Türkçülük, esas itibariyle “ırkî” unsurun asıl olduğu bir ideolojidir. Türkçülük hareketinde mukaddes kavramların tamamı “ırkî” kaynaklıdır. Türkçülüğün fikrî akım tarzının gayri dinî olması,onun Nasyonal Sosyalizm’in yansıması şeklinde algılamayı da  haklı kılmaktadır. Türkçülüğün esasları şeklinde hülâsa edilebilecek umdeler yumağı olan ırkçı zemin, zamanımızdan evvelki bin yıllık tarihi yok saymasına sebep olmaktadır. Türkçü harekete göre, din, bu ideolojide yer almaması gerekir. Hele hele bütün Türklerin dini konumuna gelmiş olan İslâm dini sadece tesadüfler sonucu veya Arap hegemonyasının bize zerk ettiği inanç sistemi olarak telakki edilmiştir. Bununla alâkalı olarak meşhur Türkçülerden Dr. Rıza Nur, İslâm’ı Arap dini olarak kabul eder ve bunun Türklüğün yok olmasına sebep teşkil edecek bir gidişat olarak görmüştür. “Türkler’de hayret ve takdire lâyıktır ki İslâmlaşmadan evvel milliyet duygusu vardı. Bunun misâli çok bariz bir şekilde Göktürkler’dedir. Bu Türkler Türk yasa ve töresine pek riayet etmişlerdir. Orhun sitelerinde:”Yukarıda Türkler’in Tanrı’sı demiş: Türk milleti yok olmasın...” “Türk milletinin adı, şöhreti silinmesin” gibi cümleler vardır. Bu cümleler bugünkü Türk nesillerine ibret ve derstir. Arap fütuhatının Orta Asya’ya varmasıyla Türkler Müslümanlığı kabule başlamışlardır. Git gide Müslümanlık geniş mikyasta Türkler arasında yayılmış, bu yeni din tesiriyle Türkler milliyetini unutup Arab’a meclup olmuştur.( Meclûb: Başka yerden getirilmiş olan- M. N. Özön, Osmanlıca Türkçe Sözlük) İlmi ve askeri bütün deha ve varlıklarını Arap hizmetine koymuşlardır.Öyle ki Türkiye’ye fenâ filislâm ve ya fenâ fiarap demek yanlış olmaz.Türkleri’in Arap medeniyet  ve ilmine ettikleri hizmet çok büyüktür. Hele Arabın dinini, dilini, milliyetini muhafaza için Türkler’in bütün cihanla olan vuruşları pek meşhurdur. Eğer Türkler olmasaydı Arap bütün maddi ve mânevî varlığıyla beraber çoktan çökmüş, bitmiş, batmış milletler listesine  girmiş olurdu. Hıristiyanlık öncesi Piyer Lermit’in ruhu ve Tasso’ya “Kurtarılmış Kudüs” büyük epopesini yazdıran ( destan) ruh, sonra da koloni kurt iştahası fenomenleriyle Arabı sömürür, yer yüzünden siler süpürürdü. Tarih şahiddir ki, bütün bunlara karşı koyan yiğitler safları Türk alp ve erlerinden teşekkül etmiştüir. İşte bu Araba yarsıma iledir ki Türk yasa, töre ve milliyeti Arap dini sıvağında tuz suda erir gibi eriyip gitmiştir. Bu hal aşağı yukarı 10 asır sürmüştür.”(Dr. Rıza Nur, Kavgamız Türkçülük Kavgası, Nak. Faruk Çil, Baysan Yay. 1990, shf., 99-100) Aslında Dr. Rıza Nur doğruları yanlış yoldan söylemektedir. Elbette, bu millet, Türk Milleti İslâm’ın bayraktarlığını 10 asırdır yapmıştır. Ancak bunu yaperken Arap ırkına hizmet için değil, bilakis kendi ruhundaki hamleci, cesaret ve savaşçı ruhuyla, İslam’ın cihad ruhunu birleştirerek i’lây-ı kelimetullah için üç kıtayı bir oradan bir oraya arşınlayarak Allah’ın ismini  bütün insanlığa duyurmuştur. İşte bu noktada Türkçülük, meseleyi sırf lâdinî zaviyeden sekülerizme irca ederek, bir nevi “Oryantalizmin” tuzağına düşmüştür. Zira, Oryantalizmin temel felsefesi de bu on asırlık Türk tarihini, hususiyle de Osmanlı dönemini yok farz ederek  Haçlı ruhuna hizmet etmiştir. Dolaylı olarak