Türk otomobilleri tarihinde klasikler arasına giren Anadol, kuşkusuz ülkemizin ilk seri üretim otomobili olarak tarih yazmış efsanesidir Türkiye'de tasarlanan ve üretilen ilk otomobilin Anadol olduğu düşünülür. Ancak Anadol'un tasarımı İngiliz Reliant firmasınca yapılmış (Reliant FW5) ve Otosan'da bu firmadan alınan lisansla üretim yapılmıştır. Anadol'un şasi, motor ve şanzımanları ise Ford'dan temin edilmiştir. Tasarım ve mühendislik anlamında ilk Türk otomobili ise Devrim'dir. Devrim'den daha önce de (1953 yıllarında) otomobil imali üzerinde "deneme mahiyetinde" diye adlandırabileceğimiz çalışmalar olmuştur, buna karşın Devrim'e ilk Türk yapısı ve hattâ ilk Türk tipi otomobil gözüyle bakılabilir. Türkiye'de seri üretime geçen ilk otomobilin Anadol olduğu iddia edilse de bu unvanın esas sahibi Nobel 200 isimli bir küçük otomobildir. Dünyanın birçok ülkesinde lisansla üretilen bu otomobil ;Türkiye, İngiltere ve Şili'de Nobel, Almanya ve Güney Afrika'da Fuldamobil, İsveç'de Fram King Fulda, Arjantin'de Bambi, Hollanda'da Bambino, Yunanistanda Attica, Hindistan'da Hans Vahaar markalarıyla yollara çıkmıştır. Türkiye'de montajına 1958 yılında başlanan bu küçük otomobilin üretimine 1961'de son verilmiştir. Dünya'da ise 1950-1969 yılları arasında üretimde kalmıştır. ** Anadol'un hikayesi... Vehbi Koç tarafından 1928 yılında kurulan Otokoç, 1946 yılında Ford Motor Company'nin temsilcisi olmuş, 1954'ten sonra da Türkiye'de bir otomobil üretmek için Ford temsilcileri ile görüşmeye başlamıştır. 1956 yılında Vehbi Koç, dönemin başbakanı Adnan Menderes'ten bir mektup alarak Bernar Nahum ve Kenan İnal ile Henry Ford II'ye gitti. Bu temaslar işe yaradı ve işbirliği yapılmasına karar verildi. 1959 yılında Koç grubu Otosan'ı kurdu. Ford kamyonların montajı Otosan'da başladı. Otosan, Ford kamyonlarının montajına ev sahipliği yapmaya başladı. Yaşanan üretim ve montaj fikirlerinin ardından, 1963 yılında Bernar Nahum ve Rahmi Koç, İzmir Fuarı’nda yer alan İsrail pavyonunda “fiberglas” ile yapılmış bir arabayı fark ettiler. Bu araba, oldukça dikkat çekmişti. İşte bu gelişme, Anadol’un doğmasına sebep olacaktı. Çünkü, o dönemler sactan araba kalıbı yapmak oldukça pahalıydı; ancak fiberglas bu alanda denenebilirdi. Anadol adı Anadolu kelimesinden gelmekte olup açılan isim yarışması sonucunda finale kalan, Anadolu, Anadol ve Koç arasından seçilmiş ve Otosan Otomobil Sanayi A.Ş. tarafından İstanbul'daki fabrikada üretilmeye başlamıştır. Anadol'un amblemi Hititlilerin geyik heykellerinden birini sembolize etmektedir. 1966’dan 1984’e kadar devam eden Anadol üretimi, 1984'te durdurulmuş bunun yerine Ford Motor Company lisansı altında dünyada üretimden kalkmış olan Ford Taunus'un üretimine başlanmış, ancak Otosan 500 ve 600D pikap üretimi 1991 yılına kadar devam etmiştir. Bugün, Otosan Ford Motor Company lisansı altında Ford hafif ticari araçlarının üretimine Gölcük’teki yeni tesislerinde devam etmekte ve başta Avrupa Birliği olmak üzere pek çok ülkeye Ford Motor Company lisanslı otomobil ihracatı yapmaktadır Gelişmeler birbirini izledikten sonra, “Anadol”‘un seri üretimine geçildi. 1966 yılında başlayan bu üretim, Ford ile işbirliği halinde gerçekleştirilirken, o dönem 26.800 liralarından satışa çıkan Anadol da, otomotiv dünyasında yerini almaya başlamıştı. Anadol'un üretimi 19 Aralık 1966'da başlamış olsa da, satış ve trafik tescili için gerekli olan "Yeterlilik Belgesi" ve "Araçların imal, tadil ve montajı hakkında teknik şartları gösteren Yönetmelik" onayı Makina Mühendisleri Odası'ndan 28 Şubat 1967 tarihinde alınmış ve dolayısı ile Anadol satışları bu tarihten sonra başlamıştır. Anadol'un ilk modelleri İngiliz Reliant ve Ogle Design tarafından tasarlanmıştır. Bütün modellerinde kaportası cam elyafı ve polyesterden yapılan Anadol'da motor olarak da Ford motorları kullanılmıştır. İlk kullanılan motor, Ford'un Cortina modelinin 1200 cc'lik Kent motorudur. 