- Bir yerlerde tıkanıp kalacaktır hayat, o yüzden soluk al ve güçlen, yüreğini susturma, çelişkiler sürüklemesin ayaklarını. Doğaya dön yüzünü yeni patikalar, yeni yollar seç, yüreğini ferahlatacak yeni insanlarla tanış. Yeni keşifler yap... Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediğin ne varsa, gerçekleştirmeyi dene. Bir çocuğun ilk adımlarında umut; bir gencin düşlerinde gelecek; bir yaşlının hatıralarında geçmişi görmeyi dene. Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı bekleme. Isteyerek bol bol iyilik yap. Unutma Allah hiçbir iyiliği unutmaz!!!
- Yani herkes için farklıdır hayatın anlamı, ne ararsan, ne yaparsan o'sundur. Bir toplumu kuşkusuz birçok etken ayakta tutar ve
güçlü kılar. Bu etkenlerin başında ise o toplumun
birlik ve beraberlik içinde yaşaması gelir. Birlik ve
beraberliğin zıddı ise tefrika, yani bölünüp
parçalanma birbirine kötülük etmeye değin varan sürekli anlaşmazlık, ikiye ayrılma gelir. Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaşırken zamanı durduracak gücün olmadığını kabul et. Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriyorsan değiştirmeye çalışmalısın bir şeyleri. Küçük şeylerle başlamalı belki, örneğin bir kaç durak önce inip servisten, otobüsten, yürümeli eve kadar. - Güçlü olabilmek ve güçlü kalabilmektedir dayanışma, kardeşlik, birlik ve beraberlik. Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce, değerli olabilmeli hayat! İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için! Başkasının yerine koyabilmeli kendini; ağlayan birine gülümse hadi, inleyen birine sus artık dememeli. Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli. - O kadar cahiller var ki, asla korkma, asla kin tutma ve susma anlıyor musun? Çünkü bu hayat senin. Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurma sevgisiz kalma. "Gülden" dikeni yüzünden hesap sormak yerine kokusunu derin derin içine çek ve hapset içine... Güneşin doğuşunu seyret arada bir, seher yeli okşasın saçlarını... Yağan kar ve yağmurun sevincine, coşkusuna ortak ol. Ama küçük, ama büyük her hayal kırıklığı, her acı bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için. Bu fırsatı kaçırma. Bu yolda arada bir düşüp kalkacak sonra tekrar düşüp yürümesini öğreneceksin. Korkma yürü çünkü hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin, ağlamayı bilmiyorsan, neşesizdir kahkahaların, merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne kendini düşünmekten herkesi unutmamalı ve bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın. "Hep vermek ya da hep almak için" Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil, söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli. Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere... - Soruları olmalı, yanıtları bulmak için temiz bir hafızası olmalı insanın aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için! Bir ömür harcayacak dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak. Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; ama kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin. Ve zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için... Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan! Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı. "Anlamak, hissetmektir, bencillikten uzak bir yerde kendin olmaktır, özünde olanı ortaya çıkarmaktır." - Yataktaki adam, başucunda bekleyen genç doktora:
– Allah senden razı olsun evladım! dedi.
– Benim için yurtdışından zahmet edip buraya kadar gelmeni, yaşadığım sürece unutmayacağım. Ameliyat edilen kişi, büyük bir hastenenin başhekimiydi.Tedavisi ancak yurtdışında mümkün görülen hastalığı aniden artınca, doktor arkadaşları onun böyle bir yolculuğa dayanamayacağını anlamış ve kurtarma umudunun azlığına rağmen ameliyatı üstlenmeye karar vermişlerdi.Fakat o konuda sayılı bir uzman olan bu genç doktor nereden haber almışsa almış ve hızır gibi yetişip onu kurtarmıştı. Yaşlı doktor, kendisine yapılan bu iyiliğe nasıl mukabele edeceğini bilemiyor ve hemen yanında oturan genç adamın ellerini sıkarcasına tutuyordu.Hayata yeniden dönmenin sevinciyle hiç durmadan konuşurken:
-Ameliyat için beni bayılttığınızda, her nedense gençlik yıllarıma döndüm, diye devam etti.
Henüz toy bir asistanken, anne karnındaki bir bebeğin ayaklarından sakat olduğunu anlamış ve onu bir şekilde yaşatmaktansa öldürmeyi düşünürken, kalp atışlarının duyup kıyamamıştım.O yavrunun yaşamasını istediğim için, Allah seni imdadıma göndermiş olmalı. Genç doktor, ancak bir babanın evladına karşı gösterebileceği sıcaklıkla kavranan ellerini kurtarıp biraz geriye çekildi ve dizlerinden aşağısı “takma” olan bacaklarını gösterirken;
-Allah hiçbir iyiliği unutmaz efendim, diye gülümsedi. Kurtardığınız o çocuk bendim… Kağıtla kalın, kalemle kalın, insanlığınızla kalın.