bu yok sayma, Osmanlıyı Türk  Devleti  kabul etmeme, Oryantalistlerle aynı gayeye hizmetten başka  bir şey değildir. Elbette, Türk tarihi on asır evvelden başlatılamaz, burası doğrudur. Meseleyi  bu mecradan bakmak, (Meselâ, Nurettin Topçu, Ali Fuat Başgil gibi) sırf Anadolu Türklüğünden bahsederek kadim Türk tarihini yok saymak mümkün değildir.Bu da kopuk tarih anlayışıdır. Ya da Bülent Ecevit, Azra Erhat, Cevat Şakir, Melih Cevdet Anday gibilerin meseleyi Batı’ya yaranmak adına Anadolu’daki eski uygarlıklara irca etmek mümkün değildir. Türkçülerin piri olarak kabul ettikleri Ziya Gökalp Türklüğü dolayısıyla Turan idealini  gösterirken Mukaddesata vurgu yapmaktadır. Halkbuki Türkçüler ( Nihal Atsız başta olmak üzere eski bakanlardan Abdülhaluk Çay) Ziya Gökalp’ı da kendilerine benzeterek Türk tarihini ırka tesanüd ettirmişlerdir. Türkçülük ideolojisi İslâmla hemhal olmuş bir anlayışı reddettiği içindir ki millî olarak nitelemek mümkün değildir.Türkçülük gayri millî bir akımdır. Dinî  vasfı kabul etmeyen bu anlayışa göre bir dünya medeniyeti kurmuş Müslüman-Türk devletlerini Türk olarak değil bilakis,kozmopolit devletler olarak nitelemektedir. Bundan ötürüdür ki,hiçbr Türkü Osmanlı’ya müspet bakmamaktadırlar. Bunlara göre şu anki İslâm dininin olması tesadüfidir.Gelecekte başka bir dinin de olmamasına da hiçbir sebep yoktur. Türkçülüğe göre, kendi fikrine uymayan her görüş , anlayış tamamen dışlanmalıdır, hatta tekfir edilmelidir. Meselâ Nihal Atsız Yunus Emre’yi tekfirlikle suçlamaktadır. Der ki Nihal Atsız;”Yunus Emre Türkçe’nin büyük bir sanatkârıdır. Türkçenin büyük bir şiir ve fikir  dili olduğunu ortaya koyanlardan birisidir. Fakat Yunus Emre’nin fikirleri Türk Milleti’ni zehirlemiş, onu uyuşturmuştur. Çünkü o da yaşadığı zamanın fikir ve duygu hastalıklarına kapılarak birbirini tutmaz ”tasavvuf” diye ortaya atmış, savaşçı bir millet olan ve çevresinin düşmanlarla kaplı olmasından ötürü savaşçı olmaya mecbur bulunan Türk milleti’ne bir dilencilik felsefesini telkin etmiştir.Onun: Dövene elsiz gerek,/Sövene dilsiz gerek,/Derviş gönülsüz gerek./Sen derviş olamazsın” demesi Türk ahlâkına, yaratılışına uyan bir düşünce midir? Hatta Türk dervişleri böyle midir? Demiş iki millete bir göz ile bakmayan/Halka müderris olsa hakikatte âsidir” demekle Yunus Emre milliyet bakımdan da, din bakımdan da sapıklık içinde değil midir? (Nihal Atsız- a.g.e., shf., 44-45) Türkçülük cereyanı, millî bir hareket olamaz .Çünkü Millî olabilmesi için  mukaddesatın emrinde ve varlığını borçlu olduğu İslâm dininde aramalıdır.Kadim geçmişin  tecrübeleri, tevarüs eden  mirası topyekün günümüze aksettirilerek Millilik bir mânâ kazanır. Bundan dolayıdır ki, meseleye üç açıdan bakılmamalıdır:1- Türk tarihinin on asrı bir tarafa bırakılarak ırkı taraf ön plana çıkarılmamalıdır.2- Anadoluculuk adına, Türk tarihini red ederek kırılgan tarih telâkkisiyle Oryantalizmin ekmeğine yağ sürülmemelidir.3- Bütün geçmişi silerek, Türk tarihini Fransız İhtilaline inhisar ederek yeni bir Türk Tarihi üretmenin kimseye faydası yoktur. Müslüman-Türk tarihi bütün geçmişin (buna ister beşbin yılık, ister on beşbin yıllık Türk tarihi deyin) bileşkesidir.   ***  Bütün okuyucularımın Cumhuriyet Bayramını kutlarım (M.M.T)