Adalet, hak ve hukuku yerine getirmek olarak tanımlanabilir. Adaleti sağlamadaki temel amaç, herkese hakkı olanı vermektir. Bunun da eşitlikle karıştırılmaması gerekmektedir. Eşitliğin olduğu her yer de adaletin de olduğunu söylemek imkansızdır. Mesela biri sekiz yaşın da, diğeri otuz yaşında iki aç insana adaleti sağlamak amacı ile her birine aynı miktarda ekmek vermek adalet değildir. Bu eşitliktir, adalet her ikisine de doyabileceği kadar ekmek vermektir. İnsanların sahip olduğu haklar doğuştan ve sonradan sahip olunan haklar olarak ikiye ayrılır. Yaşama hakkı, çalışma hakkı, seyahat etme hakkı doğuştan sahip olduğumuz haklardır. Ancak bazı haklar vardır ki yaşantımız boyunca kendi çabamızla kendi emeğimizle elde ederiz. Ve ne yazık ki bazen o çabalar o emekler hak ettiği değeri bulamaz işte o zaman insanın yıkıldığı an hani derler ya ağzınızla kuş tutsanız yaranamazsınız. Özel hayatınızda da iş hayatınızda da ne kadar çok sahiplenirseniz ne kadar çok özverili alışsanız da hak ettiğiniz karşılığı göremiyorsunuz. Siz karşı tarafa değer veriyorsunuz ama onların size bakış açısı ne de olsa yapıyor ve bir gün geliyor ki aldığınız cevap çok klasik ve basit ‘yapmasaydın’. Çok acı demi. Yaptığınız fedakârlığın, özverinin hiçbir şekil de karşılık bulamaması kadar can acıtıcı ne olabilir ki. Nasıl bu kadar acımasız bu kadar saygısız olabiliyoruz birbirimize karşı.  İşte ben de diyorum nerede bu hak, hukuk, vicdan ve merhamet madem bu duygular var bizler neden mutsuzuz. Neden sevgimize, emeğimize karşılık takdir edilmiyoruz vefa ve sadakat sadece bazı insanlara mı mahsus. Daha güzel ve adil bir dünya diliyorum hak edenin hakkını aldığı bir teşekkürle dahi mutlu olduğu günlere....