Geçtiğimiz günlerde, Adnan Menderes Üniversitesi’nde akademisyen bir arkadaşım sosyal paylaşım sayfasından şöyle bir şey paylaşmış; ‘212 ADÜ (İsabeyli) Nazilli arası sarı otobüsteyim, 42 yolcu var 32 tanesi 65 yaş üstü. Ayakta durduğum yeri bile yaşlılara veresim geldi J Sosyal belediyeciliğin gereği olarak ülkemizde birçok belediye, 65 yaşını tamamlamış vatandaşlardan il sınırları içerisinde toplu taşıma ücreti almıyor. Aydın Büyükşehir Belediyesinin SARI CİVCİVLERİNDE 65 yaşını tamamladıysan ve kartını çıkarttıysan ister bir durak sonra in, istersen tüm ilçeleri dolaş bedava. Emeklilik hakkı gibi Milyoner olsan da bedava, dar gelirli olsan da Adalara koylara gezmeye gitsen de bedava, hastaneye gitsen de Sağlıklı olsan da bedava, ağrıların olsa da… Yaşlılar bizim onurumuz ve baş tacımızdır ancak ben gözlerimle Çek Cumhuriyeti’nde emekli olabilmek için 70 yaşına kadar tramvay makinisti olarak çalışan dedeler görmüşken bizim ülkemizdeki yaşlılık sınırını 65 olarak kim belirliyor? Zor şartlar altında on yıldan fazla dağ köylerinde öğremenlik yapıp İsabeyli’de okul müdürlüğünden emekli olan değerli büyüğüm Hüseyin Bağcı 65 yaş üstü indiriminden faydalanan biridir. Bu konuyu kendisiyle paylaştığımda; ‘Bizler emekliyiz. İsabeylimize yurdumuzun çeşitli illerinden ilim öğrenmeye gelmiş üniversiteli evlatlarımız var. Onların mağdur edilmemesi için yaşlı indirimi, tam gün değil de günün belirli saatlerinde olmalıdır’ diyor. Bakın nasıl fikir üretiyor düşünen insan! Sorunun olduğunu biliyor ve çözüm öneriyor yetkililere… Size, bana, topluma yararı olsun diye… Ellerinden öpüyorum öğretmenim. * Bu konu aslında, sosyolojik olarak irdelenmeli, Hayatın akışı devam ederken yaşlılar, öğrenciler, hastalar, çalışanlar, özel ve resmi toplu taşıma kurumları mağdur edilmeden pozitif önlemler alınmalıdır. Örneğin günün belli saatlerinde yaşlılar için özellikle hastaneler için ücretsiz ek seferler konup hem yaşlılar hem de vatandaşlar mağdur edilmemelidir. * İlk dört koltuk için bazı toplu taşıma araçlarında ‘Yaşlılara engellilere, gazilere ve hamilelere yer veriniz’ yazar. Ama bu yazı olmasına rağmen ülke gençleri tarafından hiçe sayıldıklarını söyler hep yaşlılar, hamileler, engelliler… Bu yazının orada yazması bile ayıpken, Bunu biz ailede, okullarda, camilerde daha önceden halletmiş olmamız gerekiyorken neden hoşgörülü ve yardımsever olamıyoruz? Niye hala okullarımızda ‘doğruluk, hoşgörü ve saygı’ dersleri öncelikli olması gerekirken a-b-c-d-e şıklarıyla çocuklarımızın taze beyinlerini meşgul ediyoruz? Silkelenmemiz ve kendimize gelmemiz gerek! * Bütün televizyon kanallarında barış içinde yaşanası bir dünya varken ülke liderlerinin dilinden savaş naraları duyar olduk. Dünyayı siz nasıl görüyorsunuz bilmiyorum ama ben, Vahşi kapitalizmin herkesi kör girdabına aldığını, saygı ve hoşgörünün dünya üzerinde değer kaybettiğini görüyorum… Ülke olarak biz bu girdaptan çıkmalı özümüz olan, Anadolu kültürümüzün güzelliklerine sahip çıkmalıyız. Saygı da sevgi de hoşgörü de orada… Sağlıcakla…