Bilindiği gibi Arkadaşlar içinden geçmekte olduğumuz dönemde bazı aklı evvel din bezirganlarının vermiş oldukları; “Kız çocukları 6 yaşında evlenebilir.”, "Kız çocukları 9 yaşında evlenebilir.” Türünden fetvalar, Aziz Milletimizin inançlarını zedelemekte, kutsal dinimize de zarar vermektedir. Birde bu fetvaların üstüne bazı vakıflarda görülen çocuk tecavüzleri halkımızın  tamamen aklını karıştırmakta olup, Din Kardeşlerimizi güzel dinimizden soğutmaktadır. Bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde hala daha kız çocuklarına fazla önem verilmediği, hatta çocuktan sayılmadığı bir gerçektir. Dün akşam Nazilli’den ziyaretime gelen Doçent bir dostumdan öğrendiğim bazı gerçekleri buradan sizlere duyurmak, Yüce Allah’a ve onun bizlere bahşetmiş olduğu güzel dinimize karşı borcumdur. Dostumun açıklamasına göre, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz döneminde bilindiği gibi sapık Araplar kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı.Birinin kız çocuğu doğduğu zaman utançlarından yerin dibine geçiyorlardı. Yeni doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Neticede kız çocuklarını çocuktan saymıyorlardı. O dönemde yani Peygamber Efendimiz döneminde kız çocukları adet gördüğü yaştan itibaren 1 yaşında  sayılıyordu. Mesela 12 yaşında ilk kez adet gören bir kız çocuğu 1 yaşında sayılıyor, ondan sonra gelen her yaşı üstüne koyuyorlardı. Yani bu meczupların sözünü etmiş olduğu 6 yaş aslında kız çocuklarında 18 yaşa, bahsettikleri 9 yaşta 12 yaşında ilk kez adet gören kız çocuğu için 21 yaşına tekabül ediyordu. Ama bu sözleri söyleyen sözde din bezirganları ama bilmediklerinden,ama gizli din düşmanı olduklarından bu açıklamayı bu güne kadar yapmadılar.Neticede zarar gören güzel dinimiz oluyordu. Bilindiği gibi kız çocukları genelde 9 ile 14 yaş arasında ilk kez adet görmekle birlikte ortalama 11-12 yaşlarında ilk kez adet görürler. ** Gelelim Günah Keçisi meselesine, İsrailoğulları’nda günah çıkarmak isteyenYahudi Hahambaşına gider  günah çıkarmak istediğini  söyler. Hahambaşı bir Keçi bulur gelir Keçinin bir boynuzundan Hahambaşı, diğer boynuzundan günahkar Yahudi tutar.Bu vaziyette Günahkar Yahudi günahlarını bir bir anlatır ve affedilmesini ister. Günahların itirafı bittikten sonra keçiyi ormana bırakırlar. Ne zaman ki Keçiyi vahşi bir hayvan parçalar, Yahudi’nin günahları affolur. İşte dilimizde pelesenk olan “Günah Keçisi” deyimi buradan gelmektedir. Yine Dostumun açıklamasına göre halk arasında karalamak amacıyla kullanılan “Kara Fatma” sözü ise yine İsrailoğulları'nın Hz.Fatma Annemize hakaret etmek için uydurdukları bir sözdür. Bu nedenle “Kara Fatma” sözünü kullanmak çokta doğru değil aslında. Birde “Kaka” ifadesi var tabii. Bu sözde, İsrailoğulları tarafından Peygamber Efendimizin sahabelerinden Hz. Kaka’yı kötülemek için çocuk pisliğine verilen addır Arkadaşlar.  