Onlar, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar. (Şura, 37.)
O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. (Al-i İmran, 3/134.)
Öfke günlük hayatta her insanın az veya çok yaşayabileceği son derece normal ve insani bir duygudur. Ama öfke, gadap bir afettir. Sonu yıkım ve felakettir. Öfkeye hakim olmak ise üstün bir meziyet, yüce bir marifettir. Öfke kontrol edilemediği takdirde insanın başına büyük dertler açan bu durumu atalarımız: Öfkeyle kalkan zararla oturur sözleriyle açıklamışlardır. Öfkeyle yapılan işler, neticeleri itibariyle pişmanlık duyulan işlerdir. Öfkeye hâkim olmak, insana bahşedilen aklın gereğidir. İnsanoğlu diğer dinî yükümlülüklerde olduğu gibi öfke konusunda da bir imtihan içindedir. Nitekim Peygamberimiz’e gelerek kendisine öğüt vermesini isteyen bir kişiye Resulullah (s.a.s); "Öfkelenme!" demiş ve bu sözünü birkaç kere tekrarlamıştır.
Rasulullah buyurdular ki: "Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini tutan kimseyi, Allah Teâla Hazretleri, Kıyamet günü, mahlukatın başları üstüne davet eder; tâ ki, (onlardan önce) dilediği huriyi kendine seçsin." (Tirmizi, Ebu Davud.)
Öfkelerini yenebilenler, vicdan azabıyla yaşamaktan hem dünyada hem de ahirette zarara uğramaktan kendilerini korumuş olurlar. Bunun içindir ki Rabbimiz, öfkelerini yenebilenleri, hoşgörülü ve affedici olanları, cennetle müjdeleyerek şöyle buyurmaktadır: O takva sahipleri ki bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.
Hadis-i Şerif’te öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın buyurularak öfkeye hakim olmanın etkili bir yolu bizlere öğretilmiştir.
Ayrıca, Peygamberimizin öfkelenen bir kişi için, "Ben bir kelime biliyorum ki, eğer şu adam o kelimeyi söylese muhakkak öfkesi geçer. O kelime: Eûzü billahi mineş-şeytânirracîm", sözüdür" ifadesinden hareketle öfkelendiğimizde Allah’a sığınarak öfkenin geçmesini istemeliyiz. Elimizi, dilimizi hâsılı bütün uzuvlarımızı kontrol altında tutmalıyız.
Böylece, öfkelerimize hakim olarak düşebileceğimiz vicdan azabından, dünyevî ve uhrevî pişmanlıklardan kendimizi korumuş olacağız.
İMZA : KÖŞE YAZISI