Geçmişle gelecek arasında köprü bağımız olan büyüklerimize saygı ve hürmeti işledik bu hafta. O kadar yoğun ve güzel duyguları birada yaşadık, huzur dolduk. Üç-Altı yaş arası öğrencilerimiz, 18-24 Mart Yaşlılara Saygı Hafta vesilesiyle büyükanne–büyükbabalarını okulumuzda ağırladılar. Kapıda kolonya ve lokum tutan çocuklarımız, gelen her büyüğümüzün elini öperek onları misafir etti. Büyüklerimize sevgi ve saygının işlendiği duygusal anlarda, çocuklarımız manevi değerlerini kazandırırken, yaşlılarımız torunlarıyla gurur duydular, hüzünlendiler ama çok mutlu oldular.  Büyüklerimiz bizim geçmişimiz, geleceğimiz, kültürümüzün temel taşlarıdır. Onlar başımızın baş tacıdır. Evlat ne kadar değerli ve özelse, evladın evlatlarını görmenin mutluluğu, onlarla vakit geçirebilen büyüklerimizin duygu dolu anlarına tanık olduk. Ve çocuklarımıza işlemek istediğimiz ve kazandırdığımız manevi değerlerde ne derece önemli ve hassas bir vazife yüklendiğimizi daha iyi anladık.  Hepimiz bir iki dakikalığına çocukluğumuza dönsek. Kimimiz bayramlarımıza, kimimiz annemizin yokluğunda bizim yanımızda olan büyüklerimizi hatırlarız. Kıyamazdı onlar bize, bir gözyaşımıza dayanamazlardı. Hatta bazı zamanlarda kendi anne babamız bize kızdığı zaman müdahale eder, ya da lütfen benim yanımda çocuğa bağırma diye uyarı yaparlardı.  Bayramlarda, büyükannelerimizin para keselerinden çıkacak olan harçlık bizim için çok değerliydi. Şalvarını kıvırır, oraya para kesesini koyardı rahmetli ananem. Çocuk aklı işte, elini öper öpmez bilirdim, o kese oradan çıkacak ve yine şeker alabileceğim bir bayram olacaktı. Bahçesi rengârenk çiçeklerle doluydu ananemin evi. Hiçbir şeye kızmayan o melek kalpli kadın, bahçesinin çiçeklerini de bizim gibi sever, oraya girmemize izin vermezdi. Bizim top da inadına da oraya kaçardı ya, işte o zaman sevimli ama heyecan dolu bir koşturma başlardı aramızda. Sıcacık ekmek yapardı bize. Bir de ocak kızartması vardı, harika. Üzerine de karpuz keserdi bize, dilim dilim alırdı herkes kendine düşen payı. Bahçede döke döke yerdik. Akşamında kendi elleriyle getirdiği zeytin ağaçlarıyla hazırlardı sobasını. Yaşlıydı ama yorulmazdı ananem. Sobanın üstüne kestane koymayı ihmal etmezdi hiç. Tahta divanının altında bir leğen bisküvi, çekirdek, gazoz olurdu mutlaka. Televizyon yoktu ananemin evinde ama bizim bütünlüğümüz, birlikteliğimiz, kuzenlerle paylaştığımız anılarımızın kahkaları vardı.  Şimdi düşünüyorum da, ne kadar güzel ve özel günler geçirirmişiz biz büyükannelerimizle. Hayatta olan büyüklerimizin kıymetini bilmek, onlara olan saygının ve sevginin adeta küçücük bir çocuğunki ile eşdeğer olduğunu unutmamalıyız. Otobüste bir yaşlı binse de yer versem diye olsa zihniyetler. Karşıdan karşıya geçerken, arabalar dursa, biri inse karşıya geçirse, torunlar bayram sevinçlerini bayram şenliğine çeviren zili çalsa. Büyüklerimiz çocuklarımız için çok önemli bir mirastır. Bugün büyüğüne saygısı, küçüğüne sevgisi olan nesilleri yetiştirmek hepimizin boynunun borcudur.  Hayatta olan büyüklerimizin ellerinden öpüyor, uzun ömürler diliyorum. Rahmetli olan büyüklerimize Allah’tan rahmet diliyorum...