Peki tüketen beyinlerde neler olup bitiyor ? Biraz da buna odaklanmaya çalışalım. Öncelikle niçin kahir ekseriyet tüketmeyi, üretmeye önceliyor? Kadim dinlere/medeniyetlere ve kutsal kitaplara aşina olanlar bunun insanlık tarihi açısından sebebini hemen söyleyebilirler.Peygamberler, onların izlerinden yürüyen Hakk dostları,devrimci önderler,liderlerin ve salih(a) insanlarınçektikleri çilelere kaç can talib olur ki? Ki bunların tamamı “DEĞER ÜRETEN” ve paylaşan beyinlerdir şeksiz şüphesiz… Veya “A beyin takımı” olarak lanse edilen ve zülcenaheyn(bilim+spritüalite kanatlı) olarak ve farklı birçok disiplinden oluşmuş dünyada sayılı ilim insanlarının “mutlu huzurlu sağlıklı ve uzun ömürlü olmak” için ortaya koydukları beş temel düstura odaklanabilirsek ( uyku, spritüalite,doğru gıda,hareket,güzel ahlak ) üreterek,paylaşmanın zorluğundan kaçan insanların dolayısıyla tüketmeyi neden kolayca seçtiklerini anlayabiliriz. Nörobilim cephesinden bakabilirsek tüketen beyinlere“zombi-beyin”adlandırılması hiç te garibimize gitmemelidir. Dikkatle odaklanırsanız, zombi-beyin yapılarında “levvame-motoru” stop etmiştir.Emmare(emredici) egoya tabidirler.Sorgulama, içgörü ,empati, nazaket, letafet vb. hasletleri göremezsiniz.Aslında son zamanlarda; hani afedersiniz “maganda/odun gibi” denilen insansılar vardır ya işte bu beyinlerde FRONTAL DİSFONKSİYON rahatsızlığı olduğu düşünülmektedir nörobilim camiasında.Filin züccaciye dükkanına girişi gibi sosyal yaşamlarında etraflarını zedeleyen bu beyinlerden zaten üretim beklenemediği gibi,tüketimleri de ,yaşantılarımıza renk ve huzur katan kedi, köpek,kuş vb birçok HAYY-van dan daha çirkin ve hoyrattır. Tüketen beyinlerin oluşması tabi ki ilk olarak, bu insanlar cenin halinde daha henüz anne karnında iken anneden aldığı, olumsuz düşünce, duygu, yanlış ve negatif enerjili besinler(haram lokma) ve davranışlardan neşet eder.Doğduktan sonraki yaşamı ve anneden doğum şekli(sezaryen doğumlar 0-1 yenik başlarlar hayata),anne sütü alıp almaması,ana-baba,aile sevgisiyle büyüyüp büyümediği çok ama çok önemlidir. Sonra büyüyen çocuğun aldığı eğitim, etrafıyla ilişkisi, öğretmenleriyle diyaloğu ve meslek, evlilik yaşamı gibi çok önemli hayat dönemeçleri damgasını vurur beyninin şekillenmesine. Tahayyül etmeye çalışın olayın derinliğini, tabi biz tüketen beyinlerin beyin ve medeniyet cephesine odaklı tartıştığımız için dallanıp budaklanmadan sadede gelelim tekrardan. Büyük fotoğrafta aslında, insanların duygu,düşünce ve davranışlarındaki yanlışların bişekilde bumerang gibi nasıl yaşamlarını şekillendirdiğini fark ediyor musunuz? İşte hemen “başınıza gelenler ellerinizle işledikleriniz yüzündendir”( Şura-30 ) hükmüyle karşılaştık veya İsra-13 de “biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık” hükmüne göz atalım kısaca.Yani bizim için yukarıda oturup hakkımızda olumsuz-kader yazıp hüküm veren bir otorite yok! Dikkat buyurun lütfen. Kuantum fiziği bile bu konuda çok benzer-ilginç teoremlere sahip. Şöyle diyor kuantum fizikçileri, insan ; uzay-zamanı büken bir çok yüksek enerjili (yetmiş trilyon voltluk enerjisi var !) bilinç-varlık. Ne yönde düşünür, tefekkür eder ve eylemde bulunursa o yönü mutlaka karşısında bulur. Mevlana bu konuyu “ayna meseli” kıssasında Mesnevisinde anlatır; İnsanın önüne gelen her olay ayna gibi kendindeki eksikleri yansıtır.Yani yaşadığımız, yüzleştiğimiz her olay kemalatımız (dolayısıyla üreten-beyin olabilmemiz)için mutlak aşmamız gereken bir akabe(zor yokuş) dir. Bu “Akabe yokuşu” da Müddesir suresi’nde de açıkça tarif edilmekte inanç sahiplerinin ALLAH’a yaklaşmalarının bedelini ödemeleri gerektiği(üreten beyinlerin yapmaları gereken temel ahlaki-eylemler) ifade edilir(devam edecek).