Dünya nüfusunun hızla artması sonucu ortaya çıkan dünyanın artan besin ihtiyacını karşılamak ve birim alandan daha fazla ürün almak amacı ile uygulanan kültürel önlemlerden biri tarım ilacı (pestisit) uygulamalarıdır. Tarım ürünlerine  zarar veren ve ürün kaybına neden olan hastalık, zararlı ve yabancı otları yok etmek için kullanılan kimyasal ilaçlara tarım ilacı denir. Pestisitler aktif oldukları etkene göre İnsektisitler (Böcek öldürücüler),Herbisitler (Ot öldürücüler), Fungisitler (Mantar öldürücüler), Akarisitler (Akar öldürücüler), Rodentisitler (kemirici öldürücüler), Pisisitler (Balık öldürücüler), Avisitler (Kuş Öldürücüler), Mollususitler (Yumuşakça öldürücüler), Nematisitler (topraktaki segmentsiz kurtlar) olarak isimlendirilirler. Dünya’da pestisit üretimi yıllık ortalama 3,2 milyon ton, satış tutarı 45 milyar dolar civarındadır. Ülkemizde yıllık satış tutarı yaklaşık 600 milyon dolar olan 54.000 ton pestisit kullanılmaktadır. Türkiye pestisit tüketimi son 35 yıllık süreçte 4 kat artmıştır. Gelişmiş ülkelerin pestisit kullanımları, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere nazaran kat kat daha fazladır. Ancak pestisit etkileri gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha çoktur. Ne yazıktır ki ülkemizde  bu tip ülkeler arasında yer almakta. Türkiye’de birim alana kullanılan ilaç miktarı Avrupa ülkelerine göre düşüktür. Örneğin birim alana İspanya’da 2.6, İngiltere’de 3.6, Almanya ve Fransa ‘da 4.4, Yunanistan’da 6, İtalya’da 7.6, Hollanda’da 17.5 kg. ilaç kullanılırken Türkiye’de bu oran 1.3 kg’da kalmaktadır.  Küresel tarım ilacı pazarının yüzde 89’u 10 firmanın kontrolü altındadır. Avrupalı firmalar bu pazarın yaklaşık yarısını, ABD’li firmalar yüzde 25’ini ellerinde bulundururken, pazarın kalanı İsrail, Avustralya ve Japon firmaların kontrolündedir Ülkemizde, pestisit kullanımı 20. yüzyılın ortalarında başlamış ve aynı yüzyılın ikinci yarısında hızla artmış, bugün Türkiye pestisit kullanımında dünyada ilk yüz ülke arasında 62’inci sırada yer almaktadır.Türkiye'de kullanılan pestisitlerin yüzde 47’sini insektisitler, yüzde 24’ünü herbisitler, yüzde 16’sını fungisitler, yüzde 13’ ünü de diğer gruplar oluşturmaktadır.  Bu  pestisitlerin yüzde 27'si Akdeniz, yüzde 18'i Marmara, yüzde 18'i İç Anadolu, yüzde 17'si Ege, yüzde 14'ü Güneydoğu Anadolu, yüzde 5'i Karadeniz, yüzde 1'i Doğu Anadolu'da kullanılmaktadır. Ülkemizde pestisit kullanımı daha çok Akdeniz ve Ege bölgelerinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Adana, Mersin, Antalya  illerinde yıllık pestisit kullanım miktarı, ülkenin yüzde 40’ına ulaşmaktadır. Ege bölgesinde ise İzmir, Aydın, Manisa en fazla pestisit kullanımı olan illerdir. Pestisit kullanımına ürün bazında bakıldığına yüzde 40 pamuk ve hububat, yüzde 27 turunçgil ve üzümünde, yüzde 17 meyvelerde, yüzde 16 sebzelerde olduğu görülmektedir. Türkiye’de zirai mücadelede 1250 çeşit ilaç kullanılmaktadır. Gelişmiş ülkelere göre daha çok pestisit kullanmıyor olmamıza rağmen ülkemizinde tarımsal ürünlerde pestisit etki sorunu görmemizin en önemli sebebi  tarım ilaçlarını doğru kullanmayı bilmiyor olmamızdır. Doğru kullanmayı bilmediğimiz için kendimizi, hayvan ve çevre sağlığını da korumayı bilmiyoruz. Çiftçilerin çok büyük bir kısmı tarımsal ilaçlama sırasında eldiven ve maske kullanmıyor, kullandıkları ilaç kutularını çeşme kenarlarına ve tarlalara gelişigüzel atıyor. Çiftçiler gelişigüzel tarım ilacı almakta, ürünlerinin ambalajında bulunan kullanım kurallarına uymamakta fazla dozda ilaç kullanmakta, ilacı ruhsatlı olmadığı bitkilerde kullanmakta, bekleme