Yerlilik… Millilik… Bunların ölçüsü nedir? Yerli yersiz ifade edilen bu mefhumların içini ne kadar dolduruyoruz? Meselâ, yabancı sigara yerine yerli sigara içilirse mi yerli olunur? Türk mahsullerinden üretilen rakı mı yerliliğin alâmeti? Veya Mısır’dan ithal bir “ideoloji” mi bizi yerli yapacak? Ulusalcıların Maocu fikirlerinde mi bizim millîliğimiz? Vesaire… Bu sualleri çoğaltabiliriz. Ama bir ölçü verelim. Herkes bunu, kendi hayatına kıyasla tatbik ederse… O vakit yerli olmaktan… Millî duruştan bahsedebiliriz. *** Rum kralı Hz. Ömer (ra)’a elbise ve cübbe gibi birtakım hediyeler gönderdi. Hediyeleri getiren elçi Medine’ye girdiği zaman, karşılaştığı kimselere şöyle sordu: - Halifenin evi ve sarayı nerede? - Onun, senin zannettiğin gibi büyük bir evi yok, küçücük bir evi var. Daha sonra Hz. Ömer (ra)’nın evini gösterdiler. Elçi, evin yanına geldi. Hz. Ömer (ra)’ın küçük ve basit bir evinin olduğunu gördü. Hz Ömer (ra) o sırada evde yoktu. Elçiye şöyle dediler: - O, kendisinin ve Müslümanların bir takım ihtiyaçlarını görmek için çarşıya gitti. Elçi, Hz. Ömer (ra)’ı aramaya çıktı. Onu bir duvarın gölgesinde uyurken buldu. Zırhını da başının altına yatak olarak koymuştu. Elçi, Hz. Ömer (ra)’ı öyle görünce: -Sen adil oldun; adil olduğun için de (tehlike ve suikastlardan) güven içerisinde oldun ve istediğin yerde rahat bir şekilde uyuyabiliyorsun. Bizim yöneticilerimiz ise, zulmettiler; bu yüzden de kendilerini korumak için kalelere ve ordulara ihtiyaç duyuyorlar” (Ruhu’l-Beyan,2/229-Nakl: İsmail Hakkı Bursevî (rha), Ruhu’l-Beyandan Kıssalar ve Hisseler, Tercm.: Recep Tutar, Muallim Neşriyat, 2014, İstanbul, Shf.:558). *** İşte size yerli ve millî olmanın reçetesi… Bu takdirde, idareciye/lidere “millî ve yerli” elbisesi giydirilir. Hüküm de buna göredir. Vesselam.