Birçoğunun birbiriyle irtibatı da yoktu.
Sosyal medyanın gücünü kullanarak bunu birkaç arkadaşımın yardımıyla başardık. İrtibatlar kuruldu. Ortak bir gün ve yer kararlaştırıldı, heyecanla beklenmeye başladık.
Herkes heyecanlı, herkes sabırsızdı.
Gündüzden yağan yağmur havayı da serinletmişti. Hazırlıklar tamam son kontrolleri yapmıştım. Her şey kusursuz olsun istiyordum.
Arkadaşlarıma büyük de bir sürprizim vardı. Bizi bu günlere hazırlayan, yetiştiren bizlerin üzerinde çok emeği olan Necla Öğretmen’imizi de davet etmiş, evimde ağırlıyordum.
Öğretmenimiz ile beraber buluşma yerine gittiğimizde davet ettiğim arkadaşlarımın bizleri bekliyor olduğunu gördüm. Ya Rabbim o ne manzara öyle. Sarılan sarılana. Çığlıklar havada uçuşuyordu. Herkes birbirine heyecan içinde bakıyor, gözyaşları sel oluyordu. Dizlerimin bağı çözüldü diyebilirim. Bendeki ayrı bir mutluluktu arkadaşlarım buluşmanın derdinde bende onları buluşturmanın mutluluğu içerisinde karmaşık duygular hissediyordum.
“Ya Rabbim sen ne büyüksün sen her şeye kadirsin”. Dedim içimden.
Evet. O gün eski günleri yad ettikçe, o güzel günlerimizi özlem duyup ne çabuk büyüdüğümüzü dile getirdik.
Anlatacak ve konuşacak o kadar çok şeyimiz vardı ki….
Zaman içerisinde ayrı dünyaların insanları olsak ta, birbirimize hürmetimizden geri kalmadık tabi ki.
Çocukluğumuzdan bu yana birbirimizden sakladığımız sırlarımızda kalmadı.
Sınıf öğretmenimizin titizlikle kestiği, üzeri sınıf fotoğrafı ile süslenmiş özel hazırlanan pastanın dağıtımından sonra çaylar ve çekirdek eşliğinde muhabbetin dibine vurduk o gün.
Çocukluğumuzda eşit başladığımız hayatımızın bu zamana kadar herkesi farklı uğraşlar ve mesleklere nasıl sürüklediğinden bahsettik.
Her şeyin bir sonu vardı. Gecenin geç bir vakti olmasına rağmen kimse ayrılmak istemiyordu. Ama sonuçta bir ayrılık olacaktı.
Günün anısına fotoğraflar çekildi. Telefonlar alındı. Tekrar en kısa sürede buluşmanın sözü verildi.
En arkada ben kalmıştım. Tabloyu arkadan görmek istedim birazda. Herkes kol kola, herkes çığlık çığlığa mekânı terk ediyordu ilkokul zamanında ki gibi.
Zaman değişse de alışkanlıklar çocuksuydu.
Onlarla başladığımız hayatın onlarla tadı vardı.
Galiba gerçek dostluk, çocuklukta yaşanan hayatta saklıydı. İyi ki varsınız çocukluk arkadaşlarım iyi ki varsınız.
Az daha unutuyordum. Sosyal medya da bizim de nur topu gibi bir whatsapp grubumuz oldu. Hadi hayırlısı arkadaşlar.