Kuşadası Güzelçamlı Millipark mevkiindeki Green Golden Otel'den deniz kokulu bir merhaba! Otelin çalışkan kat görevlisi Yasemin hanımdan Otel müdürü Murat Bey’e, resepsiyon sorumluları Eyüp ve Serhat kardeşimden, leziz çayları bize getiren Gülsüm kızımıza kadar buradaki herkes işini yaparken gülücükler dağıtıyor. İşini ıslık çalarak yapan herkes zaten hep başarılı olmaz mı? * Biliyorsunuz geçtiğimiz Pazar günü iki büyük spor finaline şahit olduk. Biri dört yılda bir yapılan Dünya Kupası Finali diğeri de Kırkpınar Tarihi Yağlı Güreşleri Finali. Her iki final de nefes kesiciydi. Dünya Kupası finalistlerinden Hırvatistan oynadığı futbolla sadece benim değil birçok spor otoritesinin takdirini kazandı. Hırvatistan'daki spor kültürünün nasıl olduğunu bizzat yerinde şahit oldum. Bir spor kenti olan Split şehrinde 4-5 yaşındaki çocukların her birinin sırtındaki çantalarıyla spor salonlarına koşuşturduklarına bire bir şahit olanlardanım. İşte o yüzden sadece Split şehrinden, ülkesine 50'nin üzerinde olimpiyat madalyası kazandırmış sporcu yetişmiş. Dünya kupasının ta başından beri Hırvatistan ve Fransa finalini hayal ediyordum ve bunu facebook sayfamdan paylaşmıştım. Nitekim öngörüm gerçekleşti ve bir dünya ekolü Fransa kupanın sahibi oldu. Dünyaya spor politikası dersi veren Hırvatistan’a ve sporda tecrübeli bir ekol haline gelmiş olan Şampiyon Fransa’yı tebrik ediyorum. * Gelelim bizim er meydanına Koca Yusuf'ların Kurtdereli Mehmet’lerin Kel Aliço’ların torunlarına. Yani er meydanının onurlu evlatlarına. 657 yıldır süre gelen Kırkpınar Tarihi Yağlı Güreşleri yarı finalinde kura çekimi sonucunda Şaban Yılmaz ile Ali Gürbüz, Orhan Okulu ile de Serhat Balcı eşleşti. Zorlu yarı final mücadelelerinin sonunda Samsunlu Şaban Yılmaz (1977) ile Antalya Kumlucalı Orhan Okulu (1989) finale yükseldiler. Gençliğin tecrübeye galip geldiği mücadelede Orhan Okulu iki yıl önce elde ettiği altın kemerin tekrar sahibi oldu. ** Şimdi gelelim işin özüne. Finalde o yaşına rağmen aslanlar gibi mücadele eden Şaban Yılmaz kendisine uzatılan mikrofonlara bir şeylerin yanlış gittiğini anlatır gibiydi. Kendisi Samsunlu olmasına rağmen Ankara ASKİ sporcusu olan o yarma gibi adam çok haklıydı aslında. O’nun haklılığını kim ispatladı biliyor musunuz? Başpehlivan Orhan Okulu… Düşünsenize tertemiz yürekli, çakı gibi bir yörük evladı Kırkpınar Başpehlivanı oluyor. Boynuna hemen bir Antalyaspor Futbol takımını simgeleyen bir atkı dolanıyor ve başlıyor Belediye Başkanlarını övmeye… Futbolun er meydanında ne işi var arkadaş! Futbol zaten popüler olmuş olacağı kadar. Geçtiğimiz yıl Spor Toto Teşkilat Başkanı iken kendisiyle yaptığım bir görüşmede “Futbol önemlidir ama spor sadece futboldan ibaret değildir” diyen kararlı ve çalışkan bir Gençlik ve Spor Bakanımız var artık. Orhan Okulu benim kardeşimdir. Ülkemizin ve önemli bir kültürün onurudur. Sitemim kesinlikle ona değil, sistemedir. O er meydanındaki çayırda dimdik olan baş başpehlivanların şampiyon olma onurunu yaşamak yerine defalarca belediye başkanlarına ve sponsorlara methiyeler düzmelerine bir spor insanı olarak tahammül edemiyorum. Bu ülkede spor, kahramanların sponsorlara değil, sponsorların kahramanları övmeye başladığı anda gelişim gösterecektir. Aksi halde havanda su dövmekten öteye gidemeyiz. Ayrıca Sayın Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Mehmet Muharrem Kasapoğlu'na bir önerim olacak. Sayın Bakanım, Sporcuları ve kulüpleri belediyelerin keyfe keder desteklemelerinin ve kendilerine mahkum etmelerinin önüne ancak, Belediyelere ayrılan Gençlik ve Spor bütçesinin bakanlığınıza aktarılmasıyla geçebiliriz. Bakanlığınız da elit sporcuları titizlikle belirleyip evlatlarımıza gereğince destek vermelidir. Belediye başkanları genelde kendilerinin reklamını yapan sporcuları ve kulüpleri destekliyorlar. Devletinin destek verdiği onurlu ve başı dik sporcular ülke sporunu daha da ileriye taşıyacaklardır. Ne olur ülke sporunu belediyelerden kurtarın. Saygılarımla…