Hukuka uygunluk, adalet diye tanımlıyor sözlükler. Hukukun, adaletin gerektirdiği ve birine ayırdığı şey, kazanım, kazanç, olarak da açılımını yapıyor. Bir insana tabi olduğu erkin verdiği kazanımlar bunlar. Soru şu ki, bir hak bir insana verildikten sonra başkası gelip bu hakkı elinden alırsa buna ne denir? Sanırım en basit tabirle “HAKSIZLIK”. Toplumumuzu oluşturan insanların büyük çoğunluğunun inancı olan İslama göre “HAK” Allah’ın isimlerinden biridir. Doğru, mutlak gerçek, tartışmasız hakikat mânâlarına gelir. İnsanların doğuştan getirdikleri “hak”lar da vardır. Yaşama hakkı, inanç hakkı gibi… Bir kişinin sahip olduğu bütün haklar, “kul hakkı”nı oluşturur. Toplum içinde yaşarken, o toplumun bir parçası olan tüm insanlara eşit muamele etmek, şefkatli olmak ve adaletli davranmakta haktır. Bireylerin birbirine karşı olan hakları ve bu haklara karşı sorumlulukları olduğu gibi, toplumları yönetenlerinde tebalarına karşı onların haklarını korumak ve gözetmek gibi çok ama çok önemli bir sorumluluğu vardır. Aynı şekilde toplumunda yöneticilerine karşı sorumlulukları vardır. Vergilerini zamanında ve tam olarak vermek, toplumsal düzene uymak, oy vermek gibi. Toplumsal düzeni sağlamanın tek ve mutlak yolu karşılıklı bu haklara saygıyla uyup gerektiği yerde gereğini yapmaktır. Eğer bu hak zinciri bir yerde kırılırsa toplumsal kaos başlar. Kişi sadece kendi hakları ve alacakları üzerine yaşarsa eğer zincir kırılır ve başkalarının ona karşı olan haklarını yerine getirememesine sebep olur. Bu döngü bozulduğu anda zinciri kıranın da zarar göreceği kaçınılmazdır. Ama kişi için kolay olan zinciri kırıp döngüyü bozduğu için kendisini suçlamak yerine, toplumu ve alacaklılarını suçlamak ve haksızlığa uğradığını iddia etmektir. Maalesef Türk toplumunun zinciri paramparça olmuş vaziyette. Bu parçalanmışlıktan hepimiz az yada çok sorumluyken yine her birimiz kolay olanı yapıyoruz tabi.  Peki bu zincir nasıl tekrar bir araya gelir ve döngü nasıl tekrar sağlıklı bir şekilde çalışır. Bu sorumlulukta en büyük pay kime aittir. Sanırım cevaplanması en kolay olan soru bu. Ama ülkemizde cevap muhattabını bulmuyor. Aksine soruyu soran linç ediliyor. Amacı sadece hakkını arayanlar suçlu ve hain olurken, hak yiyenler şişirdikleri midelerinden gelen gazla genirip, pişkin pişkin haklarını yedikleri kişileri tehtit edebiliyorlar. İşte geçen haftaki yazımın başlığını oluşturan “GÜÇ” eline geçirdiği küçük nefisleri büyük bir egoyla besleyip onları hak dağıtan olmaktan çıkarıp bir canavar haline getirebiliyor. Dünya tarihi bu tür canavara dönüşen örneklerle doludur. Malum olan şudur ki, açlıkla boğuşan halkına “ Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler” dedirten zehirde işte bu güç sarhoşluğudur.  Elbette bu zehir eninde sonunda içinde bulunduğu bünyeyi öldürecektir. Çünkü kırılan zincir, bozulan döngü muhakkak zinciri bir arada tutmayla yükümlü olanları da etkileyecektir. Elbette Yalnızca Tebasından beslenenler tebasını doyurmadan kendi midelerini doldurmaya devam ederlerse, birgün mutlaka acı gerçeklerle yüzleşirler. Çünkü küçük yada büyük bu zincirin her halkası, başkalarına karşı olan haklara önem göstermek, bunu korumak ve muhafaza etmek zorundadır. Unutulmamalıdır ki zincir birbirine geçmiş halkalardan oluşur ve kırılan zincir dikiş tutmaz. Sabaha kadar saysanız tek dikişmiydi çift dikişmiydi diye nafile.