Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin. (Friedrich Nietzsche) Geçen hafta kendi çevremden rahatsız olduğum bir konu üzerine araştırma yapmak amacıyla ‘Nazilli’de insanlar nasıl yaşıyor?’ diye mahalle mahalle gezintiye çıktım. (Seçim otobüslerindeki bangır bangır çalan, kilişeleşmiş seçim şarkıları eşliğinde) İnanın Nazilli’nin bütün mahallelerinin bizim mahalleden fazlası var, eksiği yok. Koskoca ilçede insanlar hapishanelerde yaşıyor adeta. Özellikle Nazilli Yeni mahalle, Cumartesi pazarı mevkiinde gördüğüm manzara beni ziyadesiyle üzdü. Artık insanlar üçüncü katarın pencere ve balkonlarına kadar demir parmaklıklar yaptırmışlar. Amaç, ‘hırsızlardan korunmak’ Yasanın koruyamadığını ferforjeler koruyor artık… * Geçtiğimiz yıllarda görev icabı gittiğim Malta’da eski evlerin pencerelerinde rastladığım demir parmaklıklar dışında gittiğim hiçbir ülkede demir parmaklıklı eve rastlamadım. Malta’da ise savaş anında evde bulunan kadınların daha güvenli olmaları ve dışarıyı rahat seyredebilmeleri için yıllar önce hamile kadın görünümlü demir parmaklıklı pencereleri olan cumbalı evler inşa edilmiş. Tekrar tekrar söylüyorum, şimdiye kadar gittiğim onlarca ülkede, Malta’daki tarihi evler dışında, ne balkonunda, ne kapısında ne de penceresinde demir parkalık olan hiçbir ev görmedim… Maalesef, Türk Ceza Kanunundaki yaptırımların hafif olması, müstakil evlerde ve apartmanların ilk katlarında yaşayan herkese hapishane hayatı yaşatıyor. * Şefkat ve merhamette güneş gibi ol, Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol, Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol, Hoşgörülükte deniz gibi ol, Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol... Demiş Mevlana ama kimin umurunda, Bu nedir böyle arkadaş? Hayatımızın neredeyse her evresi yalan-dolan olmuş. Düğünlerde gelin ve damadın üzerinden saçılan sahte dolarlar, Tavuk kemiklerinin suyu çıkarılıp içine konan katkı maddeleriyle hazırlanan o sağlıksız sucuklar, Kabak aşısından üretilen yavan karpuzlar, Bankaların haberdar etmeden tırtıkladığı hesap işletim ücretleri, Çöplüğe dönen parklar, kaldırımlara araç park etmeler, Buna benzer daha sayamadığım birçok hile hurda düzenbazlık… Ne kadar güzel bir coğrafyada yaşıyoruz. Bizi bu hale getiren ne sizce? Cevap açık: SİSTEM Türk Milli Eğitim reformu en kısa zamanda yapılmalıdır. Türk Ceza Kanunundaki yaptırımlar gelişmiş ülkelerdeki gibi ağır olmalıdır. Bu toplumun masum insanları İNSANCA yaşamayı ziyadesiyle hak ediyor. Yazık oluyor, Yazık…