süresi dolmadan ürünü hasat edip pazara sunmakta, bilinçsiz ilaç kullanımı sonucu ekolojik denge bozulmakta, ilaçlanmış yemlerle beslenen hayvanlar ve insanlar etkilenmekte ve ciddi zararlar görmektedir. Büyük Menderes Havzası içerisinde pamuk üretiminin yoğun olarak yapıldığı Söke, Koçarlı, Nazilli ve Sarayköy ilçelerinde 2001 yılında yapılan bir çalışmada elde edilen sonuçlara göre; Büyük Menderes Havzasında üreticilerin büyük bir çoğunluğunun hiçbir tarım kuruluşuna başvurmadan ve bilgi almadan, gerekmediği halde bilinçsiz bir şekilde kimyasal mücadeleye başvurduğu saptanmıştır. Pestisitler sadece kullanım alanlarında kalmayıp, rüzgârla atmosfere, yağmur ve tozlarla denizlere, partiküllere yapışarak nehirlere özetle tüm evrene ulaşabilmekte, çevre ile ne zaman, nerede, nasıl etkileşime gireceği ve bu etkileşimlerin ne tür sonuçlar oluşturacağı bilinememektedir. Bilinçsiz kullanılan tarım ilaçları, saç dökülmesinden kansere kadar pek çok sağlık sorununa kapı aralamakta, sadece insan sağlığına değil toprağa, suya ve diğer canlılara da zarar vermektedir. Kanser vakıalarının artışında, pestisitlerin “aşırı”, “zamansız” ve “uygunsuz” kullanımının büyük payı vardır. Kimyasallar insanlarda doğrudan veya dolaylı olarak, akut ve kronik zehirlenmelere yol açabilir. Tarımda kullanılan pestisitler, ayrıca kalıntılarıyla soframıza kadar sebze ve meyve olarak gelmekte, dolayısı ile kanser, karaciğer ve böbrek yetmezliği, genetik bozukluklar, üreme bozuklukları gibi pek çok hastalığa neden olabilmektedir. Dünya sağlık örgütünün (WHO) 1995 yılında yayınlanan raporuna göre, her yıl dünyada kabaca 1 milyon insan pestisit sebebiyle zehirlenmekte, 20.000 kadarı da ölmektedir.Zehirlenmelerin önlenebilmesi için, pestisit uygulamaları oldukça dikkatli ve minimum dozlarda yapılmalıdır. İnsan ve çevre sağlığı için en az kademede toksik, en etkili ve ruhsatlı maddeler kullanılmalı, ilaçlama müddeti kısa tutulmalı, bilhassa çocuklar gibi hassas kişiler ilaçlama yapılan ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Tarım ile uğraşılan kırsal bölgelerde yaşayanlara korunma ve ilk yardım, kullanıcılara da pestisitlerin güvenli kullanımı ve uygulanması konularında eğitim verilmelidir. Türkiye'de ve bulunduğumuz Büyük Menderes Havzasında aşırı ve bilinçsiz pestisit kullanım sonucu çevre kirlenmesi ve insan sağlığı açısından çeşitli sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Pestisitler kanser, doğum anormallikleri, sinir sistemi zararları ve uzun dönemde oluşan yan etkilere neden olurlar. Pestisitlerin çoğu kanserojenik, mutajenik, alerjik, tahriş edici etkiler gösterebilir. Dünya genelinde en çok kullanılan Roundup ( glifosat) adlı tarım ilacı 2015 yılında ABD'de kansere yol açan ilaçlar listesine konuldu.Bu ilaç ülkemizde özellikle, zeytin ve diğer meyve ağaçlarının altına, domates ve biber gibi sebzelere otları öldürmek için atılıyor.Araştırmalara göre, gerek piyasada satılan et ve süt ürünlerinde, gerekse anne sütünde tarım ilacı kalıntısına rastlanmaktadır. Özellikle Çukurova gibi yoğun tarım ilacı kullanılan bölgelerde, anne sütünde dikkat çekici oranlarda ilaç kalıntısı görülmektedir.  