Bu yıl 4'üncüsü düzenlenen Kuşadası Gençlik Festivali ardında konuşulacak çok şey bırakarak sona erdi. Festivalin artılarını eksilerini gazetedeki ilk köşe yazım da sizlerle paylaşarak, yeni bir haftaya başlamak istiyorum.
Büyük emek ve özveri ile hazırlanan Kuşadası’nın tanıtımına katkı sağlayan festivale artık Kuşadası Belediyesi'nin ve Aydın Büyükşehir Belediyesi'nin bir el atması gerekir. Kendi kuralları ile ayrı bir Cumhuriyet gibi 5 gün boyunca eğlenmeye gelen gençlere ve herkese yasaklar koyan bir organizasyon böyle giderse kan kaybetmeye devam eder. Kendilerinin getirdiği özel güvenlik ekiplerinin 'yasak kardeşim' zihniyeti ile cezaevlerinde bile olmayan bazı uygulamalarla kurumların bile içeri girmesine izin vermeyen, basına sansür koyan, gençlere eziyet eden bir zihniyet ile karşı karşıya kalındı. İçeride her şeyin yasak olduğu, paranın geçmediği ve gelenlere kendi çıkardıkları kartlara para yükleyerek alışveriş yapmalarını sağlamaları, uzayan kuyruklar ve yüksek fiyatlar yıl yorgunluğunu atmaya gelen gençlere illallah dedirtti.
İçeride kendi kuralları ile çalışan işletmelerin pahalı olması yine bu organizasyonu gerçekleştiren, amacı sadece para kazanmak olan ismini bile kullanmak istemediğim organizasyon firmasından kaynaklanıyor. Yer kiraları fazla olunca işletmelerde fiyatları yüksek tutmak zorunda kalmışlar. Sosyal medyada gençlerin takıldığı sorunlardan biri de bu. Ayrıca kamp ve konser alanı içerisinde bulunan tuvaletlerin kirliliği, paralı ve parasız tuvalet yaparak zihniyetini belli eden organizasyon şirketi sınıfta kalırken festivale gelenleri de başka yollar aramaya itti. Bu görüntüler de çevrede oturan yazlıkçıların şikayetlerine yol açtı. Bundan en çok karlı çıkanlar ise çevrede tuvaleti bulunan kafeler oldu. Tuvaletlerden kazandıklarının bir yıllık kira bedellerini karşıladığı bile söyleniyor. Hatta ve hatta aldığım bilgiye göre yazlıkçı evlerden biri dışarıda bulunan duş ve tuvaletini ücretli yaparak kamp sakinlerinin hizmetine açmış, ticari zihniyetle tatilini fırsata çevirmiş.
Festival ayrıca konsept olarak da kan kaybediyor, gençler yenilik istiyor. 18 yaş üstü ve altı diye ayırmak hiç bir işe yaramadığı söyleniyor. Tek yaradığı yer oyun parkuru 18 yaş altına yasak. İlgililer ve organizasyon Komitesi sosyal medyaya bir göz atsınlar da yüzleri kızarsın. Kuşadası bunları hak etmiyor, bu nedenle gelecek yıl düzenlenecek festival ile ilgili Kuşadası ve Aydın Büyükşehir Belediyesi'nin organizasyona müdahale ederek belirli bir disiplin çerçevesinde bu organizasyonu birlikte yapmalı, gençleri yolunacak kaz gibi görmelerini engellemeli. Bu organizasyondaki amacı sadece para kazanmak olan şirket veya başka bir şirket ile sadece sanatçı ve sahne önü, arkası bazında anlaşma yaparak, festivali daha akılcı bir anlayışla gençlere sunarak Kuşadası bunu yapabiliyor demeleri sağlanabilir. Festival ulusal medyada ve televizyonlarda ne kadar yer buldu, araştırmak gerekir. Kendilerinin verdiği bültenler kadar diyebiliriz. Kendi televizyonlarında canlı yayın yaptılar, onu da ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Başka sahil kesimlerinde örneğin Bodrum'a bir konser oluyor, görsel ve ulusal basında günlerce yer bulabiliyor. Kuşadası Gençlik Festivalini hangi kanalda gördünüz, hangi programlarda kendine yer buldu, araştırın bakalım. Son bir önerim de organizasyon şirketinin getirdiği özel güvenlikler için doktor raporu ve kan tahlili mutlaka istenmeli diye düşünüyorum.
**
Bazı insanların hayatta zorla ya da hasbelkader aldıkları yetkiyi nasıl kullandıkları ile ilgili bir fıkra ile bağlamak istiyorum. Adamın biri yabancı olduğu bir kasabada dolaşırken büyük abdesti gelir. Fena halde sıkışmıştır. Oraya buraya seyirtir, tuvalet arar bulamaz. Sonra aklına gelir. Burası bir Müslüman kentidir ve her caminin müştemilatında mutlaka bir umumi tuvalet olması gerekir. Gözlerini havaya çevirir ve bir minare görür. O yana doğru seyirtir ve tuvaleti bulur. Boş iki kabin, kapılarında birer su ibriği ve çubuğunu tüttüren, bir sandalyenin üstünde adeta tünemiş bir tuvaletçi görür. İbriklerden birini kaptığı gibi kabinlerden birine dalar. İbrikçi, arkasından var gücüyle bağırır. “Bırak o ibriği, ötekini al!” Adamın tartışacak hali yoktur. Bırakır aldığı ibriği ötekini alır ve içeri girer. Ooohhh! Rahatlamıştır. Taharetlenir, dışarı çıkar, ellerini yıkar, parasını da verdikten sonra ibrikçiye sorar: “Yahu arkadaş, içeride merak ettim, düşündüm. Bu ibriği değil de ötekini alsaydım, ne olurdu?”
İbrikçi, mağrur bir ifadeyle çubuğundan iki nefes daha çeker, sandalyesine iyice gömülür ve soruyu yanıtlar: "Hiçbir şey olmazdı. Bırak bizim de bu kadar forsumuz olsun!”
Sevgi ve sağlıkla kalın...