-Netice- Netice olarak diyebiliriz ki, Yüce Allah'ın beşere kendi içinden birisini örnek seçerek bir peygamber göndermiş olması insanlık için en büyük bir lütuftur. Ona inanmak sadece onun peygamber olduğunu tasdik etmek demek olmayıp, ona itaat etmeyi de gerektirir. Yüce Allah onu bizzat kendisi terbiye etmiş, kitabında onun üstün bir ahlak sahibi olduğunu ve örnek olarak alınması gerektiğini ifade etmiştir. Ayrıca ona bir peygamber olarak verilen bilgiler sadece Kur'andan ibaret olmayıp, ayetlerde Kitabın yanında kendisine verildiği bildirilen "hikmet" de ilahî kaynaklıdır. Kaldı ki, onun kendi içtihadıyla yapmış olduğu işler ve söylemiş olduğu sözler de yine vahyin kontrolü altında olduğundan, "Zelle" tabir edilen küçük hataları bile va­hiyle düzeltilmiş ve böylece onun yapmış olduğu fiiller ve söylemiş olduğu sözler her türlü hatadan arındırılmıştır. Bu husus da onun sünnetinin sağlamlığını ve ona uymanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Peygamber Efendimize (sav) bizzat Yüce Allah tarafından ayetleri açıklama yetkisinin verilmiş olması da onun sünnetinin inananları bağladığını göstermektedir. Yine ayetlerde, Hz. Muhammed Mastafa'ya (sav) itaatin Allah'a itaatle birlikte zikredilmesi ve Resule itaatin Allah'a itaat demek olduğunun net olarak belirtilmesi de Resülullah Efendimizin sünnetine verilen değeri açıkça ifade etmektedir. Bu itaat de elbette sağlığındayken bizzat şahsına, vefatından sonra da sünnetine uymakla gerçekleşecektir. Bundan başka, Kur'an'da olmayan hususlarda, Hz. Peygamber'e(sav) hüküm koyma, haram ve helal tayin etme yetkisi bizzat Yüce Allah tarafından verilmiştir. Bu itibarla Kur'an'da bulunmayan hususlarda Hz. Peygamberin(sav) sünneti, şer'î bir kaynaktır. Son olarak diyebiliriz ki, İslam Dininin bütünüyle hayata geçirilmesi hususunda, Hz. Peygamberin(sav) sözlerinin ve uygulamalarının önemli bir yeri olduğunu gayet iyi bilen düşmanlarımız, doğrudan doğruya Kur'an'a saldırmaktan bir netice alamayacaklarının farkında olduklarından Hz. Peygamberin(sav) ve onun sünnetinin dindeki yerini sarsmaya, hadisler üzerinde şüphe uyandırmaya çalışmaktadırlar. İnananların bu oyuna gelmemeleri, Hz. Muhammed Mastafa'nın (sav) önderliğine ve onun sünnetinin rehberliğine sımsıkı sarılmaları gerekir. Başka türlü Ehl-i sünnet vel-cemaat düşmanlarıyla mücadele etmek mümkün değildir.Bu mücadele ve mücahede  ilimle olur. İrfanla olur.  Aslî kaynaklardan talim ve terbiye ile  olur.   Velhasılı, inananların araştırıp okumayı hayatın merkezine alarak tefekkür etmesiyle mümkün olur. Başkaca bir yol bulunmamaktadır.