ABD'de Kaliforniya'da tarımda organofosfat ile ilaçlama yapılan bölgede yüz üzerinde hamile kadın çocukları 12 yaşına gelene kadar takip edilmiş.Araştırmada tarım ilaçlarının hamilelik süresini kısalttığı ve bu çocuklarda nörolojik reflekslerin daha az geliştiği,beyinsel faaliyet kapasitesi ve IQ seviyelerinin daha düşük olduğu,dikkat dağınıklığı artışı saptanmış.Bu çocukların 5 yaşında hiperaktif, 7 yaşına geldiklerinde emsallerine göre daha düşük IQ seviyesine sahip oldukları görülmüş. Pestisitler öneriler doğrultusunda kullanılmadığı zaman kalıntıları ile insan sağlığı ve çevreyi olumsuz etkiledikleri gibi, bu kalıntılar tarım ürünü dış pazarını ve iç tüketimi de olumsuz etkilemektedir. Ülkemizdeki pestisit kullanımı birçok ülkeye kıyasla oldukça düşük miktarlarda olduğu halde, bitkisel ürün ihracatımızda kalıntı sorunları yaşanmaktadır.Türkiye'de tüketilen pestisitlerin nitelik olarak da düşük kalitede olduğu ve birçoğunun yüksek zehirli grupta yer aldığı bildirilmiştir. Namık Kemal Üniversitesi tarafından "Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesinde yetiştirilen ve tüketime sunulan narenciye ürünlerindeki pestisit kalıntı düzeylerinin belirlenmesi" adlı çalışmada incelemeye alınan 210 numuneden 105'de en az bir adet pestisit kalıntısına rastlanmıştır. AB'nin Yiyecekler ve Yemler İçin Hızlı Alarm Sistemi (HAS) Yıllık Raporları incelendiğinde, Türkiye'nin son 12 yılda AB ülkelerine gönderilen tarım ürünlerinde uygun bulunmayan en fazla partiye sahip 3 ülke arasında bulunduğu görülmektedir. AB'ye ülkemizden gönderilen yiyecek ve yemlerin standartlara uygun olmayan parti sayısı oldukça yüksektir ve 2007'ye oranla bu sayı 2008'de artış göstermiştir. Türkiye uygun bulunmayan parti sayısı yönünden 2007'de 121 ülke arasında, 2008'de ise 125 ülke arasında 2. sırada yer almıştır. Bu sorunun sebebi tarım ilaçlarında değil, ilacı doğru kullanmada. Hollanda'da hektar başı pestisit kullanımı Türkiye'den 14 kat daha fazla olmasına rağmen AB ülkelerinden geri dönen ürün miktarı Türkiye'den 5 kat daha azdır. Şu anda AB de kullanımdan kaldırılan, ama Türkiye de hala piyasada olan 101 etkili madde kalmıştır. Sakarya Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, insan ve çevre sağlığına etkisi nedeniyle 1980 yılında yasaklanan DDT'nin tarım alanlarında kullanılmaya devam edildiği, DDT'nin 60 yıl toprakta kalabildiğini belirtildi. Türkiye’de tarım ilacı olarak kullanılırken, bebek ve çocuklarda kalıcı hasara yol açtığı gerekçesiyle 2016 yılından beri yasak olan ‘Klorpirifos’ maddesi, ihraç edilen sebze ve meyvenin iade edilmesindeki en önemli neden olarak ortaya çıktı. ABD’de veya AB’de kullanımı yasaklanmış, kısıtlanmış yada geri çekilmiş pestisitlerin, 2002 yılı tüketimi temel alındığında, ülkemiz pestisit tüketimindeki paylarının yüzde 6,47 olduğu görülmektedir.  Bugün geldiğimiz nokta itibarı ile dünyada doğal dengenin bozulmasına neden olan en önemli unsurlardan birisi, bilinçsiz ve gereksiz tarım ilacı kullanımıdır. Elbette tarımsal zararlı, hastalık ve yabancı otlarla mücadelede vazgeçilmez bir araç olan tarım ilaçları üretimde kullanılmalıdır. Ancak, gereksiz ve aşırı pestisit kullanımı beraberinde doğal çevrenin kirlenmesi, zararlıların ilaçlara dayanıklılık kazanması, insan ve hayvan beslenmesinde tehlikeli boyutlara varan kalıntı sorunlarının ortaya çıkması ve bunlara ek olarak da hedef olmayan canlıları da etkilemesiyle doğal dengenin bozulması gibi önemli ve geri dönüşümü uzun yıllar alacak sorunlara yol açmaktadır.  Pestisitlerin yaptığı zararların önüne geçmek için ilaçların ruhsatlandırma aşamasından başlayarak tarım ilaçların kullanımı sıkı şekilde kontrol edilmeli, ilaçları kullananlar eğitimden geçirilmeli, her çiftçinin bir danışman ziraat mühendisi ile çalışması sağlanmalı, tüketiciler bilinçlendirilmeli, ürünlerin tüketiciye ulaşmadan önce laboratuvar testlerinden geçmesi zorunluluk olmalı, dünyada kullanılan alternatif mücadele yöntemleri ülkemizde teşvik edilmeli, tarım ilaçları reçeteye bağlanmalıdır.