Geçtiğimiz hafta can dostum Nazilli Devlet Hastanesi Ortopedi Uzmanı Op.Dr. Murat MUŞTU ile birlikte aylar önceden planladığımız iş ve dost ziyareti için, Bir haftalık Avrupa gezisi yaptık. Uçuş için Dalaman’a vardığımızda yıllarca Nazilli’nin İsabeyli İlkokulu’nda görev yapmış. Aile dostumuz Erdal GÖK öğretmenimizin misafirperverliği karşısında büyülendik. Bir bölümü tadilatta olan Dalaman havalimanı, yenilenme çalışmalarından sonra ülkemizin sayılı havalimanlarından biri olacağı besbelli. İlk durağımız Slovakya’nın başkenti Bratislava idi. Havanın güzel olması sebebiyle olsa gerek bizim hislerimiz oraya giden arkadaşlarımdan aldığım duyumlardan biraz farklı oldu. Biz Bratislava’yı çok sevdik. Orada konaklamayıp akşam otobüsü ile Budapeşte’ye geçtik. Akşam saatlerinde vardığımız Budapeşte’de daha önceden üç günlüğüne kiraladığımız iki odası ve bir mutfağı olan tarih kokan avlulu evimizde, bir gün önceden annem Engin Hanım’ın kendi elleriyle sardığı ve valizde getirdiğimiz yaprak sarmalarıyla kendimize güzel bir akşam yemeği ziyafeti verdik. Ertesi sabah Osmanlı ordusundan gazi ünvanlı paşasının (Gazi Osman Paşa) direniş kahramanlığının canlı şahidi Buda ve Peşte şehirlerinin ortasından geçen Tuna Nehri eteklerindeydik. Budapeşte tarihin, mimarinin ve doğanın kol kola olduğu, fırsatı olan herkese görmesini önerebileceğim bir şehir. Üç gün boyunca, hem kendi iş ziyaretlerimizi gerçekleştirdiğimiz hem de onlarca kilometre yürüyerek karış karış keşfettiğimiz Budapeşte’den otobüsle Slovenya’nın 120.000 Nüfuslu şehri Maribor’a geçtik. Maribor kendine özgü mimarisi ile yine ülkesindeki bir nehir kenarına kurulmuş doğal tarım ve üniversite şehri. Günler öncesinden kiraladığımız pansiyonda ortak kullandığımız mutfakta oğlu ile birlikte kongre için gelen,  Makedonya Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi At ve Sığır Irklarını Araştırma Enstitüsünden Prof.Dr. Gjoko Bunevski hocamız ile tanışıp saatlerce sohbet ettikten sonra birbirimizi ülkelerimize davet ettik. Slovenya Avrupa Birliği’ne tam üye olan ve Avrupa’da söz sahibi olan bir ülkedir. Maribor kenti, Nazilli ile tam bir kardeş şehir olma niteliğinde. Özellikle şehrin doğal tarım ile uğraşması Avrupa pazarında tam olarak yer almamızın ilk adımı olacaktır. Bu bağlamda Slovenya’nın iki şehri ile yaptığımız ön görüşmeler neticesinde ürettiğimiz ürünleri ve şehrimizin tanıtımı konusunda ilk adımları attığımızı söyleyebiliriz. Üç gece de Maribor’da konakladıktan sonra, yine otobüsle Osmanlı’nın kapılarına kadar dayandığı Viyana şehrine geçtik. Viyana’da yıllar önce turizme ilk başladığım yıllarda çalışmıştık. kendisi aslen Nazilli İsabeyli’den olup yirmi yıldır bu şehirde yaşayan değerli abim Adnan KAPANCIOĞLU karşıladı bizi. Önce onun yaşadığı bir kasabaya götürdü bizi. Cennetten bir köşeydi adeta. Daha sonra Viyana sokaklarında hem hemşeri hem de tecrübeli bir rehber ile birlikte dolaştık. Ertesi gün Adnan Ağabeyimiz bizi arabasıyla Bratislava Havalimanı’na getirdiğinde bize el sallaması o kadar zor oldu ki, Bırakmak istemiyordu bizleri, Gitmeyin der gibiydi gözleri, Gurbet kokuyordu başını öne eğişi, Zordur gurbet, Ne kadar mutlu olsan da yabancı bir ülkedesin ve özlediklerin var yurdunda. Zaten yeni de evlenmişti Adnan Ağabey, eşi de şimdilik Türkiye’de. Anons yapıldı, ‘Selamlar’ naralarıyla vedalaştık. (Sadece gezimizi anlattım bu yazımda. Haftaya yine aynı yerlerdeki izlenimlerimi yazacağım) Sağlıcakla…