Aydınoğulları beyliğinin en tanınan ve bilinen beyi Gazi Umur Bey’dir. Bölgemize damgasını vuran ve destansı bir hayat hikâyesi olan bu Türk büyüğü hicri 709 miladi 1309 yılında Mehmed Beyin ikinci oğlu olarak dünyaya gelmiş ve üç erkek –bir kız kardeşi daha vardır. Umur olan adı devlet işlerinde mahir ve başarılı için verilmiş ve kendisi de ismine layık olmak için canla-başla gayret etmiştir. Dönemin tarihçisi Enverî’nin düsturnâme adlı eserinde belirttiğine göre Umur Paşa adıyla anılmaktadır. İslami lakabı ise “ Bahaeddin “ idi ve dinin güzelliği anlamına gelmekteydi. Umur Paşa’nın çocukluğu ve ilk gençlik yılları yazları serin ve temiz havasıyla meşhur Ödemiş Gölcük yaylasında ve kışları ılıman iklimi olan Menderes nehri boylarında geçmiştir. Ünlü seyyah İbn Battuta 1333 yılı yazındaki ziyaretinde, Aydınoğlu Mehmet Bey’i Bozdağ’daki yaylağında bulmuş ve Umur Paşa’yı orda görmüştü. Umur Paşa’nın denize düşkünlüğü ve ünlü bir Türk denizcisi olmasının nedeni çocukluğunun Ödemiş Bozdağ’da bulunan Gölcük kenarında geçmiş olmasıdır. Umur Paşa’nın yetişme çağındaki su sevgisi, Gölcük’de en güzel uygulama alanı bulmuştu. Orada suyu sevdi, suyun içinde büyüdü. Sonra daha büyük suların, tuzlu suların kıyısına geldiğinde hiç de yabancılık çekmedi. Yüzme bilen, küçük kayıkları güvenle yüzdüren Hızır, Umur ve İbrahim kardeşler, büyüyüp birer Beğ olduktan sonra, engin denizlere açıldılar ve büyük kayıklan, hatta kadırgaları rahatlıkla yüzdürüp, idare edebildiler. Dönemin şartlarında en güzel şekilde çocukluğunu ve gençliğinin ilk yıllarını geçiren Gazi Umur Paşa’nın ilk büyük sınavı 18 yaşında iken Moğol İlhanlı Devletinin Anadolu Valisi Temurtaş paşa ile Eğirdir’de olmuştur. Kitabından büyük ölçülerde faydalandığımız ve alıntılar yaptığımız değerli tarihçi hocamız sayın Prof.Dr. Tuncer Baykara (1) beyin enfes kitabında yazdığına göre Umur paşa ile Temurtaş bey arasında şöyle bir konuşma geçti. “ Umur Paşa, Temurtaş Beğ ordusuna erişüb selâmladı. Temurtaş ona “ haraç niçin getirmedin?” dedi. Umur Beğ : “ Siz ne milletsiz ki biz size harç vireyüz. Biz haracı küffardan alırız. Siz Müslüman ve biz Müslüman. Bizden haraç ne veçhile istersiz “ dedi. Bu söz Temurtaş Beğ’e hoş geldi. Sayur gayub “Gazi yiğitmişsin, var gaza kılmakta ol” deyu gönderdi. Gazi Umur Paşa’nın asıl niyeti Anadolu’nun batı kısmındaki iktisadi hayatı canlandırmaktı ve bu nedenle Temurtaş Paşa’dan izin almıştı. Bu görüşmenin sonucunda ise biri, Moğollara her yıl verilen ve ticaret mallarının aşırı pahalılaşmasına yol açan “ Bedraka-kılavuz ve rehber “ vergisinin kaldırılması, diğeri ise Menderes nehri üzerinde yeni bir köprü inşaatının yapılmasıdır. Bedraka kılavuz ve rehber denektir. Hatta bunlara bir nevi yol muhafızı, yâni yol yasakçısı da denebilir ki, yolcuların önüne düşüp, yol kesicilerden korurlardı. İşte bu hizmetler için alınan vergi, Bcdraka olup kargaşalık dönemlerinde, tüccarlardan hayli ağır olarak alınıyordu. Umur paşa beyliğinin sınırları içerisinde yol güvenliğini sağlayarak ve ulaşım imkânlarını geliştirerek Anadolu ile olan ticareti canlandırmak, beyliğini ve etrafındaki Türk boylarını refah içinde yaşatmak istiyordu ve bu amaçla Temurtaş beyle görüştü. Umur Paşa ile Temurtaş klasik Selçuklu Kervansaray yol güzergâhını değiştirdiler ve yol güvenliğini sağlama aldılar ve Denizli Sarayköy yakınlarında Menderes nehri üzerinde bugün Demirtaş adıyla anılan bir köprü yaptırdılar. 1402 yılında da Emir Timur bu köprüden geçtiği için köprüye, Temurtaş adını verdiler. Kanuni’de, 1521 de Rodos seferine giderken Temurtaş köprüsünden geçmiştir. Umur Beğ’in amacı bu yeni köprünün sağladığı imkânlar ile Denizli yöresinden batıya giden yolu, Gediz vadisinden Menderes vadisine kaydırmak ve yeni ticari imkânlar sağlamaktı. Umur Paşa’ nın devletinin zenginliği, aynı zamanda ziraat, hayvancılık ve ticaretten geliyordu denilebilir. Bunlar arasında en büyük payı, elbetteki ticari faaliyetler alıyordu. Umur Paşa, ticaretin gelişmesi için, bundan sonra da girişimlerini devam ettirecek her türlü yolları deneyecek, Sakız’a yollayacağı Cenevizlilerle uygun şartlarda anlaşmalar yapacak ve etrafındaki diğer Türk beylerinin de bu sağladığı kolaylıklardan faydalanmasına imkân verecektir. Çağının çok ötesini gören basiretli, ufku geniş, azimli ve kararlılığı ile ün yapmış bu güzide Türk beyinin hayat hikayesinin diğer bölümlerine ve verdiği mücadelelere gelecek yazımızda İzmir’in fethi ile devam edeceğiz. ( devam edecek ) -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 1. Prof. Dr. Tuncer Baykara, Kültür Bakanlığı Yayınları Türk Büyükleri Dizisi 131, 1990 Ankara