Bir adam gemi ile yolculuğa çıkar. Yolculuk uzun ve meşakkatlidir. Zorlu saatler sürerken çok büyük bir dalga gelip gemiyi alabora eder. Gemi ters döndükten sonra bu adamın dışında hiç kimse kurtulamaz.  Adam can havliyle dilinde dualar ile tutunabileceği bir tahta parçası ararken gemiden kopan büyük bir parça sanki kendisine ikram edilmiş gibi yanına gelir. Adam hemen bu tahtanın üstüne çıkarak canını kurtarır. Bir kaç günlük yolculuk sonunda dalgalar adamı ıssız bir adaya sürükler. Kendini karaya atan adam büyük bir sevinç içerisinde hemen şükür secdesine kapanır ve Allah’a hamd eder. Daha sonra adayı gezip tanımaya çalışır. Bakar ki adada yaşam pek de kolay değildir. Yiyecek olarak pek bir şey yoktur. Su bulması ise zaman alır. Geçen zaman içinde balık avlayıp karnını doyurur ve soğuyan hava şartları karşısında bir kulübe yapmaya karar verir. Bulduğu çalı çırpıyı toplayıp koparttığı ağaç dallarından kendisine kışı geçirebileceği bir kulübe yapar. Ancak bu şartlar kendisini oldukça zorlamaya başlamıştır. Bir gün ellerini açıp Allah’a ; ” Ya Rabbi, beni buradan kurtar ” diye dua eder. Birden hava döner ve yağmur öncesi gök gürleyip adaya yıldırımlar düşmeye başlar. Bu yıldırımlardan bir tanesi de adamın kulübesine düşer ve kulübe yanmaya başlar. Adam şaşkınlık içindedir. Ettiği duaya karşılık Allah’ın bu felaketi başına verdiğini düşünerek isyan etmeye başlar. ”Ya Rabbi, ben senden beni kurtarmanı istedim oysa sen benim kulübemi yerle bir ettin. Ben şimdi kışı nerede geçirip nereye sığınacağım? ” diyerek isyanını açığa vurur. Aradan bir kaç saat geçmiştir ki adam adaya bir motorun yanaştığını görür. Motordakiler sanki adaya araştırma yapmaya çıkmış gibi etrafı araştırmaktadırlar.  Adam hemen sahile koşup motordakilerin yanına giderek durumunu anlatıp kendisini kurtarmalarını ister. Motorun kaptanı da, ”Bizim gemimiz açıkta bizi beklemekte biz de zaten sizi almaya gelmiştik ” der. Adam hayretler içinde, ” İyi ama siz benim burada olduğumu nereden bildiniz? ” diye sorar. Motor kaptanı şöyle cevap verir; “ Ateş yakıp dumanla işaret verdiniz ya..  Biz de sizin zor durumda olduğunuza kanaat getirerek adaya geldik ” der. Adam az önce Allah’a ettiği isyan için gözlerinden gelen yaşı silerken dudaklarından şunlar dökülür, ” Allahım beni affet, senin rahmetini bilemedim Ya Rabbi ” der ağlamaya başlar. İşte; “ Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. ALLAH (c.c.) bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216) Rabbimizin takdirinin ne olduğunu bilemeyiz. Hayır hangisindedir, şer nerededir. Bunu bilmemiz de mümkün değildir. Hayır dediğimizde şer, şer dediğimizde de hayır olabilir... Bu durumda sebeplerine  başvurduktan sonra geriye Rıza gösterme, tevekkül ve teslimiyet kalmaktadır. Keşke bunu yapabilseydik..... Cuma’nın hayrı ve bereketi üzerinize olsun.