Senelerdir İzmir Liman Kalesi’ni geri alamayan Gazi Umur Paşa, şüphesiz bu durumdan son derece rahatsız olmuş ve üzülüyordu. Liman kalesi, haçlıların elinde iken dahi, Bizans ve Doğu Avrupa işlerine karışması, üzerine yeni yeni kuvvetlerin yönelmesine yol açmış, fakat bunları etkisiz kılmayı başarmıştı. Gazi Umur Paşa’nın 1348 yılının başında bir hayli düşünceli olduğu seziliyor. Hayatını anlatan Enverî’nin düsturnâmesi onun bazı rüyaları hakkındaki yorumlarını da nakletmektedir. Gazi Umur Paşa Ayasuluk ’ta oturan ve burasının emiri olan ağabeyi Hızır Çelebi’nin hasta olduğunu rüyasında görünce hemen Ayasuluğ’a koşmuş, orada onu sağ görünce çok sevinmişti. Enverî’nin düsturnamesinde anlatıldığına göre Ayasuluk ‘ta iken bir gece rüyasında kendisini meleklerin ortasında gördü. Rüyasını anlattığı kardeşleri, onun şehid olacağına işaret olunduğundan ağlaştılar. Hızır Çelebi’den gayri, küçük kardeşleri Süleyman Şah ile İsa Bey’de birlikte idiler. Paşa, gece gündüz gözünün seğirdiğini de belirtip, yüzünün kara kana bulaştığını ifade ediyordu. Bundan sonra “Hakdan dilediğinin şehid olmak olduğunu, geride kalanların bu dünyada mutlu olmalarını” istemişti (1) 14.yüzyılda, Anadolu’da Türk birliğini sağlama konusunda çaba sarfeden sırasında ve bu uğurda ter döken iki büyük Türk beyi şehid olmuştur. Bunların şehid düşmesi, Batı Anadolu ve Anadolu’nun her kesiminde derin bir yankı uyandırmış ve üzüntüye neden olmuştu.. Bunlardan ilki 1348’de Gazi Umur Paşa’nın İzmir’in tekrar haçlılardan geri alınırken şehit olması ve diğeri de 1389’ da Osmanlı hükümdarı I. Murad Hanın Kosova savaş meydanındaki üzücü şehadetidir. Dönemin Bizans tarihçisi Dukas, Umur Paşa’nın şehid düşmesini şöyle anlatıyor: “Kaleyi çeviren hendekleri dolduran Gazi Umur Paşa, umumî bir taarruz emretti. Gazi Umur Paşa, askerlerinin en önünde bulunuyor, cesareti ile onlara örnek oluyordu. Kaleye en önce girmek şerefini kimseye bırakmamak için, surlara dayattırdığı merdivenlere herkesten önce atıldı, Çıkmaya başladığı basamakların ortasına gelince, Duvarın en yüksek yerine ulaşmak için daha ne kadar mesafe kaldığını görebilmek için miğferini biraz yukarı kaldırdı. İşte tam bu anda, kaledekiler tarafından atılan bir ok, iki kaşının arasına isabet ederek onu şehid etti” Gazi Umur Paşa’nın şehadeti elbette askerleri ve komutanları tarafından büyük bir üzüntü ile karşılandı ve hemen liman kalesi muhasarası kaldırıldı. Askerleri onun mübarek naaşını önce Kadıfekale’ye götürdüler. Defin işlemleri için gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra Birgi’ye götürüp babaları Aydınoğlu Mehmet Bey’in sağlığında yaptırdığı ve kendi adıyla anılan caminin önündeki türbede babasının yanına defnettiler. Daha sonra küçük kardeşi İbrahim Bahadır Bey’inde naaşı buraya getirilip defnedilmiştir. Birgi’deki bu türbede bulunan Gazi Umur Paşa’nın mezar taşında “Heze ravzat-i Hazret-i Gazi Umur Beğ ibn Mehmed “ yazmaktadır. Düstürnâme’de Gazi Umur Paşa’nın yirmi bir yıl gazâda bulunduğu, bu süre içinde yirmi altı sefer yaptığı, vefatında sadece otuz dokuz yaşında olduğu belirtilir (2) Onun gazâ şöhreti Osmanlı kaynaklarında da yankı bulmuştur. Denizcilik geleneğinde adı özellikle öne çıkmış, XV ve XVI. yüzyıllara ait bazı kaynaklar onu Osmanlı denizcilerinin atası saymıştır. Gazilerin “Gazi Umur Bey canı için” diye yemin ettikleri, yeniçerilerin önceleri, “Umur Bey kisbetidir” diye onun giydiği tarzda başlık takındıkları rivayet edilir. Yanındaki Azep ve askerlerin kendilerini, “Biz Umurca oğlanıyız” şeklinde tanıttıkları belirtilir. Oruç Bey deniz gazilerini “Umur Bey müritleri” diye anar .Onu yakından tanıyan Bizans İmparatoru Kantakuzenos hâtıratında son derece akıllı ve mantıklı düşünen biri olduğuna temas eder. Gazi Umur Paşa’nın ; Hundi Melek Hatun, Azize Melek Hatun ve Gürci Melek Hatun adlı üç kızı vardır. Gazi Umur Paşa, 1327’den 1348'e kadar, 21 yıl, Anadolu’da Adalar Denizi’nde, sonraki yüzyıllara da etki yapacak faaliyette bulunmuştur. Onun adını ölümsüzleştiren özelliği, bizzat hücum ederek şehid düşmesidir. Türk Beylerinin, askerlerinin başında, onlarla birlikte ölümü hiçe saydıklarının en açık ve güzel örneklerinden birisidir. (devam edecek ) --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 1.Prof. Dr. Tuncer Baykara, Gazi Umur Paşa, Kültür Bakanlığı Yayınları Türk Büyükleri Dizisi 131, 1990 Ankara 2.Feridun Emecen, Gazi Umur Bey, TDVİslam Ansiklopedisi, Cilt 42 Sayfa 157-159