1966 Aralık ayında satışa sunulan Anadol 1984 yılında üretimi durdurulana kadar 87 bin adet satılmıştır. Az sayıda kalan örnekleri, günümüzde klasik kabul edilmekte, meraklıları tarafından korunmakta ve kullanılmaktadır. Ayrıca ortadan kesilerek kamyonet yapılmış biçimleri ile adını aldığı Anadolu'nun küçük şehirlerinde halen kullanılmaktadır. Ayrıca İngilizler Anadol’un aynısını Yeni Zelanda’da üretmek için çaba göstermiş olup, günümüzde Yeni Zelanda’ya ait bir adada kullanılan Anadol'a rastlanmaktadır. Her ne kadar basında ve çeşitli mecmualarda hakkında gövdenin fiberglas olması, öküz, keçi ve eşekler tarafından yenildiği yönünde söylemlere neden olarak kaportası için olumsuz dedikodular yayılırken, dünyada  bu teknoloji kullanılıyordu “öküz yiyeceği” gibi yaftalar ve karalamalar yapılsa da, Anadol halk tarafından benimsenerek kullanıldı. Dönemin şartlarındaki yan sanayi eksikliğine rağmen, fiberglas fikri ile çok iyi şekilde düşünülen Anadol, üreticisi olan Koç’u da Türk otomotiv endüstrisinin kurucusu yapmıştı. 1970’li yıllarda yapılan spor model Anadol, bu arabanın tarihindeki en dikkat çekici modellerden biriydi. Bu anlamda, tasarım olarak da farklılık yaratmak Koç’un başarılarından biriydi. Anadol / A4 / STC-16 (1973-1975) İlk prototipi 1972’de geliştirilen STC-16, sadece 1973 ve 1975 yılları arasında üretildi. STC-16 Eralp Noyan tarafından dizayn edildi. Böylece 1961’de dizayn edilen Devrim (otomobil)’den sonra, Türkiye’de dizayn edilerek üretilen ve seri üretimi gerçekleşen ilk otomobil unvanını aldı. 1971’de Otosan’ın Genel Müdürü olan ve Vehbi Koç’un damadı Erdoğan Gönül, Otosan yönetimini ikna ederek, seri üretime geçilmesi onayını aldı. STC-16 üst gelir seviyesindeki kullanıcıları ve uluslararası rallilerde Anadol markasına prestij sağlamayı hedeflemişti. Belçika’daki Kraliyet Sanat Akademisi (Royal Fine Arts Academy) mezunu olan Eralp Noyan’ın başında olduğu bir ekip tarafından çizilen STC-16, o yıllar gözde spor araba modelleri olan Datsun 240Z, Saab Sonett, Aston Martin, Ginetta & Marcos modellerinden esintiler taşımaktadır. Fiberglas gövde yıllar boyunca eleştirilmiş ve karalanmıştı. Ancak, bugün bile fiberglas gövdelerin otomotiv sektöründe, hatta uzay ve havacılık ürünlerinde kullanıldığını görmek mümkündür. Ford şirketi ise, özellikle 1950’li ve 1960’lı yıllarda yaptığı baskılarla, Türkler’in araba üretmesini engellemek istemişlerdi. Ancak, bunu başaramadılar ve sektörde üretici konumuna gelen bir şirkete de Türkiye bu şekilde sahip olmuş oldu. ** Anadol Modelleri A1 (1966-1975) 19.724 adet üretilmiştir A2 (1972-1981) 35.668 adet üretilmiştir A4 STC-16 (1973-1975) 176 adet üretilmiştir A5 SV 1600 (1973-1982) 6.499 adet üretilmiştir A6 Böcek (1975-1978) 203 adet üretilmiştir A8-16 / 16 SL (1981-1984) 1.013 adet üretilmiştir P2 Pikap Otosan 500 ve 600D (1971-1991) 36.892 adet üretilmiştir. Ve 1968 yılında ilk kez yurtdışında görücüye çıktı. İngiltere'de düzenlenen fuarda otomobili Türk milli kıyafetli kızlar tanıttılar. Anadol ciddi bir sükse yaptı. Rahmi Koç, fuarla ilgili şu açıklamayı yaptı: "İnsanlar bana Anadol'u İngiltere'de satmadığımız halde fuarda niye sergilediğimizi soruyor. İki nedenimiz var. Birincisi, bütün dünyaya Türkiye'de seçkin bir otomobil sanayiinin var olduğunu göstermek. İkincisi, bu önemli otomobil fuarında Anadol'un ihracat şansı konusunda bilgi sahibi olmak. Projenin tümü ise, ödemeler dengesi sorunu olan Türkiye için umulmadık büyük bir başarı ve çok büyük bir değerdir." Bu arada Anadol A1, Türkiye'nin ilk ralli otomobili olarak da tarihe geçmiştir. Anadol Ralli Takımı ise Türkiye'nin ilk ralli takımıdır. Renç Koçibey, Demir Bükey, İskender Atakan, Claude Nahum, Mete Oktar, Şükrü Okçu, Serdar Bostancı, Romolo Marcopoli ve İskender Aruoba, Anadol A1'in ünlü ralli pilotları arasında yer alır. Super Touring Coupe veya Süper Türk Canavarı unvanlarıyla tanınan ilk yerli spor otomobili Anadol STC-16 ise 1990'lı yılların başına kadar ralli pilotlarının tek favorisi olmuştur. Anadol'un üretim hikâyesi, 1984 yılında toplam 93 bin 188 adet araçla son buldu. Ve her ne kadar "Biz bir şeyi beceremeyiz" arabeskliğinin altında ezilen kitleler, yerli otomotiv sektörünün gelişmesini istemeyen dönemin ithalatçıları ve büyük markalar her türlü aleyhte kampanyayı yürütmüş olsalar da, yine de daima kendisini anlayan bir kullanıcı ve hayran kitlesine sahip oldu. Az sayıda kalan örnekleri günümüzde klasik kabul edilir, meraklıları tarafından özenle korunup kullanılır. Ayrıca ortadan kesilerek kamyonet yapılmış biçimleri ile de, adını aldığı Anadolu'nun küçük şehirlerinde de hala kullanılmaktadır. Kaynakça: Anadol Fan Kulübü, Anadol Otomobil Kulübü, Türkiye'de Otomotiv Sanayiinin Tarihçesi.