Biraz da Kuyucak’tan söz edecek olursak. Son yıllarda ülkemizde oluşan iklim değişikliği sanırım herkesin malumudur. İnternette “Türkiye Chemstral Takipçileri” adında bir site var. “HAARP” Teknolojisi ile iklimlerin nasıl değişikliğine uğratıldığını oradaki Arkadaşlar gayet güzel anlatıyorlar. Merak eden Arkadaşlarımız “Türkiye Chemstral Takipçileri” isimli Siteyi ziyaret ederek istedikleri bilgiyi öğrenebilirler. Ben ülkemizdeki iklim değişikliğini bize dost olmayan ülkelerin bizim ülkemizde uyguladıkları HAARP Teknolojisinin yanı sıra Atmosferin Ozon Tabakasının delinmesiyle, ayrıca bölgemizde çok fazla çoğalan Jeothermal Kuyularını hep birlikte değerlendiriyorum. Artık Afrika’nın Tropikal İklimi bizde de mevcut. Düşünsenize dün Hortumlarımız yoktu, şimdi artık İstanbul’dan, Antalya’ya Hortumlarımız oluyor zaman zaman.  Bunlarla birlikte alt yapı eksikliği nedeniyle can kaybına sebep olan sel felaketleriyle yurdun çeşitli bölgelerinde karşılaşıyoruz. İki gün önce Nazilli’de yaşananlar ortada. Nedense bu ülkeyi yönetenler her şeye para buluyorlar,ancak  düzgün bir alt yapı için para bulunmuyor nedense.Şimdi bakıyorum 10 dakika sağlam bir yağmur yağdığında caddelerde karşıdan karşıya yaya geçilmiyor. Geçilmiyor çünkü caddelerin kenarlarında yağmur sularını yer altına alacak mazgal yok.Kuyucak merkezden  ilişikte yayınladığım fotoğraflar söylediklerimin ispatıdır. Daha önce yazdım Kuyucak’ta en azından ana arterlerde yer altına 2 metre genişliğinde, 2 metre yüksekliğinde bir yapı oluşturulsa, yağmur suyu, telefon, elektrik ve kanalizasyon buradan aktarılsa kıyamet mi kopar. Beğenmediğimiz batı ülkeleri kanalizasyon yapıyorlar, içinde kamyon yüzüyor. Biz 20 santimlik plastik borularla kanalizasyon yapıyoruz bir de “İş Yaptık” diye şişiyoruz. Ben Aziz Milletimizin daha kaliteli hizmetlere layık olduğuna inanıyorum. Avrupa’da 50 yıl garantili asfalt yol yapıyorlar, 75 yıl kullanıyorlar,ABD’de 75 yıl garantili yol yapıyorlar, 100 yıl kullanıyorlar. Biz yol yapıyoruz, 6 ay sonra yeni yapılan yolu tamir etmeye gidiyoruz. Devlet 50 yıl garantili yol yapacak bir mühendis, bir müteahhit yada şirket bulamadı mı? Yoksa bulmak istemedi mi? Yoksa aslında amaç yol yapımı üzerinden birilerini zengin etmek, kendi zenginlerini yaratmak mı? Ben Türk Milleti olarak bu kadar kalitesiz hizmetleri hak etiğimizi düşünmüyorum şahsen. Geçtiğimiz Ramazan ayı içinde idi. Gece saat: 22.40 gibi, evime varmama 10 metre kalmıştı. 34 Plakalı bir otomobil  önümde durarak,içindekiler Kuyucak’ta otel olup olmadığını sordu. Düşündüm gerçekten ilçemizde büyük eksiklikti. ”Yok” dedim, gönderdim Nazilli’ye. Benim bildiğim Kuyucak’ta otel yada onun boşluğunu dolduracak bir yapı henüz yok. Tabii bunun yanında ilçeye Hamam’da gerekiyor. Ama bunları yapıp özel sektöre devretmek sanırım pek ticari bir çalışma olmaz. Devlet ya da belediye çalıştırırsa daha çok halkın hizmetinde olur diye düşünüyorum. Halen Gençlik Merkezi’ndeki sel servis kafeterya,ya da Kuyucak Belediyesinin yeni hizmete açtığı Belediye karşısındaki yine self servis hizmet veren Millet Kıraathanesi güzel birer örnektir. Kuyucak’ın ihtiyaçları noktasında sevgili yöneticilerimize duyurulur.Selam ve Saygılarımla...