Başlıktan da anlaşılacağı üzere kafalar “sosyete pazarı” oldu. Pazara plastik leğen alma niyetiyle gidip, parmak arası terlik alıp gelen teyze karmaşası hakim. Leğen nereee, parmak arası terlik nereee… Bundan da önemlisi; sistem neree, eğitim neree, gelecek neree!!! Ülkede son durum; “ben kimim?”, “burası neresi?”, “hangi sınava girecektim?”. Şaka yapmıyorum. TEOG kaldırıldı haberini duyduğumda “Eyvah! Ben ne yapacağım şimdi?” dedim. Beynime kan gidip, sağlıklı düşünme fonksiyonlarıma geri dönünce sakinledim. Sakinleyene kadar, tepemden aşağıya kaynar su döktürüp içime cızzttt! efektini verdirdim. Aslında lise evresini geçeli baya bir zaman olmuştu. Nedendir bilinmez, sınav kelimesini duyduğum anda üstüme alındım. Olayın benle ilgisi olmadığını anlayınca rahatladım. Benimle ilgisi yok ama sistemin içinde, bir oraya bir buraya savrulan gençlere ne olacak? Sistemler değişir, revize edilir, daha iyisi olsun diye sürekli çalışılır bunu anlıyorum. Benim anlayamadığım nokta, “Bir varmış, bir yokmuş” olması. Alkışlar, konfetiler, atom yeniden parçalanmış heyecanıyla getirilen sistemlerin; “al bunu al, al, al, al!” tavrıyla yerle bir edilmesini anlayamıyorum. Elbette TEOG ile ilgili bu karar alınırken uzmanlarla, eğitimcilerle, ilgili kişilerle günlerce konuşulup, tartışılmıştır! Eğrisi, doğrusu düşünülmüştür! Biz o aşamayı görmediğimiz için bilmiyoruz tabi. Ayrıca ben kimim yahu… Arayıp; “İpekçiğim! Gel, biz TEOG konusunu masaya yatıracağız dinle çalışmalarımızı” diyecek halleri yok ya. Ama insan hayal de olsa kuruyor işte. Bize de bir şeyler anlatılsa, sistemin yanlışlarından bahsedilse, yapılan çalışma hakkında biraz bilgi verilse nasıl olur acaba? En azından haberi duyduğumuzda “Gözüne ışık tutulmuş tavşan” gibi olmayız. Artık lise çağındaki gençler, kendisinden bir sene geride olan arkadaşlarına, “ bizim zamanımızda …” diye başlayan cümleler kuruyorlar. Ya daha senin zamanın ne? Kıbrıs’ta cephede miydin? Ancak “bizim zamanımızda” demekte çok haklılar. Gerçekten onların girdiği sınav sistemiyle, diğerinin bir yıl sonra gireceği sistem farklı. Bakın, “EĞİTİM” diyoruz. Bu, tarlaya karpuz ekip, hasat kötü olduğunda seneye farklı bir teknik kullanma sonucuna ulaşmak değildir. Eğitim, bir ülkenin can damarıdır. Bu damar zarara uğradığı zaman işgücümüz, üretim kalitemiz, dış ilişkilerimiz hadi bunları geç; toplumun temeli çöker. Çünkü sürekli “loading…”. Tamam da her şeyin bir kapasitesi var. Yükleme ağır geldiğinde ve mavi ekranla karşılaşıldığında kimse kimseye; “Vayy efendim! Biz bilmiyorduk!”, “Yok efendim! Biz duymadık!” demesin. Gelecek kuşaklar için en iyisi ne olacaksa ona göre yenilikler yapılsın, düzenlensin, geliştirilsin. Ama düşünerek, planlı ve programlı olsun. Eğer plan ve program yapıldıysa, bunlar en uygun platformda, konunun muhataplarına (yani vatandaşlara) aktarılsın. Ayrıca, “Boş çuval ayakta durmaz!” demiş atalarımız. Ben demedim, ben onların yalancısıyım. Ama düşünüldüğünde mantıklı geliyor. DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE, kelimesinin altını fosforlu kalemle çiziyorum. Sadece düşünelim! Düşünmek para veya pulla değildir. Hiçbir kaybımız olmaz. Kimseye de zararı olmaz daha yararı olur düşünmenin. Düşünülerek atılan her adımın, düşünülerek yapılan her yeniliğin faydası olacaktır buna eminim. “Nur topu” gibi sistemimizin hayırlı ve kalıcı olması dileğiyle. Herkese bol şanslar. Lakin çok ihtiyacımız olacak.