Hasan Celal GÜZEL, 73 yaşında Rahmet-i Rahmana kavuştu. O, hafızalara 28 Şubat’ın kasvetli, umutların bitmeye yüz tuttuğu, firavunların kendi zulmüne bin yıl ömür biçtiği günlerde, umut veren duruşuyla, rest çeken tutumuyla, bir tank gibi darbenin üzerine üzerine yürüyen aksiyoner bir tavır gösterdi. Rahmetli Muhsin Yazıcı oğlu ile birlikte karşı çıkmışlardı 28 Şubat post modern darbesine. Her ikisi de cesur ve mert adamlardı, adeta birer orduydular. Böyle bir ruhi karakter ve medeni cesaret vardı onlarda. Bazıları gibi kağıttan kule olmak ve köpeksiz köyde değneksiz dolaşmak gibi sahtelik ve ucuzluklar onların asaletine ters idi. Merhum Güzel hakkında onlarca dava açıldı. Fiziki takibata uğradı. Rezil kartel medyasının en alçak taarruzlarına maruz kaldı, hapis yattı ama milimetrik bile taviz vermedi. Memleketin demokratları (?), aydınlar, gazeteciler, sivil toplum önderleri hatta üniversite hocaları ve savcılar dahi Genelkurmay brifinglerinde arzı-endam ederken, Hasan Celal Güzel şöyle haykırıyordu: “Maalesef devlette bir kısım görevliler bölücülük yapmaktadırlar. Devlete, devletin meşru kurumlarına ve Türkiye'ye karşı isyan halindedirler; açıkça Anayasa'nın 138. maddesini ihlal ederek Anayasa'yı tağyir ve tebdil suçu işlemişlerdir. O, sessizce boynu bükük ağlayanlara "niye ağlıyorsunuz? Haklısınız, haklı olan ağlamaz, sağlam ve dirençli durun, hukuk elbette kazanacaktır, zulüm ilel-ebed payidar olmaz. Çünkü Hak arayışı sadece hak gasplarıyla sınırlı bir zaman dilimine mahsus değildir. Hak arayışı, bir bakış tarzıdır, hayata değer ve anlam katan adalet tavrıdır. Hak arayışı geçici bir durum değil, bir yüce ahlak ve ruh terbiyesidir” demekle: “Hak üstündür, ondan daha üstünü yoktur.” Nebevi kavl-i şerifini beyan ve izah ediyordu.28 Şubat’ı, “millî iradeye, milletin inanç ve değerlerine indirilmiş kalleşçe bir darbedir” şeklinde tanımlayan Hasan Celal Güzel, on binlerce insanın kıyıma uğratıldığı darbe döneminde; 3 buçuk yılda yüz binlerce kilometre yol teperek, yüzlerce konferans vererek ve binlerce konuşma yaparak 28 Şubat darbesinin haksızlığını anlattı. Halkı isyana teşvik”ten Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesi gereğince 4 ay 26 gün hapse mahkûm oldu. Hasan Celal Güzel daha sonra bir röportajında hapse girmesine neden olan bu sözleri “Hayatımın şereflevhası” olarak değerlendirip1999 yılında cezaevine girerken yaptığı, “Ömrümün sonuna kadar cezaevinde kalacağımı bilsem aynı görüşlerimi daha net bir şekilde ifade etmeye devam edeceğim, kimseden korkum yok” açıklaması yapıyordu. Ama elmanın içinde bir kurt vardı. Kale içeriden fethedilir sözünü ceberut ve zalim güruhu da biliyordu. Fetö’nün elebaşısı, sureti haktan görünerek her seferinde Müslüman-Türk milletini yüz üstü bıraktığı hatta arkadan hançerlediği gibi yine aynı hınzırlığını “Baş örtüsü furuattır" diyerek masum ve mazlumlara karşımahirane ve muvaffak