Meta-kognisyon(anlam arayışı)geni yaklaşık iki milyon canlı türünden sadece insana özgüdür.Bu genin varlığı insana her an AŞKIN/yüce bir arayış içinde olduğunu hatırlatır. Çünkü insan sahip olduğu ne olursa olsun hiçbir zaman madde ile tatmin ol(a)maz(Mearic-19). O yüzden kendisine çok büyük bir sermaye olarak verilmiş olan bu “arayış geni”vasıtasıyle mutlu huzurlu ve mutmain olabilmesi için frontal (ön-beyin) fonksiyonlarını aktif kılabilmesi gerekir. Bu da “levvame-motor”unun(kendinin her an otokritiğe/eleştiriye tabi tutma/levm etme)her an aktif-çalışması ile mümkün hale gelebilir. Levvame motorunun çalışması(sorgulama gücü), zaten doğrudan frontal lobun devrede aktif olması demektir. Şimdi biraz zihinsel geviş getirelim; her hangi bir yanlış davranışımızın acı sonuçlarını defalarca yaşamamıza rağmen inatla, (duygu,düşünce ve davranışlarımızda tanrılaşarak)yanlışdan dönmediğimizi ve hala bildiğimizi okuduğumuzu, farzedelim. Bakın beyinde o zaman ; otomat-limbik sistem devrede ve immün sistemin aniden negatif bombardımana tabi, tutulduğunu biliniz.Ve dolayısıyla stres hormonlarının ani yükselişi, mutluluk hormonlarının düşmesiyle sonuçlanır. (frontal devre dışı) Oysa Levvame motoru çalışan insanın beyninde yukarıdakilerin tam tersi yaşanır ve otomat-limbik sistem devredışı kalarak frontal lob aktifleşir ve dolayısıyla immün sistem pozitif yönde aktifleşince....işte huzur oluşur...Niye mi? Sıkıntılı anlara sabredip ,zor olanın(kabz hali) başarılması ile nasıl ki insanda ferahlama(bast hali) oluyorsa,işte bunun biolojik bedendeki oluş mekanizması immün sistem ve homeostasizi sağlayan sayısız kimyasal ve metabolik süreçlerin mükemmel uyumlu çalışmasıyla sağlanır. Dikkat ediniz daha önceki makalelerden aşina olanlarınız hemen burada düalite sırrının(ezdad /zıtlar prensibi) zuhur ettiğini farkederler. “Ne var alemde/o var ademde” kelamı kibar’ının da vurguladığı bu zaten.Kainatta varoluşun sırrını oluşturan zıtlar/düalite/ezdad prensibi, aynen insan biolojik bedeni içinde geçerlidir el Hakk... Bir başka tanımla “levvame-motoru” aslında üretkenlik için gerekli olan zihinsel altyapıyı harekete geçiren muharrik/itici güç...Yani sonuçta frontal devreye giriyor ve zihinsel mesailer başlayıp artıyor, tefekküre, tezekküre(geçmiş yanlışları sorgulama) yol açıyor ve onun da sonucunda üretim yapacak bir konuyla meşgul olunca insan bir süre sonra kendini tek başına veya dostlarıyla beraber bişeyler “üretirken” buluyor. Yani iyi niyet--> eyleme geçmek--> frontal aktivasyon-->otomat-limbik blokaj--->immün-sistem güçlenir--->mutluluk kimyasalları salgılanır---->huzur mutluluk... Tabiki bedel ödeniyor bu süreçte, yani hem bedensel hem de gönül enerjisi harcanıyor dolayısıyla güzel sonucu h a k e d i y o r u z doğal olarak. Toparlayalım şimdi en başından itibaren : Hatırlarsanız “entropi” kavramından bahsetmiştik birinci yazıda .Her konuda “doğru ,güzel temiz ve bozulmadan kalabilmek için harcadığımız enerji” olarak kodlayalım beynimize. Örnek verecek olursak; “sosyal entropi” deyince ,küresel/ekolojik kirlenmeye karşı toplumsal sorumluluklarımızı anlamalıyız. “Yuva entropisi” denildiğinde ailemizi/yuvamızı sağlıklı, huzurlu, mutlu ve sorunsuz sürdürebilmek için harcadığımız çabayı,gayreti ve fedakarlıklarımızı hatırlayalım. Bir de asıl odaklandığımız konu olan “Enfüsi entropi” yi konuşalım şimdi biraz : Saf berrak, tertemiz bir NUR/enerji olan “ilahi fıtrat” dan “dünya formatı”na indirilen insanın kemalat zirvesine yürüyebilmesi (ebedi sonsuzluğu hakedebilmesi) için bir anahtar olarak verilmiş olan EGO/NEFS/KENDİLİK-BİLİNCİ’ni tanıması gerekiyor öncelikle.İşte kendini tanıyan ve ego’sunun gücüyle helak olabileceğini, huzursuz ve mutsuz olabileceğini iyice adamakıllı anlayan insana düşen “enfüsi entropi” ile aklı selime/huzura/mutmain beyne ulaşma mücadelesidir. Zaten bu mutluluk klavuzumuzda mutluluğun/felahın, kurtuluşun ön-şartı olarak emredilmiştir, (Şems-7-10) aksi halde insan hüsrana düşenlerden/ kaybedenlerden olacaktır vesselam… (devam edecek )