Rutinlik, yeknesaklık, monotonluk yaşamın belki de en temel gerçeklerinden birisidir. Lakin bunu fark edip bundan kurtulmanın yollarını arayan aklı selim sahibi hayli azdır.
Belki de sahip olduğumuzu zannettiğimiz her şeyimizin, varlığının idamesi için bu rutinliğin kaybolmaması gerekiyor değil mi? Aynı yüksek ticari gelirin hiç azalmaması, sahip olduğumuz kariyerin/makamın devam etmesi, aynı lezzetler, aynı şehvetler,aynı lüx ve sıkıntısız dertsiz yaşantı aynı…aynı….hep aynı….şey’lerin hiçbir zaman ortadan kaybolmamasını arzu ediyoruz çoğu zaman.
Ancak gel zaman git zaman bu aynılıklar hayatı sıradanlaştırıp, nimete karşı körlük geliştirdiğini (kaçınılmaz her bilinç düzeyinde oluşuyor) ve biz bunu fark edemediğimizde bu sefer sürekli hep farklı yeni haz ve lezzetlerin peşinde koşarak güya sıradanlaşmayacak şeyleri aramaktayız mütemadiyen. Hedef koyuyoruz, günler, aylar hatta yıllar belki bir ömür boyu çalışıp hedeflere ulaştığımızda “vay be bu muymuş meğer uğruna zaman harcayıp peşinde koştuğumuz şey” diye hayıflanıp “içimizdeki boşluğu” daha da büyütüyoruz. Ve bu hayat koşturmacası sırasında (hedeflediğimiz şeylere doğru yürürken ve çok değerli zamanımızı hoyratça harcarken) rutinlikten asla kurtulamıyoruz.
Rutinliği, bir çok cepheden bakarak kelimenin tam olarak hakkını verebilir ve uzandığı semantik (anlam) dosyalara adım adım ulaşabiliriz. Öncelikle bu “rutin”kelimesine hangi cephelerden bakacağız bunları sıralamaya çalışalım : Kelimenin dış/zahiri ,çıplak anlamı.
Mana penceresinden iç/batıni anlamı.
“Rutin”liğe kavram penceresinden bakış.
Nörobilim penceresinden bakış...
**
Tabi o kadar çok fazla pencereden bakabilirsiniz ki biz sosyal bilimci değiliz, medeniyetler,etnik yapılar, kültürler, ekolojik pencere, jeolojik vs…vs.. Bizim için ve yazı dizimiz için önemli olan “rutinliğin, fıtrata olan bakış” penceresi…
Yani enfüsi/iç alemimizden bakışımız nedir? rutinlik sırasında neler hissediyor ? neler yaşıyoruz?
Ve rutinlik sırasında neden duygusal ve düşünsel/fikir patinajlar yapıyoruz?….huzur ve kalıcı mutluluğumuzla alakalı kısmı nedir rutinliğin? Şimdi sadece kelimenin ilk planda bizde bıraktığı tadı konuşalım:
İki arkadaş rutin cep telefonu sohbetinde :
- Kanka ne yapon?
- hiç ne ossun aynen bildiğin gibi valla.
- Ne yani bugün seninki arama dımı yine?
- yok be kanka bekle dur işte hep aynı şeyler…aynı ev, aynı ana-baba, aynı sevgili, aynı tripler, aynı cep…
- bıktım valla bende kanka hep aynı şeyleri görmekten, işitmekten…
……
……
…….
İşte böyle uzar da gider bu tür sohbetlerin sayısını sizler tahmin edin.(devam edecek)