bir şekilde hain yumruğunu indirip Beyazitteki baş örtüsü zulmünü protesto için yapılacak yürüyüşü akamete uğratırken karşı tarafa da selam ve temennasını çakıyordu. Hatta bununla da yetinmemiş elindeki bütün okulları peşkeş çekmeye hazır olduğunu hem yazılı hem sözlü olarak bildirmek için 28 Şubat’ın kuvvetli Komutanı Çevik BİR’e özel heyet gönderiyordu. Hasan Celal Bey’in Bazı Özellikleri *Türkiye'nin demokratikleşmesi,insan hakları ve hukukun üstünlüğü mücadelesine çok büyük katkıları oldu. *Son söylenecek sözü en başta söylerdi. Hakkaniyet terazisiyle hakikatı bulur, hukukun hakkını ali tutardı. *Lidere rağmen siyaset yapmaya kalktı." Türkiye’de, lidere rağmen değil siyaset yapmak, iki kelam dahi ettirmezler. Böyle yapanı değil sosyal-dini cemaatten, cami cemaatinden bile kovarlar ve adamın başına iş açarlar. Nitekim Hasan Celal Güzel’in başına Hande Mumcu olayını boca ediverdiler. *"Renkli bir simaydı. *Yüreği hep Millet ve memleket için çarpardı. *Farklı düşünen insanlarla dahi iyi geçinirdi. “Aklın yarısı, insanlarla iyi geçinmektir” nebevi düsturunu gerçekten anlayan hatta uygulayan çok nadir Müslümanlardan biriydi. *Yeni Türkiye özlemi ve beklentisini devamlı ilan ederdi. Ne var ki bu hedefi bizzat gerçekleştirmek çağrısı kitlelerde o zaman makes bulmadı. Her zaman ve zeminde onun çizdiği Yeni Türkiye vizyonunu gerçekleştirmek Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti’ye nasip olacaktı. *Düzgün ve sağlam bir yol arkadaşıydı. *Sorumluluk sahibi bir insandı; ülkesine karşı kendini borçlu hissettiren yüksek bir duygu taşırdı. *Dosdoğru bir adamdı; bürokratik hayatında bunu olağanüstü iş performansıyla birleştirdi. Genç yaşta müsteşarlığa kadar yükselirken, bu işine de bir güzellik ve özellik katarak, projelerinde fikir ve hareket tarzıyla fark ettirdi. *En büyük özelliklerinden biri de: Devlet malına karşı olan hassasiyeti idi. Bunu kendisi şöyle dile getiriyordu.Hakkındaki kendi İronisi2013’te Sabah gazetesinde yayınlanan yazısının başlığı “Meğer ben ne enayiymişim” şeklindeydi. Enayiliğinden neleri kaçırdığını kendi kaleminden söylersek: ‘Devlet malı deniz, yemeyen domuz’ dememişti üzerinde emeği olanlardan kimse oona. Bütün ömrü ‘eşşek gibi’ çalışmakla geçmişti. ‘Ne akılsız adam yahu!’ şeklindeki fısıltılar, her gün kulaklarına kadar gelirdi. Üzerinde ‘T.C. Hükümeti’ yazan kurşun kalemleri, silgileri ve kâğıtları, sadece resmî hizmetlerde kullanırdı. Özel görüşmeleri için, cebinde daima ankesörlü telefon jetonları taşırdı. Çocukları, devlet malına ellerini dahi süremezlerdi. Plakaları kırmızı ve siyah renkli resmî arabalara bir defa dahi binmediler. Bırakınız eşine araba tahsis etmeyi, evinde devletin personelini çalıştırmadı; idarecilik ve siyaset hayatında lojmanda dahi oturmadı. “Yaptığım enayiliklerin haddi hesabı yoktur” demesi ondandı.Hiçbir hediyeyi kabul etmez; ya reddeder veya demirbaşa kaydettirerek devlete intikal ettirirdi. Hâlen evinde bronz plaketler dışında bu dönemlerden tek bir hatıra eşya yoktu. Çünkü onun anladığı, siyasete ‘Zengin girilir, fakir çıkılır’dı. O yüzden siyasî hayatında önüne çıkan bütün fırsatları teperek mal mülk edinmedi. Hizmet hayatı boyunca, ‘Bu fukara millete ben bu masrafı hiç yaptırır mıyım?’ derdi. Eşi Ülker Hanım Efendinin uzmanlığıyla ve alın teriyle hak ettiği ‘Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne tayin kararnamesini nasıl engellemişti. Hâlâ kirada oturuyordu. Kendine ait tek mülkü kitaplarıydı.‘Dikili ağacı dahi yok’tu. Fakat bırakın tek bir gün pişmanlık duymayı, son nefesine kadar işbu enayiliğine şükrederek diyordu ki : “Enayilik öylesine içime işlemiş ki geriye dönmek mümkün olsa gene aynısını yapardım.” Ve yanına bütün siyasi hayatından sadece enayiliği kar kaldı. Zaten enayiliğini bozdurarak satın alacağı hiçbir dünyalığı öbür tarafa götüremezdi. O, son devrin ‘büyük enayi’lerindendi. FİKRİYATI VE BUNA DAİR ÇALIŞMALARI  Hasan Celâl Güzel, hayatı boyunca darbelere karşı hep demokrasiyi savunda ve hür düşünce için mücadele etti. 1994 Yılı sonunda ‘Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi’ni kurdu ve "YENİ TÜRKİYE" isimli 2 aylık akademik dergiyi yayınlamaya başladı. Yeni Türkiye kısa zamanda bir okul oldu 2017 yılı sonuna kadar 8.100 akademik makaleden oluşan 98 ciltlik ve 81.000 sayfalık dev bir külliyat ortaya çıkarıldı. Hasan Celâl Bey ‘Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı’ olarak çalışp akademik faaliyetlerde bulunmaktaydı. Hasan Celâl Güzel'e, Türkler konusundaki uluslararası çalışmasıyla Türk Tarih Kurumu takdirnamesi verilmiştir. Ayrıca Türk Dünyası çalışmasıyla TÜRKSAV'ın hizmet ödülüne lâyık görülmüştür. Merkezi Kazakistan’da bulunan Uluslararası Türk Akademisi (TWESCO) tarafından, Türk Dünyasına devlet adamı kimliğiyle sağladığı katkılar yanında, bilimsel çalışmalarla yaptığı hizmetler, ortak kültür ve medeniyet projelerinden dolayı ‘Türk Dünyasına Hizmet Ödülü’ almış ve altın madalya ile ödüllendirilmiştir. Kurduğu YTSAM - Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi, bugün bütün dünyada ve Türkiye’de üç binin üzerinde akademisyen ile işbirliği hâlindedir ve Türkiye’nin en büyük ve en üretken stratejik araştırma merkezidir. Güzel’in ekonomi doktorası yanında, Türk tarihi, kültürü ve eğitimi konularında üç ayrı dalda fahri doktora ünvanı bulunmaktadır. Uluslararası çalışmaları 1)-Süreli Yayınlar  *‘Yeni Türkiye Türk Dış Politikası Özel Sayısı’ 1995; *‘Yeni Türkiye Türk Dünyası Özel Sayısı’ 2 cilt, 1997; *‘Cumhuriyet Özel Sayısı’ 5 cilt ve 4000 sayfa 1998; *‘Osmanlı Özel Sayısı’ 4 cilt, 2000, *‘Yeni Türkiye Türkoloji ve Türk Tarihi Araştırmaları Özel Sayısı’ 4 cilt, 2002; *‘Yeni Türkiye Türkçe Özel Sayısı’ *‘Türk Dünyası Özel Sayısı’;2013 yılında bilimsel metotlarla ve en son verilerle hesaplanan 302 milyonluk Türk Dünyasının her yönüyle ele alındığı 2 cilt ve 3000 sayfadan oluşur. *‘Türk Musîkîsi Özel Sayısı’, Türk Mûsıkîsi hakkında bugüne dek yayınlanmış en muhtevalı eser 1600 sayfa. 2)-Yürüttüğü Uluslararası Projeler: a)- Uluslararası Osmanlı Projesi". En büyük fikir projelerindendir. Dünyanın önemli Osmanlı uzmanlarının yer aldığı  "Osmanlı" ismiyle bugüne kadar Osmanlı Tarihi üzerine hazırlanmış en büyük araştırma 12 cilt olarak yayınlanmıştır. 33 ülkenin arşivlerinden faydalanılan 4 ciltlik İngilizce versiyonu da yayınlanmıştır.  b)- “Türk Projesi” ile başlangıçtan günümüze kadar Türk Milleti’nin kurduğu devletlerin; inşa ettiği emsalsiz kültür ve medeniyetin; siyaset, teşkilât, toplum, ekonomi, düşünce, bilim, dil, edebiyat, kültür ve sanat açılarından bütün yönleri ile değerlendirilmesini Türkiye’den 1721 bilim adamı ve araştırmacı yanında 48 ülkeden 589 bilim adamı ve araştırmacıyı bir araya getirerek hazırlamıştır. Türk Tarih Kurumu tarafından, ‘Türklerin günümüze kadar hazırlanmış tek toplu tarihi’ şeklinde nitelendirilerek ‘Takdir’e lâyık görülen bu proje 21 ciltten oluşmaktadır. Bu projenin İngilizcesi de ‘The Turks’ adıyla 6 cilt olarak yayınlanmıştır. ‘The Turks’ yabancı bir dilde Türklerin tarihini, kültür ve medeniyetini anlatan en büyük çalışmaların başında gelir.  c)-Ermeni Meselesi Araştırması: Konu hakkında başta Osmanlı arşivleri başta olmak üzere bütün dünyada açık olan arşivlerden faydalanılarak hazırlanmış uluslararası bir araştırma. 5 cilt ve 4000 sayfa.d)-Uluslararası Balkanlar-Rumeli Projesi: Alanında son yüz yılın en büyük Balkan araştırmasını değerli akademisyenlerin katkısı ile hazırlamış, 5 cilt ve 6300 sayfalık bir kaynak eser oluşturmuştur. e)-Uluslararası Kafkaslar Araştırması: Kafkasya coğrafyasını ve coğrafyada hüküm sürmüş Türk-İslâm medeniyetini tarihî perspektif içinde inceleyip, siyasî, kültürel, ekonomik ve stratejik açıdan bugünkü mevcut durumu da analiz eden uluslararası bir araştırma eseri ve aynı zamanda başvuru kaynağını bizlere kazandırmıştır. 11 cilt ve 8500 sayfa. f)-Uluslararası Orta Doğu Araştırması: Orta Doğu’da bilim, kültür ve sanat yanında bu kadim coğrafyanın halkları ve devletleri hakkında uluslararası bir çalışma. 6 cilt 5000 sayfa. g)-Uluslararası Bilim ve Teknoloji Araştırması: Bilim ve Teknoloji Politikaları, İnovasyon, Ar-Ge, Teknoparklar, Teknoloji Transferi, Bilişim Teknolojileri, Nanoteknoloji ve Türklerin Bilim ve Teknolojiye katkıları gibi konuların işlendiği 5 cilt ve 4300 sayfalık uluslararası araştırma.h)-Bu çalışmaları yanında düzenlediği “Uluslararası Türkoloji Sempozyumu”, “Uluslararası Ermeni Konferansı”, “Uluslararası Bilim ve Teknoloji Konferansı” , Türk Dili Konuşan Ülkeler Sempozyumu" ülkemizde gerçekleşen en geniş katılımlı uluslararası bilimsel faaliyetler olmuştur. CENABI HAK, SA’YİNİ MEŞKÛR, ZENBİNİ MAĞFUR, AMELİNİ MAKBUL VE MEKÂNINI CENNET ETSİN İNŞALLAH!